Jongin'in yüzünde daha önce hiç rastlamadığım bir ifade vardı; çaresizlik. Bu ona karşı olan ilgimin biraz daha artmasına sebep oldu, Taehyung'un yanından sıyrılıp dışarıya çıktım. "Ne oldu?"
"Gitmeliyiz." Elimi tutup bunu söylemekten fazlasını yapmamıştı. Tek kaşım kalktı tepki olarak. Garip şeyler döndüğü kesindi ve şimdi sorgulasamda cevap alabilecek gibi hissetmiyordum. Bedenimi yanlayıp arkamda dikilen Taehyung'a baktım. Bozulmuştu fazlasıyla. Onu geride bırakmak işime gelmesede Jongin'in bu isteğini geri çevirmeye niyetli değildim.
"Sana sonra yazarım." Hemen kabullenmemi beklemediğinden olsa gerek, bu dediğime karşılık kaşlarını çatıp dudaklarını araladı. Her ne diyecekse vazgeçmesi uzun sürmemişti. Belirsiz bir kafa sallama ile onayladı dediğimi.
Telefonum yanımda olduğundan içeriye tekrar girme gereği duymadım. Kafama kodladığım şey direkt eve gideceğimiz olduğu için de dışarıya pijamalı çıkıyor olmak rahatsız etmemişti. Bu garip anı bozup Taehyung'un keskin bakışları eşliğinde elimi Jongin'in elinden çektim. Konuşmamak adına inat etmiş gibi bir hali vardı sanki. Bakışları hariç tek bir hareket yoktu bedeninde.
Evin bahçe kapısından çıkana kadar kapatmadı kapıyı. Bu kısa sürede izleniyor olmak rahatsız etmedi beni, aksine içten içe istiyor bile sayılırdım. Nedeninden habersiz.
Arabaya yerleştiğimiz an çalıştırdı Jongin.
Sandığımın aksine o gün eve gitmemiştik.
P R O M A J A
bir hafta sonra
"Dizi için yeni afişler yapılacak." Donghae'nin dediği ile ilgilendiğim telefondan başımı kaldırmadan mırıldandım, "Bu yeni çekim var demek herhalde."
"Bingo. Birkaç film teklifi de var, göz gezdir müsait olduğunda."
Gelişigüzel onayladım. Anlık yaptığım tek şey reklamında oynayacağım telefonu incelemekti. Fena değildi fakat ilgimi çektiğini de söyleyemezdim. Boş işlevime devam ediyorken tanıdık bir tını ulaştı kulağıma, "Park Jimin." Alttan attığım bakış ile Kim Namjoon olduğunu anlamıştım. Yanındaki iki kişi muhtemelen grup arkadaşları oluyordu. Üçü de bana doğru adımlıyorken oturduğum yerden kalkıp telefonu bıraktım kenara.
"Uzun zaman oldu." Namjoon el sıkışıp bana sarılmadan önce klasik söylenmeyi getirdi dile. "Tekrar gördüğüme sevindim. Sarı yakışmış." Elim istemsizce saçlarıma gitti. Kendi seçimimden çok senaryoda gerçekleştirmem gereken bir görevdi sadece. Oynadığım karakterin (Siu) sevdiği adam (Yejun) sarı saça bayılıyordu.
"Teşekkür ederim." Fazlasını konuşmama müsaade etmeden atıldı tekrar Namjoon, "Burada dizilerine hayran iki insan var."
Yanında sessizliğini korumaya devam eden ikiliyi gösterdi. Nedensizce şaşırmıştım bu dediğine. Böyle bir gruptan çalışmalarımı takip eden insanlar beklemediğimden olsa gerekti, şaşkınlığımı yansıtmayarak yüzlerindeki samimi gülümsemeye eşlik ettim. "Min Yoongi, namı değer Suga." Beyaz tenlinin uzattığı elini kavradıktan sonra hemen yanındaki atıldı, "Jung Hoseok, sahne adıyla J-Hope."
Ayaküstü geçen tanışma anı Jeon Jungkook ve Kim Seokjin ikilisinin alana girmesi ile sonlanmıştı. Hazır sayılırdık.
Gözlerimin sürekli kapıya dönmesini engelleyemiyordum. Bunu fark ettirmemek benim için zor değildi fakat aklım tamamen Taehyung'a odaklıyken hareketlerimin kontrolünü sağlamakta zorluk çekiyordum. İyi veya kötü, fark etmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
promaja, vmin
Fanfictionbaşrolünü paylaştıkları gay dizisi ile gündemin popüler çifti olan vmin, hetero olduğunu söylediği halde rol arkadaşına yoğun duygular besleyen taehyung. hikayenin başlangıcı tamamen bundan ibaretti.