8

4.6K 719 301
                                    

Yirmi dört kasım günü annem kapımı çaldı, doğum günüydü.

"Taehyung." dedi, gülümsüyordu, dünyanın en güzel kadınıydı. "Jeongguk'u akşam yemeğine çağırdım. Bir sıkıntısı var galiba, sebepsizce gelmek istemedi. Bir konuş istersen."

Ela gözlerine baktım bir süre, Jeongguk'un gelmesini o istemediği için istemedim, ne demeliyim bilemedim.

"Anne, Jeongguk meşgul biri."

Biçimli kaşlarını çattı, yanıma yaklaşarak yatağımın ucuna oturdu. Jeongguk için endişeleniyordu.

"Taehyung, derdi vardı diyorum. Arkadaşın o senin, yardım et arkadaşına."

Kullandığı tabir canımı çok sıktı, gözlerine baktım, istemsizce sert bir biçimde söylendim.

"Arkadaşım değil."

Kaşlarını çattı bir kez daha, terbiye vermek üzere hazırlandığını gözlerinden anladım, ne olursa olsun Jeongguk'u kontrol etmeye gönderileceğimi de.

"Kim Taehyung. Çok ayıp."

Derin bir soluk aldım, annem gelmeden evvel okuduğum kitabımı bir köşeye bıraktım, sonra gözlerine baktım.

"Birazdan giderim."

Keyifli bir gülümseme peyda oldu yüzünde, kontrol sevdalısı yanını beslediğimi bilerek izledim.

"Aferin biriciğime. Gel, öpeyim."

Kollarına girdim, biraz hastane kokuyordu her daim olduğu gibi, derin bir soluk aldım bir kez daha, öptü yanağımı. Asıl derdimi paylaşma kararı aldım.

"Anne, doğum gününü dilediğin gibi kutlayamazsın Jeongguk burada olursa. Annesini hatırlatırız, üzülmesini istemem."

Sesim göğsüne çarptığından boğuk duyuldu aramızda, başını olumsuzca salladı, yüzümü elleri arasına alarak bana gülümsedi.

"Hayır, hayatım, asıl o zaman dilediğim gibi kutlarım."

Annemin her daim olduğu üzere son sözü söylediğini kabullenerek ayaklandım, odamdan çıktı, kıyafetlerime ve yüzüme baktım. Kazağımı değiştirme, saçlarımı tarama kararı aldım gitmeden. Jeongguk'un sevdiği gibi, siyah bir kazak geçirdim üzerime. Neden yaptığımı kendime açıklayamadım. Merdivenleri birer ikişer atlayıp, midemdeki çirkin hisle bahçeye ulaştım. Aramız her zamankinden limoni olduğu yetmiyormuş gibi gururumu çiğnemek durumunda bırakılmak deli ediyordu beni sanki. Kısaca soludum, kendimi Jeongguk'un iğneli diline hazırladım. Salonun sürgüsünü çektiğim gibi göz göze geldik. Üzerinde siyah bir kazak, altında siyah bir eşofman, kaşında ve dudağında yeni birer aksesuar, saçlarında su yeşili tonlarında yeni bir renk ve elinde dolu bir viski bardağıyla koltukta oturuyordu. Hiçbir şey yapıyormuş gibi durmuyordu. Televizyonu açık değildi, yakınlarında bir kitap yoktu, telefonu yoktu, öylece oturuyordu yalnızca. Son gördüğümden bu yana öyle değişmişti ki kısa bir süre şok yaşadım, bakakaldım yüzüne.

"Kendine karşı bile ikiyüzlüsün. Kendine verdiğin sözleri tutamıyorsun." dedi, elindeki bardaktan yudumlamadan evvel. Beklentilerimi her daim olduğu gibi karşılıyordu. Hâline ve tavırlarına göz devirdim.

"Annem istedi gelmemi."

Deldirdiği kaşını kaldırdı, etrafındaki kızarıklıklardan taze yaptırdığını ve acıdığını biliyordum, yüzüne yansıtmadı yine de.

"İstemese gelmez miydin?"

Gözlerine baktım, ela gözleri o alaycı ifadesiyle parıldıyordu. Yutkundum. Duruşumu bozmadım.

şahsiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin