düzyazı✍
Jeon'ların Evi, 23.19
"Kang Dae, neden hala uyanıksın tatlım?"
Dalgalı saçları omuzlarının altına dökülen kadın kafasını kapı arasından uzatarak eşine yönelttiği sorunun cevapsız kalmasıyla oldukça şaşırdı. Kendisinin bir dosya üzerinde gezinen dalgın bakışları ve yeni çıkan sakallarının üzerinde gezen kemikli, buruşuk parmaklarıyla işine odaklanmış dedektif görüntüsünden çok, kapana kısılmış, yorgun bir adam görüntüsü yayıyordu. Öyleydi de.
Yıllardır tek bir ipucu bulmak adına araştırdığı dosyayı, oğlunun gönülsüz ısrarları yüzünden kapatacak olması iğrenç hissetmesine sebep oluyordu. Etrafta hala kol gezen bir katil ve onun öldürdüğü insanın yasını tutan bir çocuk vardı. Tam da sonuca yaklanmışken oğlunun, arkadaşını korumak adına verdiği karara ne kadar saygı duysa bile içten içe öfkelenmişti.
"Sana diyorum..." omzuna dokunan ince parmaklarla düşüncelerinden uzaklaştığında irkildi. Eşinin burada neden olduğunu ve ne kadar süredir burada durduğunu düşünürken bakışları duvardaki saate kaydı. Buçuğa yaklaşan yelkovan sinir bozucu bir yavaşlıkta dönüyordu. Nefesini verip geriye yaslandığında eşinin meraklı bakışları üzerinde kol geziyordu. "Sana seslendim ama duymadın. Sorun ne? Hem bu saatte asla uyanık olmazsın. Bana anlatmadığın bir şeyler mi var?" art arda sıraladığı sorular ardından derin bir nefes alıp masanın karşısında duran deri sandalyelerden birine oturdu ve yönünü kocasına çevirdi. Dedektif, eşiyle her şeyi paylaştığından hiç çekinmeden kelimelerini sıralamaya başladı.
"Min İn Jae'nin oğluyla iletişime geçtim, daha doğrusu o benimle geçti. Çağırdım işte. Bekliyorum gelmesini."
Adamın gergin oluşunun tam tersi rahatlıkla söylediği kelimeler eşini hayrete düşürdüğünde aklına iki gün önce oğlunun babasına mahcuplukla davayı kapatmasını rica ettiği geldi. Onu belki de ilk defa bu kadar çaresiz ve kararsız görmüşlerdi. Babasının yüreğini sızlatan da tam olarak buydu. "Jungkook asla diğer çocuklar gibi bize sorun çıkarmadı Kang, ne çocukluğunda ne de ergenliğinde. Senden ufacık bir şey istedi ve bu umrunda değil." sinirli değildi fakat sakin de değildi. Gerginliğini sesine yansıtmış olmasından dolayı masa başında olan eşi daha çok gerilmiş ve içindeki öfke bir medcezir gibi aralarında gel-gitler yapmaya başlamıştı. "Konu Jungkook değil, kişiselleştirmeyin."
"Sırf bir dava yüzünden yıllardır bizimle doğru düzgün ilgilenemiyorsun bile. Tamam, bu senin işin olabilir ama biz de senin aileniz." bir dava kaç insanın daha hayatını etkilemiş ve etkileyebilirdi ki? Jeon, Park, Min, Choi ve Kim ailelerinin hayatı sarsılmış ve derin yaralar almıştı. Bu da tüm bunlarla beraber tek soruyu çağrıştırıyordu; o gün orada ne oldu ve neden üzerini örttüler?
Yarım saat süren tartışma Bay Jeon'un "Bu kadarı yeter, çok uzadı. Bugün bu iş bitecek. Jungkook'un ya kapısını kilitle ya da aşağıya inmemesi konusunda uyar. Son lafım bu!" 20 yılı aşkın evlilikleri boyunca bir kez olsun eşine yüksek sesle konuşmamıştı adam fakat o gün ilk defa öfkesi durduramayacağı bir boyuta uğraştı ve tüm söylemek istediklerini bağırarak söylemeyi tercih etti. Olanları kapının kenarında dinleyen Jungkook ise gözyaşlarını tutmak için yumruğunu ısırıyordu. Elini ağzından çekip çalışma odasına girdiğinde ikisinin de sinirli bakışları onu buldu.
"Hala çocuk olduğumu mu düşünüyorsun baba?" sesi değil, kelimeleri tir tir titriyordu. Jimin'in her şeyi öğrendiğinde vereceği tepkiyi düşünmek bile istemiyordu. Yoongi bir bakıma haklıydı. Geçmişinde yaşadığı travmayı kendisi yaşasa Jimin'den daha kötü bir hal alırdı. Onun tekrardan zarar görmesi istediği son şey bile değildi. "Arkadaşımı sizden daha iyi tanıyorum. Baba, sorumsuzca hareket edemezsin."
"Sorumsuzca hareket eden sensin, sizsiniz! Hiçbiriniz anlamıyor." dediğinde sesi yükselmiş, Jungkook'un giderek öfkelenmesine sebep olmuştu. Genç olan ikinci defa öfkeden kuduracak gibi hissettiği için binlerce kez lanet etti. Kızaran suratına avuç içini sürtüp derin bir nefes aldığında bu sinirini azaltmamış aksine babasının üzerine yürüyüp bağırmasına sebep olmuştu. "Çünkü duyguları hiçe sayarak hareket ediyorsun!" yumruğunu sıktı dedektif oğlunun ani ama beklenilen çıkışıyla. Bir şey demek yerine sözünü tamamlaması adına duraksadı. "Ne diyeceksin? Senin annen veya baban, sevdiğin adamın babasının katili, o gün gördüğün cesette Yoongi'nin babası. Bunu mu?!"
"Aynen, onu diyecek Jungkook."
İnce sesi, yüzündeki morluklara ve çiziklere hatta yıkılmış olan ruhuna tamamen tersti. Kiraz renginde ki alt dudağının kenarından aşağıya akan kırmızı sıvı çenesinde durdu. Gözünün iki parmak altında ki büyük ve derin olduğu belli olan yara kabuk tutmuştu ruhundaki yaraların aksine. Dokunsan düşecekmiş gibi duran bu adam aslında küçük yaştan beri büyük acılar taşımıştı savunmasız bedeninde. Kahverengileri Jungkook'u bulduğunda içi titredi. Jimin'in bakışları görebileceği en ruhsuz adama aitti sanki.
Yorgun ve ruhsuz.
"Suratının hali ne böyle?" öne atılmasıyla Jimin bir iki adım geriledi. Jungkook garipsese bile dokunmak için tekrar adımladı fakat yine geri çekildi. "Bayan Oh, kapınız açık kalmış." dedi sanki o an tek dertleri oymuş gibi. Kadın şaşkın bir şekilde iki oğlana bakarken onun duygusuz bakışlarını fark etti. "Jimin, se-" Jungkook tekrar dokunmak için uzandığında bileğini hava da yakalayıp öylece durdu. Kızgındı fakat ona değil. Bu yüzden sıkmıyordu, sadece tutuyordu. Eli hala arkadaşının bileğindeyken kafasını dedektife çevirdi. "Katil kim Bay Jeon? Annem mi babam mı?"
Jungkook pörtlemiş gözleriyle bileğini çekip Jimin'i omuzlarından tuttu. "Jimin, gidelim lütfen. Geç olmadan." fakat o, onun bu dediklerini umursamadan kendini kurtardı ve donuk bakışlarını sert bir şekilde tekrardan Jungkook'a çevirdi. "Bu oda da bana sadece doğruları anlatacak kim varsa o kalsın." dedi. Jungkook kollarını indirip yumruğunu sıktı ve derin bir nefes aldı. Kendisine tüm bunları anlatmadığı için kızgın olduğu ihtimali artık kesinleşmişti ona göre. Jimin'in kendi kararını verdiğini düşünüp nefesini verdi ve kafa salladı. Son bir kez arkadaşına üzgün olduğunu belli etmek istercesine baktığında bakışlarını kaçırdığını görünce gözyaşlarını tutması anlamsızdı artık.
"Taehyung hastanede annemin başında. Yoongi sarhoş ve onunla ilgilenecek kimse yok." Jungkook yanından geçip gidecekken Jimin'in dedikleriyle kafası karışmış ve bitik bir halde duraksamıştı. Taehyung ile en son 4 saat öncesinde konuşmuşlardı ve her şeyin normal olduğunu hatırlıyordu. Jimin'i şu anki haline getiren sebep geçen 4 saat içinde olduğuna emindi. Geçmişte yaşanan olayın ailesiyle ilgisini öğrenmesi mümkün değildi ona göre çünkü her şeyi büyük bir özenle saklamışlardı. Annesi neden hastanede ve Taehyung Yoongi'yle ilgilenmesi lazımken neden onun başındaydı?
İşte kader yaptıkları seçim sonucunda 4 saat içinde oyunlarını ortaya dökmüş ve hayat bütün gerçekleri bir bir suyun üzerine itmişti.
Akıllarda ki tek soru da 4 saat içinde ne olduğuydu.
------teorileriniz buraya <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
headphones ¦ yoonmin
Fanfic-tamamlandı- jimin: kulaklığınla aşk yaşamak yerine benimle aşk yaşayabilirsin 🎖️yoonmin #1. sırada 🎖️minyoongi #9. sırada 🎖️parkjimin #9. sırada texting 150121