Huzur. Özlediğim bir duygu. Çoğu insanın amacı huzura ermek/ulaşmaktır. Uzun bir süre sonra o duyguyu hissetmek için, kendi yaşam amacım için otogara doğru yürüyorum. İnanılmaz İstanbul trafiği... Konaklamaya çok fazla para yatırmak istemediğim için ve kamp yapmayı çok sevdiğim için çadırım, matım, hepsi omzumda. Ege-Akdeniz bölgesini çok merak ettiğim için ilk durağım Muğla- Fethiye orada Türkiye'nin en meşhur yürüyüş yolu olan Likya yolu var. O yolu yürüyüp doğanın o muhteşem hissini, o temiz havayı içime çekip olabildiğince motive olup oradan Antalya üzerinden Hatay'a gitmeyi düşünüyorum. Bir rota planı oluşturmadım, çünkü hayat sen planlar kurarken başına gelenlerdir. Sadece başlangıç yerimi seçtim ve üstünkörü bir plan oluşturdum. Bu yolda başıma gelecek maceralar, anılar ve arkadaşlar için sabırsızlanıyorum. Arkamda bıraktığım bir sevgilim, ailem yok. Bu çıktığım yolculuğun en güzel yanı ne kadar süreceği sadece bana bağlı olması. Minibüse binip arka koltuklardan birine geçtim. Takılı olan kulaklığımdan karışık müzik listesinden rastgele bir şarkıya tıkladım. Listemdeki her müziği severim. Rastgele açtığım durumu özetleyen bir şarkı açıldı ."Mor ve Ötesi - Güneye Giderken". Büyük umutlarla çıktığım bu yolculukta umarım hemen eve dönmemi gerektirecek bir olay yaşanmaz. Bazı insanlar ne kadar isterse istesin olması için çabaladığı şeylerden istenilen sonuç her zaman alınamayabiliyor. Bu durum insanlarda "Umut" denilen duygunun zedelenmesine yol açıyor. Umut denildiği zaman aklıma "Pandora'nın Kutusu" efsanesi geliyor. "Pandora kötülük dolu kabı getirip açtı. tanrıların insanlara bir hediyesiydi bu; dıştan bakıldığında güzel ,baştan çıkarıcı bir hediyeydi ve "mutluluk kabı" denmişti ona. sonra tüm kötülükler, canlı kanatlı varlıklar uçtular dışarıya: o gün bu gündür uçuşup dururlar ortalıkta ve gece gündüz zarar verirler insanlara. tek bir kötülük daha çıkamamıştı kaptan dışarıya: o sırada Pandora, Zeus'un isteğiyle kapatınca kapağı, kalmıştı o kötülük kabın içinde. şimdi mutluluk kabını her zaman evinde tutar insan ve bir hazinenin bulunduğunu zanneder bu kabın içinde; onun emrindedir hazine, uzatır elini canı istedikçe; çünkü bilemez. Pandora'nın getirdiği kabın kötülük kabı olduğunu ve geride kalan kötülüğün mutluluk veren en büyük şey olduğunu zanneder, umuttur o. Zeus öteki kötülüklerden de fazlasıyla eziyet çeken insanın yaşamı kestirip atmamasını hep yeni eziyetler çekmeye devam etmesini istemişti. bunun için insanlara umudu verdi: aslında kötülüklerin en kötüsüdür umut, çünkü insanın çektiği eziyeti uzatır". En çok bilinen efsanelerden biri olduğunu duymuştum. Böyle düşüncelere dalmışken sonunda otogara gelmiştim. Yaklaşık 14 saat sürecek yolculuğum başlamak üzereydi. Saatimin akrebi 18:47'yi gösterirken gideceğim otobüsü aramaya başladım. Otogar her zaman ki gibi kalabalıktı. Çocuklarını ziyarete gelmiş anne babalar, başka şehirlere yeni bir başlangıç için giden insanlar, tatil için işten birkaç gün izin alan memurlar ve daha niceleri... Otobüse binmeden önce son bir kez kendime bakmak ve elimi yüzümü yıkamak için lavaboların olduğu kısma doğru yöneldim. Tam içeri girecekken aynı benim gibi kamp çantası hınca hınç dolu bir otobüs firmasının önünde bekleyen bir erkek gördüm. Sanırım o da kampa gidiyordu. Benim ona baktığımı hissetmiş olmalı ki o da bana baktı. Yaklaşık 2-3 saniye göz göze geldikten sonra ben lavaboya girdim elimi yüzümü yıkayıp aynada kendimi gördüm. Uzun zamandır hayalini kurduğum rüya sonunda gerçek oluyordu. Otobüsü kaçırmamak için apar topar çıktım ve otobüse doğru yöneldim. Çantamı muavine verip yanımdaki küçük çantamı yanıma alıp yukarı yerime çıktım. Kulağımdan çıkarmadığım kulaklıkta müzik çalmaya devam ediyordu. Biletimde koltuk numarası 10 yazıyordu. Yalnız kalmak için tekli koltuklardan almıştım. Koltuğa oturup heyecanla kalkmasını bekledim. Yüzümde anlamdıramadığım büyükçe bir gülümseme vardı. İnsanlar yavaş yavaş yerlerine geçiyordu. Kafamı tam cama çevirecekken az önce gördüğüm kamp çantalı çocuğu gördüm. O beni fark etmedi ve yerine geçti. Belki de aynı yere gidiyoruzdur diye düşümdüm 1 saniye kadar ama bunun gerçekleşme ihtimali kaçtı ki? Düşüncelerimi def ettikten sonra her zaman aç olduğum için çantamdan bir kek ve meyve suyu çıkarıp yemeye koyuldum. Bir insan nasıl her zaman aç olabiliyordu gerçekten merak ediyordum ama öyleydim, tam anlamıyla gerçekten her zaman aç.. Biraz uykunun iyi geleceğini umarak gözlerimi kapatarak olabilecek güzel şeyleri düşünerek yavaşça uykuya daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlüğe Tek Bilet
AdventureMerak. Dünyayı merak etmeyle başlayan bu hissiyatın daha sonra büyük bir yaşam tarzına dönüşmesini göreceğimiz, bol rotalı, sıklıkla eğlenceli, kimi zaman zorlu, bazı zamanlar ise insanın içini huzurla dolduran muhteşem bir maceraya tek başımıza çık...