Kafamdaki çuvalı çıkardıklarında loş ışıklı bir odada buldum kendimi. Filmlerdeki sorgu odalarına benziyordu. Tek bir aydınlatmayla aydınlanıyordu sadece. O da aydınlatıp aydınlatmama arasında kalmış gibiydi. Önümdeki masayı bile zar zor görebiliyordum. Ben de masanın hemen yanında sandalyede oturuyordum. Arkamda tepemde bir adam dikiliyordu. Mete'nin adamı mıydı acaba bu iri, takım elbiseli adam. Mete neredeydi ki hem. Kafa çuval giydirip, ellerimi arkadan bağlayıp, ağzımı bantlatarak kaçırmışlardı beni yurt odasından. Evlenme teklifi eden birisine göre çok romantikti. Bu sefer cidden sinirlenmiştim. O bir gelsin söylemeyeceğim şey kalmayacaktı. Öldürse de umrumda değildi artık. Böyle yaşamaktansa ölmeyi tercih ediyordum o an.
Bitmeyecekmiş gibi gelen bir süre bekledim odada, ellerim bağlı ve ağzım bantlı bir şekilde. Kapı açıldı ve loş ışıkta yüzünü tam seçemediğim ama Mete olmadığına emin olduğum bir adam girdi içeriye.
"Lan ben size misafiri böyle mi ağırlamanızı emrettim." Bağırmadan konuşmuştu tanımadığım adam ama öfkesi sesinin her desibelinden belli oluyordu. "Açsanıza ağzını ve ellerini hanım efendinin oğlum. Deli etmeyin lan beni." Kısık olan ses tonu beni bile korkutmuştu. Bağırmıyordu ama adamın içine yine de korku salabiliyordu sesi. Adamın da korkusu her halinden belli oluyordu. Zaman kaybetmeden elimi ve ağzımı çözdü ama korkudan basit hatalar yapıyordu. Bu bariz bir şekilde belli oluyordu.
Adam ellerimi çözdükten sonra tepemde dikilmeye devam etti. Bir robot gibi hareket ediyordu arkamdaki adam. İyi de karşımdaki kimdi acaba? Meteyi nereden tanıyordu. Adamı mıydı acaba? Beni o yüzden mi odadan kaçırmıştı? Ne pislik insanlardı bunlar böyle.
"Aahhh! Özürlerimi kabul edin lütfen. Bu adamlar size biraz kaba davranmışlar," dedi karşımdaki. Ses tomu sakinliğini koruyordu hala. Bileklerimi ovuşturan ben, yaptığım işi bırakıp adamın gözlerine baktım. Gölgeler ardında kalmış bir çift göz ancak bu kadar korkutucu gözükebilirdi. "Hoş geldiniz! Hoş geldiniz bu arada. Bir şeyler içmek ister miydiniz? Çünkü biraz sonra sohbet sırasında boğazınızın kuru olmasını istemeyiz." Meteye bir sürü laf saymak isteyen cesur ben yok olmuştu o an. Adamın içecek teklifi karşısında bile cevap verememiştim. "Aahhh! Madem istemiyorsunuz... Öyle olsun." Sesi birden bütün kibarlığını kaybetti. "Zaten tek konuşan ben olacağım." Masanın etrafından dolanarak yakınıma geldi ve bana doğru eğildi. Bir süre bana baktıktan sonra boğazıma yapıştı. Korkmuştum. Gözlerimin korkuyla açıldığını biliyordum. Hiçbir şey yapamıyor, adama bakmakla yetiniyordum sadece. "Dene bakalım konuşmayı, Mete beyin yeni oyuncağı sarı saç hanım." Son söylediklerini hırlayarak söylemişti yüzüme. Bu adam Mete'yi nereden tanıyordu ve benden ne istiyordu. Donup kalmıştım ve sadece adamın yüzüne bakabiliyordum. "Şimdi biraz eğlenelim bakalım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Sevgili
Teen FictionBenim burada ne işim vardı. Neden bu herifi takip ederek buralara gelmiştim ki. Onun derinliğinde kaybolmak üzereydim. Karanlığı gözlerimi kör etmişti. Sadece onu görebiliyordum. Siyahımın içindeki beyaz gibiydi. Tekrar sordum kendime. Benim bu yerd...