Jeongin gerginlikten elini bile kıpırdatamazken bense gayet rahattım. Aslında normalde olsa 7 kişilik bir masada bu kadar normal olamazdım ama dediğim gibi, Jeongin'e olan hırsım o kadar fazlaydı ki bugünü ona zehir etmek istiyordum. Sessizliğini bozup bana 'Geleceğini bilmiyordum.' dediğinde oturduğum yere iyice yerleştim.
"Hyunjin çok ısrar etti. Sonuçta biz senle en yakın arkadaşlarız Jeongin." Masadakiler tabi dediklerime anlam veremiyordu. Eminim onların hiçbiri beni tanımıyordu bile. Oturduğumda bana isimlerini söylemişlerdi ve ben de kendimi tanıtmıştım. O yüzden kimin kim olduğunu ayırt edebiliyordum. Minho denen çocuk sevgilisinin koluna girmişti. Aramızda Changbin denen çocuk oturduğu için kafasını uzatıp konuştu.
"Hyunjin'le tanıştığınızı bilmiyorduk." Hyunjin'e döndüğümde aslında buna onun cevap vermesini istiyordum. Çünkü gerçekten onunla olan ilişkimize dair sırf Jeongin'e sinirimden kışkırtıcı şeyler söyleyebilirdim. O da anlamış olucak ki masadaki yüzleri kendisine çevirdi.
"Felix benim çocukluktan beri komşum." Herkes adeta şaşırmışçasına ikimiz arasında gözlerini oynatırken Jisung lafa atladı.
"İyi de madem çocukluktan beri yüz yüze geliyorsunuz neden yakın değilsiniz? Felix'i ben hiç Hyunjin'le ya da bizle görmedim." Sanki demeyi bekliyormuşuz gibi Hyunjin'le ikimiz aynı anda cevap verdik.
"Kafalarımız uyuşmuyor."
"Kafalarımız uyuşmuyor."
Kafamı çevirip ona baktığımda omuz silkti. İstesek bu kadar senkronize olamazdık. Tabi içim biraz burkulmuştu. Çünkü karşımda Jeongin denen muşmula ile bile kafası uyuşmuş olucak ki kolunu Jeongin'in omzuna atıyordu. Düşündüğüm zaman benim neyim eksikti? Benim eksiğim yok fazlam vardı ve Hyunjin henüz beni kaldıracak potansiyele sahip değildi bence.
"Felix biraz asosyaldir de, ondan çok bir arkadaşlık bağımız oluşmamıştı ama şu an yakın olduğumuzu düşünüyorum eskiye nazaran." Dediği şeyle göz devirdim. Eskiye nazaran ondan daha uzaktım ben. Jeongin sağolsun aramızdaki mesafe ışık yıllarıyla hesaplanıyordu.
Chan karşımda beni izlerken sohbete dahil oldu. "Bence pekte asosyal durmuyor, görünüşü oldukça sıcakkanlı." Dediği şeyle ona gülümseyip Jeongin'e döndüm.
"Jeongin sen niye sessizsin bak herkes, hatta ben bile senin için toplandık." Jeongin ağzımdan çıkan her kelimeyle irkiliyordu. En azından çekinmeye ya da yaptığı yanlışın farkına varmasına yüzü vardı. Bi'de pişkinlik yapsaydı, burada kimse tutamazdı çünkü beni.
"Ben sadece çok mutlu oldum ve şaşırdım seni görünce. Benim için kabuğunu kırıyorsun sanırım Lixie.." Dediği şeyle parmak atıp kusucaktım. Benim buraya gelmemin tek sebebi Hyunjin'di, o beni gaza getirmişti. Gerçi yaranmaya çalıştığım Hyunjin'e bakıyordum da... buraya gelmemeliydim.
"Geldiğim iyi oldu evet. Çocuklar Jeongin bana hiç Hyunjin'le ilişkisinden bahsetmedi, inanabiliyor musunuz?" Dediğim şeyle herkes voah çekti. Arada bir iki kişi 'Siz kanka değil misiniz? Yakıştıramadık Jeongin.' falan diyordu. Ama şöyle bir şey vardı, onlar bahsetmediğinden dolayı bunları söylüyordu; ben ise, bu cümleleri yediğim ihanet meyvelerine yorarak daha çok gazlanıyordum burada.
Ortamları güzeldi. Eğlenceli tiplerdi. Hatta biri bilgisayar oyunları oynadığımı duyduğunda kullanıcı adını bile vermişti. Ama ben içimi sıkan Hyunjin-Jeongin ikilisinden dolayı ne eğlenebiliyordum ne de çok fazla bir şeylere dahil olabiliyordum. Sadece arada gülmekle ve içmeye devam etmekle yetinmiştim.
Jeongin lavaboya gitmek istediğini söylediğinde 'Beni de bekle.' diye seslenip arkasından gittim. Lavaboya girdiğimizde boş olmasıyla rahatlamıştım. Kapıyı kilitleyip kollarımı bağladım ve ona döndüm. O ise karşımda büzülüyordu. "Felix yemin ederim bildiğin gibi deği-" dediğinde bense bu laflara karnımı çoktan doyurmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gündelik Düşler Fırtınası // HyunLix
Fanfic[Tamamlandı] Sev beni zaman geçmiyor başka türlü Kader ağlarını ördü hiç sormadan Gündelik düşler fırtınasında insan Anlamam nasıl durur savrulmadan