Sonunda o muhteşem macerama başlayabilmiştim. Özgür hoca önde, Ömer yanımda, önümde birkaç insanla beraber yürüyüş yolumuza başladık. Eylül sonlarında olduğumuz için hava yaz gibi olmasa da sıcaktı. İlk gün Ovacık'tan başlayıp Faralya noktasına kadar gitmekti. Ki bu da yaklaşık olarak 14 kilometre. Eğer bir aksilik olmazsa rahat ve güzel bir kondisyon ile Kirme'ye akşam hava kararmadan varacağımızı düşünüyorum. Böyle düşünürken birden Ömer'e döndüm, sonuçta o buraları birkaç kez yürümüştü. Öyle değil mi?
"Sence kaç gibi Kirme'de oluruz?"
"Saat şuan 10:30 daha yola çıkalı yarım saat olmadı, bu yürüyüşte kaçta varacağımızı değil içinin ne kadar huzurla dolacağını tahmin etmeye çalış. Hava kararmadan orada oluruz hatta tam saat vereyim 17:30. Memnun oldun mu küçük hanım?"
"Evet oldum, teşekkür ederim." Ömer'in söylediklerinden sonra sağ tarafımın daha sıcak olduğunu hissettim. Güneşin sıcaklığı biz hareket ediyor olsak da bizi yavaş yavaş ele geçirmeye başlamıştı. Havanın toprak kokusuyla burnuma dolduğunda içimi bir mutluluk sardı.
Özgür hoca arka tarafa doğru seslenip;
"Gruptan ayrılmayın, eğer bir durum olurda ayrılırsanız ya da kaybolursanız yürüyüşümüze başlamadan önce size verdiğim haritayı ve pusulayı kullanarak en yakın yola ya da köye ulaşıp haritanın altında yazan numarayı yani beni aramalısınız, telefon bazı yerlerde çekip bazı yerlerde çekmeyebiliyor. Şarjlarınızı bitirmeyin. Sürüden ayrılmayın, haritanız kaybolsa dahi pusula kullanın, taşlardaki kırmızı- beyaz izleri takip edin. Birbirinizi kollayın, bir yere giderken tek gitmeyin. Hepiniz sıcakkanlı insanlarsınız harika arkadaşlar olabileceğinize eminim! Biraz tempo arttıralım. Kozağaç köyünde su molası vereceğiz oraya kadar sularınızı dikkatli için! Hadi bakalımm!"
Ömer'e dönüp;
"Sence burada vahşi hayvanlar var mıdır?" diye biraz endişeli bir şekilde sordum.
"Görebileceğimiz en büyük hayvan sanırım kaplumbağa olacak. Hem biz yürüyüş arkadaşları olduk, yalnız bırakmam ben seni küçük."
"Yani korktuğumdan falan değil sadece yanımda birinin olması daha iyi hissettireceğinden, alakası yok korkuyla ne alakası olacak canııımmm" dedim giderek kısılan sesimle.
"Korku yok, endişe yok, huzur var, eğlence var, varda var." diyerek daha da hırsla batonlarımı yere vura vura hızlandım.
"Bekle, bekle nereye gidiyorsun? Batonlarının ucunu kıracaksın." deyip çantamdan beni geriye, yanına çekti.
Geri geri sendeleyerek yanına geldim ve küçük bir omuz attım o da aynı şekilde karşılık verdi.
Bir an aklıma hoparlörümü çıkarıp arka plana müzik açmak geldi o yüzden durdum ve çantamdan hoparlörümü çıkardım. Benim durduğumu görünce o da durdu, dediğini yapıp beni yalnız bırakmamıştı, henüz.
"Napıyorsun İlayda? "
"Bekle bekle geliyorum." derken Özgür hocanın "Arkada kalmayın!" diye bağırdığını duydum. Ömer'de bunun üstüne
"Benimle abi!" deyip kolunu kaldırıp onaylama işareti yaptı. Özgür hoca da onu gördüğünü belirterek elini aynı şekilde kaldırdı.
Hemen telefonumdan bağlanarak arkaya müzik açtım.
"Böyle daha keyifli olur" dedim.
"Şarjın bitmesin, bak uyarmadı deme."
"Hıhı demem demem."
Arka planda çalan "The Lumineers - Sleep on The Floor ile yürüyüşümüze devam ettik.
Yaklaşık 2-3 saat sonra güneş iyice tepedeyken herkes güneşin etkisiyle biraz yorulmuş ve sıcaklamıştı. Özgür hoca bunu sadece benim değil herkesin düşündüğünü tahmin ederek;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgürlüğe Tek Bilet
AdventureMerak. Dünyayı merak etmeyle başlayan bu hissiyatın daha sonra büyük bir yaşam tarzına dönüşmesini göreceğimiz, bol rotalı, sıklıkla eğlenceli, kimi zaman zorlu, bazı zamanlar ise insanın içini huzurla dolduran muhteşem bir maceraya tek başımıza çık...