karanlık gece'

2.8K 193 96
                                    

13 Ekim 1995 • Busan, Güney Kore
04:17

Soğuk ve rüzgar bütün bir şehri esiri etmişken, karanlık gece yeni doğan bebeğin saçlarını okşuyordu. Gökyüzü, yalnız bir insanı hatırlatırcasına yıldızsızdı. Parlak, dolunay sokakların tek ışığıydı. Küçük hastane odasının, seyrek yanan lambasının altında vücudu titreyen kadın kaybetmek istemediği oğlunu korkuyla sarıp sarmalamıştı. Kucağındaki yavrusunun renginin git gide daha da solgun görünmesine dayanamayan kadın gözlerini kapattı. "Tanrım, senin için her şeyi yaptım. Lütfen çocuğumu bana bağışla."

Rüzgar sesleri korku dolu kadına, ölmek üzere olan çocuğunu almaya gelen azraili hatırlatıyordu. Hayır, buna izin veremezdi, vermemeliydi. Ona hamile olduğu dokuz ay boyunca, ona bu çocuğu veren tanrıya çokça dua etmiş, çocuğunu ona bağışlamasını dilemişti. Gözlerini cesaretle açan kadın, minik bebeğinin ağzından süzülen kan damlalarını gördüğünde gözyaşları, bebeğin minik yüzüne damladı. Var gücüyle çığlık atıyordu, oğlu onun son umuduydu.

Gücünü toparlamaya çalışıp, ayağa kalktı. Oğlu ölmek üzereydi, bu lanet üzerinden kalkmıyordu. Bebeğinin ölmesine izin vermeyecekti. Sarsak ama ona keza hızlı adımlarla hastanenin dışına koşmaya başladı güçsüz kadın. Yeni doğum yapmış olmasına rağmen, vücudu adrenalini öyle bir salgılıyordu ki bir şey hissetmesi imkânsızdı.

Minik bebeğini kollarıyla iyice sardı. Buz gibi bir gecede, bebeği minik bir havluya sarılmış hâldeydi. Doktorlar bile bu mucize çocuğun yaşayacağını düşünmemiş ve bu yüzden ona bir ad bile koymamalarını söylemişti. Hastane dışındaki siyah arabadan inen uzun boylu adam, kadının peşinden yürümeye başladı. Onun bir adımı, kadının on adımıydı zaten.

Koştukça ayağına cam battığını hisseden kadın gözyaşlarını durduramıyordu. Minik bebek daha gözlerini açmadan ölecek miydi? Tanrı, ona neden bu kadar adaletsiz davranmıştı? Önceki hayatlarında.. oğlunun bir günahı mı olmuştu? Tanrı'ya itaatsizlik mi yapmıştı?

Fırtına bastırdığında, çıplak ayaklarla koşan kadının neredeyse hiç gücü kalmamıştı. Dizlerinin üstüne yığıldı oğluyla beraber. Minik bebeğin vücudu buz gibi olmuştu, bu havadan daha soğuk hissettiriyordu.

"Tanrım! Oğlumu, yavrumu senin huzuruna getirdim. Lütfen onu bağışla, ona bir can ver tanrım."

Gecenin sessizliğine inat, yavaş ama nidalı bir kahkaha duyuldu.

"Tanrıya sesini duyurmaya çalışmak mı? Ne kadar acınası. Eminim küstah tanrınız içki içenleri cezalandımakla meşguldür hanımefendi."

Yabancı bir adamın dediklerini umursamak yapacağı en son şeydi. Vücudu korkuyla titrerken, oğlunu daha da sarıp sarmaladı.

Önünde dikilen adamın ayakkabılarının yaklaştığını gördüğünde ıslak asfaltta birkaç adım geriye gitti.

"İnsanlar çok aciz varlıklar, tanrı herkesi kendine benzer yaratmış. Kibirli, bencil ve aciz. Sen bu bebeğin öleceğini bile bile neden doğuruyorsun? Cevabını ben söyleyeyim çünkü kendini tatmin etmen gerekiyor ben anne oldum diye. Bencilsin. Her seferinde ölecek olan çocuğu yeniden doğurmak, bencillikten başka hiçbir şey değil."

Kadın, ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözlerini onu izleyen adama çevirdi. Siyah boğazlı kazağı üstüne giydiği siyah kaban, fazlasıyla ürkütücü gösteriyordu onu. Uzun saçları ve ellerindeki dövmeler, kadında korku uyandırdı. Bakışları yüzüne ulaştığında gördüğü yüz duraksamasına neden oldu. Genç ve bebeksi bir yüz. O ses tonundan bu beklenmiyordu.

"Size bir teklifim var, gerçi hayır deme şansınız yok ama siz bilirsiniz."

"N-Neymiş o?"

"Çocuğunu yaşatacağım ama adını ben seçeceğim, ona eski adını vereceğim. Ayrıca.. 25 yaşına geldiğinde hayatına yeniden gireceğim, anlaştık."

Kadın, oğlunun yaşaması ihtimalini düşününce hiç düşünmeden ayağa fırladı. Adını bile bilmediği genç adam sigarasını yakıp, kucağındaki bebeğin yüzüne baktı. Doğru olanı yaptığına emindi. "Kabul ediyorum çocuğumu yaşat yeter ki."

"Çocuğuna ne yapacağımı bilsen, inan bunu istemezdin ama bencilsin. Çocuğun bunun için senden hayatı boyunca nefret edebilir."

Kadın, başını iki yana salladı. "Yeter ki onu yaşat ölmek üzere"

Bir vampire güvenmek deliceydi ama korkan kadın bebeğini yaşatmak için buna razı geliyordu.

Genç adam, bebeği kucağına alıp solgun olan yüzüne baktı. "Seni dönüştürmemi isteseydin hâlâ beraber yaşıyor olacaktık küçük Jiminie.."

"Jiminie?"

"Bebeğin adı Jimin olacak."

Kadın başını salladı, tek istediği oğlunun yaşamasıydı. Bebeği geri annesinin kucağına bırakan Jeon, cebindeki hançer tarzı bir kesici aletle avuç içine derin bir kesik attı.

"Korkma, bebeğin bir vampire dönüşmeyecek sadece bir vampir kanı onun uzun bir ömür yaşamasını sağlayacak."

Kadın, sonuçları ne olursa olsun buna hazırdı. Bebeğinin yaşaması her şeyden önemliydi. Jeon, avcunu sıkıp, minik bebeğin ağzına bir iki damla kanını damlattı.

Minik bebek ağlamaya başladığında, annesi korkuyla sarıldı minik bebeğine. Tek çaresi düzelmesini beklemekti. Bir vampire güvenmişti.

Bu yapmaması gereken bir şeydi, vampir avcısı soyundan gelen bir kadın oğlunun vücuduna vampir kanı girmesine izin vermişti.

Bebeğinin teninin rengi düzelirken, vampir Jeon, kadın fark etmeden ortalıktan kaybolmuştu.

Oğlunun kaderi şimdiden belliydi.

•••••••••••

Jeon Jungkook

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jeon Jungkook

••••••••••••

Merhabaaa, okuduğunuz için şimdiden teşekkür ederim bu girişti.

Vampirler hakkında çok da bilgili sayılmam, bu bir hayran kurgu bu yüzden aklıma uyanı yazacağım. Fantastik bir dünya yani.

Bir eksik veya önerileriniz olursa bana yazabilirsiniz.

-☘️


unforgettable • jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin