CAM VE KUM,
2. BÖLÜM: KARANLIK YOLUN IŞIKLARI
Bölüm Şarkısı: Thirteen Senses - Into The Fire
☁
30 Mayıs, 2020
Noora, 29.
İstanbul, Bayrampaşa Devlet Hastanesi
Bir yağmur gibi üzerimize yağdı zaman, bir kar tanesi gibi ellerimizde eriyip döküldü zaman. Karanlık bir yolun ortasında, ayaklarım çıplak bir şekilde duruyor gibiydim. Rüzgar esiyordu, saçlarımı uçuruyordu, bedenime ve ruhuma kapanmaz yaralar açıyordu ama benden başka kimseye dokunmuyor gibiydi.
Anne ve babamın yokluğu, bana acı veriyordu.
Benden başka kimse bununla ilgilenmiyordu.
"Vücudu besinsiz kalmış," dedi, tanımadığım bir erkek sesi. Gözlerimi açmak için kendimde güç bulabildiğimde, açmamla kapatmam bir olmuştu çünkü uzandığım yerin hemen üzerinde duran florasan lambanın ışığı gözlerimi kamaştırmıştı. Gözlerimin dinlenmesini bekledim bir süre. "Endişe edecek bir şey yok, serum bittiğinde çıkabilirsiniz."
"Teşekkürler," dedi Rey, onun sesini iyi tanıyordum. İsmi yabancı olsa bile burada doğup büyüdüğü için Türkçe'yi ustaca kullanabiliyordu, bu yüzden insanlar onu yadırgamıyordu. "Ne zaman uyanır?"
"Birazdan kendine gelir, geçmiş olsun."
Adım sesleri duydum, gözlerimi açarak ona hesap sormak istiyordum, bu kadar rahat olmasının sebebi neydi, merak ediyordum ancak bir yanım bu yüzleşme için öyle yorgun hissediyordu ki, gözlerimi açmadım.
"Senin burada durmana gerek yok, Duman." dedi Rey, sesi gergindi. Odada bir başkasının varlığını fark etmiştim ve gözlerimi açmak istedim ancak bunu yapmadım, Rey benim uyanmamla bu konuşmayı kapatabilirdi. Kardeşimi çok iyi tanıyordum, benden sakladığı bir şey vardı.
"Sana sormadım," dedi içimi depremin küçük bir köyü alaşağı ettiği gibi alaşağı eden bir ses. Sesi toktu, sert çıkıyordu ancak bu rahatsız edici bir ton değildi. Bir melodi mırıldansa, saatlerce büyülenmiş gibi, kutsal bir ilahiyi dinliyormuş gibi olabilirdim. "Ablanın burada ne işi var Reinard? Onun üzerine yıkmayı aklından bile geçirme."
"Annem ve babam için geldi," dedi, Rey. Şımarıktı, rahattı ancak korkaktı. Şimdi o rahatlığı yerini korkaklığa bırakmıştı ve karşısındaki adam her kimse, Rey ondan deli gibi korkuyordu. "Onlar döndüğünde, Norveç'e geri dönecek."
"Ona kim haber verdi?" diye sordu sesin sahibi. Gözlerimi açmak, bu sesin sahibini görmek istiyordum ancak bilmediğim şeylerden bahsedebilirlerdi, gözlerimi açıp bu konuşmaya dahil olmak ve Rey'in benden bir şeyler saklamasına izin vermek istemiyordum.
Aptal değildim.
Rey sessiz kaldı, neler oluyordu? Annem ve babamın dönmesinden bahsediyordu, o halde kayıp değiller miydi?
Konuşmanın devam etmeyeceğini anladığımda, gözlerimi açarak etrafa bakındım. Gördüğüm ilk şey, uzandığım yatağın çaprazındaki koltukta oturan Rey olmuştu. Onun çapraz önünde bir adam ayakta duruyordu. Kapüşonunu başına geçirmişti, dikkatimi biraz daha toparlayabildiğimde bu adamın, barda gördüğüm maskeli adam olduğunu anlamıştım. "Rey," dedim pürüzlü bir sesle, boğazım kuruydu ve acıyordu. Hafifçe öksürerek sesimi temizlemeye çalıştım, bu sırada Rey doğrulmuş ve büyük adımlarla yanıma ilerlemişti.