0.4

241 35 14
                                        

Telefonumdan gelen bildirim sesiyle uyandım. Bloguma mesaj gelmişti,saat dikkatimi çekti. Sabahın 4'ünü 19 geçiyordu.
Uykulu gözlerle gelen bildirime baktım. Ondan gelmişti. MMXII.
Aklıma kafedeki çocuk geldi. Onun dövmesinin başlangıcı da böyleydi. Gözlerimi ovalayarak mesaja baktım.

"Aklıma birkaç soru geldi. Adın gerçekten de Lily mi? "

Telefonu kilitledim hemen ve göğsüme koyup gözlerimi kapattım. Ne saçma bir soruydu bu. Kilidi açtım.

"Evet gerçek adım. Neden gerçek adımı kullanmayayım ki? Bu arada herhalde farklı zaman dilimlerinde yaşıyoruz."

Telefonu kilitleyip komidinin üzerine koydum ve yatakta duvara doğru döndüm.
O sırada telefonuma yeniden bildirim gelmişti.

"İnsanlar genelde gerçek isimlerini kullanmazlar sanal ortamda da. Belli bir süre sonra kendileri hakkında yalan haber doğru olunca kaçması daha iyi olur , başka bir isim. Burada sabah. "

Yanıt verdim.
"Ben kullanmak istedim çünkü kaçacak bir yerim yok. Yani kimseden kaçmıyorum. Burada saat gecenin 4'ü. Şimdi yanıt verme lütfen uyumak istiyorum. "

Bunun yanıtı daha hızlı gelmişti.

"Sana kaçacak yer bulabilirim,eğer istersen. Cidden uyumak istiyorsan bu mesajlara yanıt vermeyip,internetini kapatıp rahat rahat uyuyabilirsin. Saat burada da 4ü geçiyor."

Bu kişi beni sinir ediyordu , buna emindim.
Mesajına yanıt vermedim. Dediğini yaptım,interneti kapattım ve uyudum.

Sabah kalktığımda okula gitmek üzere kıyafetlerimi giydim ve alt kata indim. O sırada kapı çaldı. Barbatte gelmiş olmalıydı. Her zaman okula gitmeden önce bizim eve gelip beni alırdı ve okula giderdik. Bunun nedeni ise yıllardır okula geç kalmamdı.

Kapıyı açtığımda tahmin ettiğim gibi Barbette gelmişti. Kapıyı açar açmaz yüzüme doğru "Okula yeni birisi gelmiş. " dedi. Heyecanlandım. "Kim?" diye sordum. "Bir tane kız. Bizimle takılabilir. Biliyorsun her zaman üçlü takılmak istemişimdir. Jamie'yi saymıyorum. Üç kız! Üçün gücü."
"Sakin ol." dedim. Bu konularda genelde çok heyecanlıdır kendileri.
İçeri geçti ama heyecanı hala üzerindeydi , bu çok belliydi.

Koltuğa kendini attı. "Blog işi nasıl gidiyor? " dedi.
"Okumuyor musun?" dedim şaşırarak.
"Hayır , aslında arada karşıma çıkıyor ama neler yazdığını biliyorum genel olarak." dedi. Şımarık.
"Tamam kapa çeneni ve okula gidelim." dedim çantamı alarak.

Okula geldiğimizde ortam yine aynıydı. Aynı insanlar , aynı konuşmalar. Okula biraz geç gelmiştik bu yüzden hemen dersliklere geçmek zorunda kaldık.

Dersin ilerleyen kısımlarında telefonuma birden fazla bildirim geldiğini fark ettim. Yine gelen mesajlar ondandı. Tuvalete gitmek amacıyla dersten çıktım.

Spor odasına gittim. Ders zamanı sessiz olan bir ortam kesinlikle burasıdır.

"Umarım artık uyanmışsındır."
"Bazen insanların sözünü dinliyormuşsun."
"Senin hakkında bir şeyler öğrenmem lazım."

Derin bir iç çektim ve mesajlarına yanıt verdim.

"Ne zaman mesaj atmayı bırakacaksın? Blogumu beğenmeyen birisi olarak çok fazla mesaj atıyorsun."

Telefonu cebime koyup sınıfa doğru ilerlemeye başladım. Koridorda bir kız vardı. Yanına gittim.
"Selam. Sınıf mı arıyordun?" Bana doğru döndü.
"Merhaba. Aslında sınıftan çıktım. Zilin çalmasını bekliyorum."
"Anladım. Sen eşittir ben o zaman." Elimi uzattım. "Ben Lily Mackers."
Elimi sıktı. "Felicity Bailey."
O sırada zil çaldı. Barbette beni buldu. Halen Felicity ile konuşuyordum. Sakin birisiydi. Barbette elini uzattı hemen. "Ben Barbette Chole."

Felicity , ben , Barbette biraz dolaştıktan sonra herkes kendi sınıflarına ayrıldı. Benim son iki dersim boştu bu yüzden okuldan çıktım. Bir yerlere gitmek istiyordum.

Sokaklarda dolaşmaya başladım. Zaman ne çabuk geçiyor. İnsanların çoğu yıllar önce arkadaşlarıyla dolaşıyorlardı , şimdi ise belki de onlarla görüşmüyorlar bile.
Sanırım bana ilham gelmişti. Bir tane park vardı. Oradaki banka oturdum.
Telefonumu çıkarttım ve bloguma baktım.

"İleride ne olacağımızı bilmiyoruz o yüzden şimdi anı yaşamalıyız. Benim ileride ne olacağım belli değil. Şuanda blog yazan bir insanım ama ileride /anneme göre/ evde sürekli duran çoluk çocuklarına bakan bir insan olacağım. Bunları engellememiz lazım. Ya şuanda neler olacağımızı şimdiden belirlemeli ya da kendimizi zamana bırakmalıyız. "

Dizlerimin üzerindeki telefona bakarken bir çift ayak gördüm ayaklarımın önünde. Kafamı hafifçe kaldırdım. Bana gülümseyen çocuğa baktım. Üstünde Kurt Cobain tişörtü vardı , siyah skinny jeanı vardı altında.

"Merhaba Lily. "
Banka , yanıma oturdu.
"Selam Calum." Sanırım kalbim yerinden çıkacaktı.
"Uzun zamandır karşılaşıyoruz. Yani üç kere karşılaştık şimdi de dört oldu."
"Tesadüf mü?" diye sordum.
"İlk ikisi öyle ama üçüncüsü değil sanırım." dedi ve güldü.
"Beni mi takip ediyorsun?" dedim gülümseyerek.
"Hayır yani karışık. Sadece ben seni görüyorum bir yerde bu kısım tesadüf , tesadüf olmayan kısım ise senin karşına çıkmam. "
Sanırım şimdi bayılacaktım.
"Efendim?" diye sordum.
"Lily demek istediğim , bunun için erken ama ya-"
"Bu yaşta evlenmek istemiyorum." dedim birden.
Güldü. Gülerken dünyanın en güzel kişisine büründü.
"Ya Lily. Sadece arkadaş olabilir miyiz diyecektim."
"Senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum." dedim. Ama kalbim 'Hadi Lily evlenin' diyordu.
"O zaman bir oyun oynayalım. 20 soru ve cevap. " Devam etti sözlerine. "Eğer istersen."
"Evet. İlk ben başlayayım." dedim. Birbirimize doğru döndük. Sonra "Cobain tişörtünü sevdim." dedim ve devam ettim soruma.
"Kolay bir soru. Tam adın ne?" dedim.
Yüzünü buruşturdu.
"Calum Thomas Hood. Senin tam adın ne?"
"Sadece Lily Mackers. Okuyor musun?"
"Okula kayıtlıyım ama arada sırada gidiyorum. Hakkındaki en değişik bilgi?"
"Iıı. " Saçımı karıştırmaya başladım. "Lanetli sayım var." "Hakkında bilmem gereken en önemli şey?"
"Asya değilim. " Güldük. "Ama Asyalı gibi gözüküyorsun." dedim.
"Ama değilim." dedi güldü ve gözlerimin içine baktı.
"Sıra bende. Lanetli sayın kaç?"
"17. Yaşın kaç?"
"17. Senin yaşın kaç?"
"17. Çok fazla 17 oldu.En sevdiğin renk?" dedim.
"Mavi. Grupları sever misin? Cobain tişörtümü beğendiğini söyledin."
"Evet severim ve evet güzel tişört. Hayattaki amacın ne?"
"Evlenip çocuklarımı yemek için satacağım. "
"Seninle kimse evlenmeyecek."
"Belli olmaz." dedi ve güldü. "Hobilerin?"
"Blog yazmak. İlk karşılaştığımızda neden 17.17de görüşürüz dedin?"
"Çünkü o saatte karşılaştık. Senin lanetli sayının 17 olduğunu bilmiyordum. İtalya ile bir bağlantın var mı?"
"Hayır yok. Herhangi bir dövmen var mı?"
"Evet baya var. Neden güzelsin?"
"Anneme ve babama sor. MMXII sana bir şey çağrıştırıyor mu?"
"Evet çünkü dövmem o. 2012. Bunu neden soruyorsun?"
"Bir tane arkadaşım var sana benziyor yani onun için de MMXII önemli bir tarih. Kaç soru oldu?"
"19. Son soru için hazır mısın?"
"Evet. Sorun ne?"
"Arkadaş mıyız?"
"Evet."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 18, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

17.17 ➳  hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin