minho
"ya! han jisung, kızmaya başlıyorum ama,"diyerek kaşlarımı çattım ve endişeli gözlerle bana bakan sevgilime döndüm.
"üç gün oldu artık ve geçti! üzülmeyi kes lütfen,"ardından dudaklarımı üzgünce büzdüm. "beni de üzüyorsun."
yutkundu ve başını salladı. "tamam üzülmüyorum, rahatsın değil mi? canın bir şey istiyor mu?"diyerek beyaz yumuşak yatakta uzanan bana sordu. muzip bir gülümseme takınıp konuşmaya başlayacaktım ki sözüm kesildi.
"şekerli ve tatlı şeyler dışında."ufladım, üç gündür sadece yemek ve tuzlu şeyler yiyordum. şeker diye ağlayacaktım.
jisung halime güldü ve yanımda kitap okumaya devam etti. onun sarayımsı evindeydik. dün taburcu olmuştum, resmen midem yıkanmıştı ve o anlar aklıma geldikçe midem bulanıyordu. ama rahatlamış da hissediyordum.
şimdi ise jisung beni odasına getirmiş ve benimle ilgilenmeye söz vermişti, okula gitmiyorduk ikimizde ama zaten tatile giriyorduk. yanımda okuduğu kitaba odaklanmış olabilirdi ama en ufak sızlanmamda bana dönüyor, iyi olup olmadığımdan emin olana kadar işine geri dönmüyordu.
beni kendine yine yeniden aşık ediyordu.
ama tatlı da istiyordum. akıllanmadım değil ama ufacık bir tatlı şey istiyordum ya. kaç gündür midem tuzdan geçilmiyor. bu sefer de tuzlu yemekten hastaneye kaldırılırım kesin.
uykum vardı ama uyumak istemiyordum. ayağa kalkabilirdim ve gezebilirsin ama benim endişeli sevgilim her şeyi abartıyordu.
gülümsememi gizlemek için dudaklarımı ısırdım. kendine çok kızmış olmalıydı ama onun bir suçu yoktu, bir suçlu varsa o da tatlıların bu kadar dayanılmaz olmasıydı!
"sungie,"diyerek mırıldandım ve oturduğu koltuğa doğru döndüm. yatakta iyice doğrulup dikkatini bana yönelten sevgilime döndüm.
"çok canım sıkıldı, benimle ilgilensene,"dedim ve yatakta yana kaydım. öhöm, fesat bir amacım yoktu tabi ki! sadece konuşmak istiyordum.
jisung ise bir yanıma bir de bana baktıktan sonra kitabını bıraktı ve yanıma geldi. benim gibi sırtını yatak başlığına yasladı ve kafasını çevirdi. saçlarımı eliyle okşamaya başlarken gözlerimi kapattım. al işte, şimdiden mayışmaya başlamıştım!
"uykun varsa uyu, bebeğim."diyen tapılası sesi duyduğumda gözlerimi hafifçe açtım ve onun karnına doğru başımı koydum.
sahibinin kucağına kıvrılmış bir kedi gibi göründüğüme emindim.
"seni seviyorum, sungie. bunu biliyorsun, değil mi?"diyerek uykulu bir tonla konuştum. elleri yine saçlarımı ve omzumu okşamaya devam ederken onaylayan mırıltılar çıkardı.
"ben daha çok seviyorum seni,"demesiyle güldüm ama bir şey demedim. jisung her ne kadar ciddi olsa da konu benim ve onun sevgisine gelince utanıyordu. baştan beri onun sevgisine karşılık vermeyeceğimi düşündüğünden kaynaklanıyordu belki de.
onun aksine fazla düşünüp kendimi tutmazdım ben, zaten kararlar da böyle verilmeli. eğer bir şeyden eminseniz fazla beklemek sadece aptallık olur.
bu yüzden changbin ve felix bana bu konuyu sorduğunda sadece üstüne düşünüp jisung'a çıkma teklifi etmiştim.
gözlerim gibi bilincim de yavaş yavaş kapanırken jisung'un bana iltifatlar mırıldandığını az çok duyabiliyordum.
benim hayatımı jisung güzelleştiriyordu, menekşeler gibi.
—
niye bu kadar duygulu oldu bu ağlıcam
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sugar crash •minsung
Fanfictionminho şekerlere dayanmazdı ve jisung ona her zaman en güzel şekerleri alırdı. top! jisung minsung.