Chapter 9

195 13 0
                                    

Kapıdaki anahtar sesiyle birlikte gözlerimi açtım. Hava resmen zifiri karanlıktı, ay bile odayı aydınlatmıyordu. Dirseğimin üstünde doğrulup karanlığa doğru seslendim. "Anne?"

Önce bir sessizlik, ardından bir iç çekiş. "Benim bebeğim," diyen babamın sesiyle üzerimdeki battaniyeyi atıp ayağa kalktım, fazla uyumaktan akşamdan kalma biri gibi hissediyordum. Gözlerimi ovarken yerimde sallandığımın farkındaydım. "Hoş geldin..." dedim hâlâ uykudan dolayı kalın sesimle, babam salonun ışığını açınca spot ışığına maruz kalmışçasına kollarımı gözlerime siper ettim, ışığı arkama alıp babama döndüm. Yüzünde yorgun bir ifade ama içten bir gülümseme vardı, gidip ona sımsıkı sarıldım. Kollarını etrafıma doladı, saçlarımı öpüp yanağını başıma yasladı. Bir süre sonra babam tekrar saçlarımı öptü ve omuzlarımı tuttu, ona bakıp gülümsedim. "Uyandırdım mı bi' tanem?" diye sordu. "Aslına bakarsan evet ama iyi oldu yoksa sabaha kadar uyurdum," dedim, gülümsedi. "Aç mısın peki?" diye sordu paltosunu çıkarıp mutfağa giderken. "Şu an değil ama beş dakikaya olurum," dedim peşinden giderken, hâlâ tam olarak uyanamamıştım. Babam koridorda durup bana bir süre baktı, sonra "Bir sorun mu var Rachie?" diye sordu. "Ha? Ha yok... Sadece... Biraz fazla uyudum," dedim. Rüyam yeniden aklıma gelince iç çektim, "Birazdan biraz fazla," diye düzelttim. Bana dönüp "Ne kadar bu biraz?" diye sordu. "Dün akşam yedide yatıp sabah dokuzda uyanmak ve öğlen ikide tekrar yatıp 5 dakika önce uyanmak kadar," dedim, babamın yüzü endişeli ve ciddi karışımı bir hal alınca koridordaki saate baktım. Vay canına, saat on olmuştu, resmen sekiz saat daha uyumuştum. Babamın bunu depresyona yorduğunu anlamıştım, yüzüne baktım. "Hayır, hayır, depresyonda falan değilim, sadece epey yorgundum." dedim, babam pek inanmışa benzemiyordu. "Gerçekten," dedim, "İyiyim."

Sol omzumda bir ağırlık hissedince beni biraz kendine çeken adamın yüzüne baktım. Yeşil gözlerinin altında yaşla ve belki de sıkı çalışmakla gelen küçük torbalar ve kırışıklıklar oluşmuştu ama her şeye rağmen sevgiyle parıldıyorlardı. Dudaklarımda ufak da olsa bir tebessüm belirdi ve kollarımı boynuna doladım ve tekrar çocukmuşum gibi ona sarıldım. Eskisi kadar olmasa da yine de oldukça güçlü olan kolları beni sarmaladı ve kısa bir süreliğine sadece sarıldık. Bu aklıma bir şey daha getirmişti, ben, onun hayatında kalan son şeydim. Ben olmasaydım belki şimdiye çoktan emekli olmuştu. Tam "Seni seviyorum." demek için ağzımı açıyordum ki o benden önce davrandı. "Umarım bana yemek hazırlamışsındır tatlım, çünkü oldukça açım." dedi. "Şşeeeyyyy..." diyip kıkırdadım. Babam güldü "Tamam, beraber yemek yaparız o zaman," dedi ve mutfağa geçtik.

Babamla günümüzden ve son zamanlarda yaptıklarımızdan bahsederek akşam yemeğimizi yedik, yemekten sonra karşılıklı kahve içtik. Uzun süre sonra birlikte vakit geçirmek ikimize de iyi gelmişti. Babam geldiğinde saat zaten geç olduğundan ve onun ne kadar yorgun olduğunu bildiğimden ona bir iyi geceler öpücüğü verip odama gittim. Yarım saat kadar saçımı tarayarak, ertesi gün giyeceklerimi ayarlayarak, nemlendiricimi sürerek oyalandıktan sonra yatağa girdim, son derece yorgun hissetmeme rağmen gözüme bir damla uyku girmiyordu. 22 saat uykunun acısı böyle çıkıyordu işte. Bir saat kadar yatakta dönüp durduktan sonra vazgeçip kalktım, dizüstü bilgisayarımı ve kulaklıklarımı alıp yatağa oturdum, film izlemek yardımcı olabilir diye düşünmüştüm. Biraz internette gezindikten sonra Noviembre'de karar kıldım.

Film bittiğinde saat ikiyi biraz geçmişti ve benim gözlerim ağlamaktan kızarmıştı. Bilgisayarımı masanın üstüne koyup yatakta büzüştüm, birkaç saniye boşluğa baktıktan sonra beklediğim üzere yaşlar gözlerime hücum etti ve ben bir anda bütün dertlerime ağlamaya başladım. Ve uzun zamandır yapmadığım bir şekilde, ağlamaktan yorgun düşüp uyuyakaldım.

Sabah kalktığımda başımda korkunç bir ağrı vardı, gözlerim yanıyor ve batıyordu ve ağzım kupkuruydu. Yorganı üzerimden atıp banyoya gittim ve bilerek aynaya bakmadım. Yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım, saçlarımı özensiz bir şekilde topuz yaptım ve odama geri döndüm. Önceki gece hazırladığım kıyafetler yerine dar kotumu, bol ve siyah Hollister sweatshirt'ümü üzerime geçirdim, pandalı çoraplarımı giydim ve aşağı mutfağa indim. Korkunç baş ağrım hâlâ geçmemişti, büyük bir bardak su içtim. Bir kase mısır gevreği yiyip ağrı kesici içtim ve çantamı almak için odama çıktım. Aynaya bakmamayı düşünmüştüm ama tereddüt ettim, odamdaki boy aynasına gittim. Vücudum aynıydı ama yüzüm, ah korkunç durumdaydım. Gözlerim şiş ve kırmızıydı, saçım epey dağınık bir topuzdu, yüzüm de biraz kırmızıydı. İç çekip banyoya gittim, gözlerime biraz soğuk su tuttum ve yüzüme nemlendiriciyle kapatıcı sürdüm, biraz da olsa düzelmiştim. Saçımı açıp daha düzgün bir topuz yaptım ve çantamı alıp aşağı indim, kapıyı kilitleyip çıktım.

Need a Little LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin