1 ay sonra
"sungie! geç kalıyoruz ama,"diyerek hala hazırlanamayan sevgilime mızmızlandım.
"geliyorum, bebeğim." ardından bir pat sesi duyuldu. "siktir!" jisung'un acıyla ettiği küfürlü duyunca hızlı bir şekilde yatak odasına ilerledim.
"noldu?"diye telaşla sordum ve yerde uzanan sarı saçlı sevgilimi görünce gülmeden edemedim. "min! gülmesene canım acıyor..."demesiyle hemen uzattığı elini tutarak onu oturur bir pozisyona getirdim.
"nasıl düştün?" gülüşmelerim hala devam ederken sormaya çalıştım. bacağını ovuşturdu. dudakları büzülmüş, yanakları da hayal kırıklığıyla çökmüştü.
"ayağım takıldı."ardından bala ayakta olan ben onunla aynı hizaya gelmek adına yumuşak dokulu halıya oturdum. "çok kötü hissediyor musun, hastaneye gidip baktırmak ister misin?"diye devam ettim.
başını olumsuzca salladı ve bana döndü. "changbin ve felix'in yanına gitmemiz gerekiyor." kaşlarımı çattım. "eğer sen kötü durumdaysan onların yanına gitmeyi düşünmem bile."
"nikah kıyacaklar ve sen nikah şahitlerinden birisin minho?" yani, evet bu doğruydu ama sung yürüyemeyecek durumdaysa onlar da evlenmek için beklesinlerdi. "iyiyim ben, hadi arabaya gidelim."
ellerimiz bir daha buluştu ve ikimiz de ayağa kalktık. hızlı bir şekilde büyük evden çıkarken jisung arabayı açtı. ikimizde ön kısma binerken o arabayı çalıştırdı.
"cidden...evleneceklerine inanamıyorum." diye şaşkınca söyledim yolda giderken. o ikisi cidden yakın arkadaşlarım, kardeş sayabileceğim kişilerdi. şimdi ise birbirleriyle evleniyorlardı. "ben de."
"nikah şahidi olarak olacağım kesindi ama ikisi beni paylaşamadı." ikimiz de güldük. felix 'minho benim şahidim olacak' derken changbin 'hayır benim' diyordu. ikili nikahtan bir hafta önce bunu tartışırken olay jeongin'in de şahit olmak istemesiyle tatlıya bağlanmıştı.
"bizim nikah şahitlerimiz kimler olsun istersin?" jisung'un ani sorusuyla öksürdüm ve onun endişeyle bana torpido gözündeki suyu çıkarıp vermesini izledim. sudan bir yudum içerken ısınan yanaklarımın kızarmamış olduğunu umuyordum.
"yoksa benimle evlenmeyi düşünmüyor musun, minho?" onun bu sözüyle hemen lafa girdim. "bir anda söylenir mi bu? seninle evlenirim tabi ki."
"teklif mi etmiştim?" kendi dediğini sorgulayan ve şaşkınca bana bakan sevgilime sinirle gözlerimi diktim. "şaka yapıyorum, bebeğim."
"changbin ve felix'ten birini seçemem ki..." nikah şahidim olarak ikisini de istiyordum ama jisung'un hakkını da elinden alamazdım.
"o zaman ikisi de olsun, benim için evleneceğim kişi sen olduğun sürece şahidim kim olmuş fark etmiyor."
dediği şeyle kalbimi eritirken gözlerim doldu. jisung'u çok seviyordum. onun da beni çok sevdiğini biliyordum. aşkımızın gerçek olduğunu hissediyordum.
"geldik!" ardından arabayı park etti ve biz de nikah salonuna girmek için hızlıca hareket ettik. çok az kişi olacaktı. changlix ikilisi arkadaşlar arası bir şey olsun istemişti. ikisi de ebeveynlerini küçükken kaybetseler de, kendilerini asla sevgiden yoksuz yetiştirmemişlerdi.
büyük ve ferah salondan içeri el ele girdiğimizde bizi hyunjin, jeongin, chan ve seungmin karşıladı. aradığımız çift ise çoktan yerlerini almışlardı.
"neredesiniz siz ya!?" changbin sinirle karışık heyecanla söylendiğinde göz devirdim ve şahit yerinde oturan jeongin'in yanına oturdum.
"şimdi şahitlik etmeyince evlenemiyorlar mı?" karşımdaki yetkili memura sorduğum soruyla felix'ten bir çimdik yedim. "ne saçmalıyorsun sen hyung?"
"bak evlendirmem sizi."diyerek işaret parmağımı kaldırdım. ofladı ve changbin'in kolunu iyice tuttu. jeongin kıkırdarken diğerleri de izliyordu. heyecanlı gözüküyorlardı ve ben onlar adına çok mutluydum.
memur changlix'e klasik evet sorusunu sorarken benim gözlerim kendi sevdiğimde odaklıydı. biz de evlenecektik, sonuçta teklif etmişti sungie. bu bile karnımı kıpır kıpır ediyordu.
"siz lee minho, bu birlikteliğe şahitlik ediyor musunuz?" herkesin meraklı ve beklenti dolu bakışları bana dönerken evlenen kişi benim sanmıştım. gerilmiştim ama ortamı bozmaya niyetim yoktu. "evet ediyorum!"
jeongin'e de aynı soru sorulduğunda ve aynı evet cevabı alındığında herkes alkışlamaya başladı. ben hemen sandalyeden kalkıp jisung'un kucağına atlarken beni nazikçe tuttu.
ona sarılmama izin verirken derin bit nefes aldım. "seni çok seviyorum, hep de çok fazla seveceğim sungie."
gülüşü kulağıma ulaştı ve burnu boynumda gezindi. o da derin bir nefes aldı ve karşılık verdi. "ben de seni çok seviyorum ve hep çok seveceğim. menekşelerin saf sevgiyi temsil ettiğini söylemiştin. bunu bizim sonsuzumuza kadar koruyacağım."
—end.
sugar crash da bitti...umarım keyif aldığınız bir kurgu olmuştur <3 yeni kurgularda görüşürüz artık ✋🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sugar crash •minsung
Fanfictionminho şekerlere dayanmazdı ve jisung ona her zaman en güzel şekerleri alırdı. top! jisung minsung.