0.8

4.2K 541 391
                                    

minho, beyaz pijamasını bile değiştirmeden telefonunu yanına aldı ve yavaşça kapıdan çıktı. changbin ve felix'i uyandırmak istemezdi. hoş, saat daha 23.00'dü fakat arkadaşları bugün yorulmuş olmalıydı.

minho ayakkabılarını hızla giyerken aklında sadece jisung vardı. ondan hoşlandığı gerçeği bu soğuk havada bile yanaklarını ısındırıyordu.

jisung, minho'ya karşı nazikti. ona güzel hediyeler ve şekerler alırdı. ona güzel sözler söyler, arkasında onu desteklerdi.

minho'da bu duyguyu severdi. saf sevilme ve sevme duygusunu. menekşeler bu yüzden kalbinde özel bir yere sahipti.

ama aptal jisung'u ona ondan hoşlandığını söyleyip onu engellemişti. minho derin bir nefes verirken dün felix ve changbin'in dediğini söylemesini düşündü.

bir gün geçmeden jisung'a sormuştu. zaten o asla jisung'tan bir şey saklayamazdı. ikisi de birbiri için özeldi.

elindeki kurumuş mor-beyaz menekşeleri iyice kavradı minho. bunlar o şekerden çıkanlardı. atmaya kıyamamış, felix'e yedirecek kadar da manyamamıştı.

"brr! hava buz gibi,"diyerek mırıldandı. beyaz teni soğukla biraz daha solarken üşüteceğine emindi. hepsi jisung'un suçuydu. başta anlatmasına izin verseydi bu yolu minho değil, jisung yürürdü.

"sonunda!"büyük sitenin içindeki en büyük eve baktı. bu görkeme alışmak zordu. han jisung, resmen bir prensti ve ona gönderilmişti.

bahçenin kapısını açıp hızla büyük kapıya ulaştı, şifreyi bilse bile girmek yerine zili çaldı. sonuçta jisung belki uygunsuz bir durumda olabilirdi ve onu rahatsız etmek isteyeceği son şey bile değildi.

"hyunjin al git kredi kartı—m-minho?"kapıyı açmadan önceki umursamaz ses tonu karşısında beyazlar içinde ve yanakları soğuktan kızarmış hyung'unu gördüğü an kekeledi.

bu saatte burada olması doğru değildi, hem onca yolu yürüyerek mi gelmişti? minho yürümekten nefret ederdi.

"içeri girebilir miyim? lütfen yoksa cidden soğuktan donacağım."diyerek burnunu çekti. han anında şoktan çıkarak kapıyı sonuna kadar açıp onu içeri aldı.

belki yüzüne bakacak cesareti olamazdı ama onu asla dışarıda bırakmak gibi bir aptallık da yapmazdı.

"teşekkür ederim sungie."diyerek içeri girdi ve bildiği oturma odasına geçti. jisung ardından yavaşça ilerlerken en kötü hangi şekilde reddedileceğini düşünüyordu.

ama minho'dan uzak duramazdı ki.

"bir şey demeyecek misin?"diye konuşmayı çekinerek başlattı minho. jisung yutkundu. bir şey demesi gereken o muydu?

"tamam o zaman, ilk ben konuşayım."diye yanaklarını şişirip bıraktı minho. jisung bu görüntüye karşı erimemek için gözlerini pahalı sehpalarda gezindirdi. duyduğu cümleyle ise az kalsın oturduğu yerden düşüyordu.

"sevgilim olur musun sung?"

sugar crash •minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin