Chapter 10.

151 17 2
                                    

Kafeteryada oturmuş defterime bir şeyler karalıyordum, bir yandan yüksek sesle müzik dinlediğim için biri karşıma oturana kadar ilk dersin bittiğini ve kafeteryanın öğrencilerle dolduğunu fark etmemiştim. Vay canına, epey dalmışım.

Başımı kaldırıp karşımda oturan çocuğa baktım. Ne sıska ne de çok yapılıydı, omuzları genişti. Güzel denebilecek bir yüze sahipti; maviyle yeşil arası çok hoş bir renkte gözleri, düz bir burnu, şekilli dudakları ve rahatsız edici olmayan bir şekilde belirgin çene kemikleri vardı. Bakır rengi saçları ve solgun çilleriyle oldukça tanıdık geliyordu. Bir süre daha bakınca çocuğu tanıdım. Kimya sınıfından Joshua Sampson.

Kulaklıklarımı çıkarıp ona bakmaya devam ettim, konuşmasını bekliyordum. Bunu anlamış olacak ki "Beni tanıdın mı?" diye sordu.

"Joshua Sampson?"

"Evet, kimya sınıfından."

"Biliyorum."

Mahçup sayılabilecek bir gülümseme atıp konuşmaya devam etti. "Bu sabah moralin epey bozuk görünüyordun, ben iyi misin diye merak ettim..."

"Pek sayılmaz aslında, uzun hikaye." dedim düşündüğümden daha çirkin görünen eskizlerime bakarak.

"Eğer anlatmak istersen dinlerim, iyi bir dinleyiciyimdir."

"Gerçekten hakkında konuşmak istediğim bir şey değil Josh."

"Anlıyorum..."

Yüzüme küçük de olsa bir gülümseme yerleşti. "Yine de teşekkür ederim."

Aynı mahçup gülümsemeden attı, gülümsemesi de güzeldi. "Eğer konuşmak istersen beni bulabilirsin Rachie."

Gülümsemem biraz daha genişlerken başımı salladım, Josh başını çevirip kafeteryanın kapısına baktı. "Sanırım artık gitme vaktim geldi." dedi. Başımı çevirince kızların bizden tarafa yürüdüğünü gördüm. Josh kalktı, "Görüşmek üzere Rachel" dedi ve başıyla selam verip küçük kapıya doğru yürüdü, arkasından baktım. Kızlar yanıma ve karşıma dizilirken defterimi kapattım.

"Joshua Sampson değil miydi o?" diye sordu Martha, başımı sallamakla yetindim.

"Ne istiyormuş?" diye sordu Liz.

"Konuşmak." dedim tek kelimeyle. Uzun cümleler kurmaya ne enerjim vardı ne de hevesim.

"Ne hakkında?" Sue'nun sorusuyla iç çekmemek için kendimi tuttum, "Kimya dersinde olanlarla ilgili." dedim cümleyi tamamlama zahmetine girmeden.

"Kızıl prens prensesini mutlu etmek için uğraşıyor yani" dedi Martha kıkırdayarak, yorum yapmadım.

"Yoksa kimyanızın nasıl uyuştuğundan mı bahsediyordu?" dedi Liz ve yanağımdan makas aldı, Sue ve Frankie kıkırdadı. "Belki de birbirlerine karşı tepkime gösterdiklerinde nasıl patlama vereceğinden bahsetmek istemiştir!"

"Çok komiksin Frankie, bir şaka dükkanı açmaya ne dersin?"

Frankie biraz alınmış gibiydi. "Sadece seni neşelendirmeye çalışıyorduk Rachie..." dedi, iç çektim. "Özür dilerim ama şaka kaldırabilecek durumda değilim." dedim, ben cümlemi bitirir bitirmez ders zili kafeteryayı doldurdu. Arkadaşlarım çantalarını alıp kalktı, ben yine istifimi bozmadım. Frankie bana bakıp "Gelmiyor musun?" diye sordu, sadece başımı salladım.

"Ama biyoloji dersi, senin en sevdiğin ders, hem O da orada."

İç çektim. "Bugün özellikle onu görmek istemiyorum." Ben defteri açıp yeni bir karalamaya başlarken birbirilerine baktıklarını hissedebiliyordum, aynı anda birden fazla iç çekiş duydum. Frankie "Öğretmenlere görünmemeye çalış." dedi, başımı salladım ve arkadaşlarım sınıflarına doğru yürürken bir şeyler karalamaya devam ettim.

Need a Little LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin