1.1

1.1K 106 58
                                    

1k'ya çok az kaldıı😭🥳❤️

x x x

"Aranızda bir şeyler olduğunu pizza yediğimiz akşam anlamıştım... Ona nasıl baktığını dışardan görsen, 'ben gerçekten bu kadar seviyor muyum bu çocuğu?' diye sorarsın kendine."

Mason'a olup biten her şeyi anlatmıştım, Liam'a sahte bir fake hesaptan yazmamı da.

"Bana şu an yardımcı olabilecek ve beni en iyi anlayan tek kişi sensin, Mason." dediğimde bana öyle bir baktı ki ben bile kendime üzüldüm. Berbat halde olduğuma emindim.

"Ne yapacaksın peki?" diye sorduğunda omuzlarımı silktim. "Bilmiyorum, bu yüzden sana geldim ya zaten..."

"Bak Theo... Gerçekten ben de ne yapabileceğimi bilmiyorum, daha önce böyle bir şey hiç yaşamadım." Bana acıyor gibi gözüküyordu ve bu hiç hoşuma gitmemişti. Birinin acı çektiğimi görmesinden haz etmiyordum.

"Önemli değil." diye gevelediğimde bana bir cevap vermeyip elindeki telefonuna gelen mesaja baktı, gördüğüm kadarıyla Corey'den gelmişti.

2 gün önce Liam'a 'Doreken' olduğumu söylemiştim ve bunu duyunca hiçbir şey demeden arabadan inmişti. Beni her yerden engellemiş -fake hesabım ve dün gece aldığım yeni numaram da dahil- olması bir yana okulda bile yüzüme bakmıyordu.

"Mason," dediğimde telefonunu kucağına bırakmış ve bana dönmüştü. "Sence hâlâ Hayden'a karşı bir şeyler hissediyor olabilir mi?"

"Asla." dedi net bir ses tonuyla. "Onun arkasından konuştuklarını duysan..."

"Hımm." diye mırıldandım utana sıkıla.

Tek kelimesiyle ona koşa koşa giderdim ve bu gerçekten çok aptalcaydı.

"O benim en yakın arkadaşım, biliyorsun. Onun hakkında her şeyi bilirim," diye konuşmaya başladı. "Ama hemcinslerinden hoşlanıp hoşlanmadığını bana hiç söylemedi, seni üzmek için söylemiyorum elbette. Benim de bir erkek arkadaşım va-"

"Onunla konuşur musun?" dedim dolu gözlerimi onunkilerle birleştirirken. "Lütfen... Belki bir şansım vardır."

Gerçekten buna ihtiyacım vardı, belki benim hakkımda 'olumlu' düşünceleri olabilirdi.

"Pekâlâ." dedi Mason, daha sonra ise onunla konuşacağını ve bana haber vereceğini söyledi.

•••

Okul kapısından girdiğimde kimse olmamasını garipseyerek Tarih sınıfına ilerleyeceğim sırada omzumdaki el beni durdurdu. "Hey Theo."

Karşımda bana gülümseyerek bakan Liam'ı gördüğümde şaşkınlıkla kaşlarımı çattım.

"Hey Liam..."

"Burada ne işin var?" diye sorduğunda gözlerimi kırpıştırdım ve bir anda okulda değil de hastanede olduğumu farkettim.

"Burada ne işin var?" sorusunu işittim tekrar. Az önce yanı başımda olan Liam şu an koridorun sonundaydı. Ona doğru yürümeye çalışsam da hareket edemiyordum. "Liam, neden yürüyemiyorum?"

Ayaklarıma bakmak için eğdiğim kafamı kaldırdığımda onunla burun buruna geldim.

"Seni sevmiyorum," dedi vücudumda elini gezdirirken. "Hiçbir zaman sevmedim ve sevmeyeceğim de."

Göğsümden içeri soktuğu eli kalbimi buldu ve çekip çıkardığında yere yığılmıştım. Elindeki kalbimi bir kenara atıp üstüme doğru eğileceği sırada kollarımdan çekildim.

"Theo!"

Gözlerimi korkuyla açtığımda bağırarak ağlıyordum ve karşımdaki Lydia endişeyle bana bakıyordu. "Aman Tanrım! Beni korkuttun!"

Elimin tersiyle gözyaşlarımı silip etrafıma baktığımda Tarih sınıfında olduğumu farkettim, ne ara okula geldiğimi hatırlayamıyordum bile. Sınıfta Lydia ve benden başka kimse yoktu.

"İyi misin?" Yutkunarak kafamı iki yana salladığımda çantasından çıkardığı pet şişeyi bana uzattı ve içmemi tavsiye etti.

Sudan birkaç yudum aldığımda hâlâ gördüğüm kabusun etkisindeydim. Kız kardeşimi görmeye artık bir şekilde alışmıştım ama Liam'ı görmek... Bilinçaltımda nelerin yer aldığını bilmiyordum ama kesinlikle iyi değillerdi.

"İstersen elini yüzünü yıka, hiç iyi gözükmüyorsun." Konuşmaya çalışsam da kurumuş boğazım izin vermedi ve sadece yüzümü buruşturarak elimi olumsuz anlamda sallayabildim.

Birkaç dakika sonra zar zor "Saat kaç?" diye sorduğumda bileğindeki saati bana doğru uzattı ve 7 olduğunu gördüm. Daha derse 1 saat vardı. "Neden bu saatte geldin?"

"Annem erken geldiği için." dedi ve aynı soruyu bana sordu. "Bilmiyorum desem deli olduğumu düşünür müsün?"

"Gördüğün kabusta Liam'ın olduğunu düşünürsek deli olabilirsin." Ona garip garip baktığımda "Ne var?" diye homurdandı. "Seni 4-5 dakika uyandırmaya çalıştım ama tek yaptığın şey "Liam" diye bağırmaktı."

"Oh, Tanrım..." diye mırıldanıp kafamı sıraya gömdüm. Kimsenin öğrenmesini istemezken her şey üst üste geliyor ve ortaya çıkıyordu, ne kadar sikim sonik olay varsa hepsini ben yaşıyordum.

"Her neyse, gitmeliyim. Bir şeye ihtiyacın olursa bizi bulursun." diyerek sınıftan çıktığında buraya ne zaman ve nasıl geldiğimi hatırlamaya çalışsam da olmadı.

Dakikalarca zihnimi yorsam da gram bir şey hatırlayamadım. Kafamda dönüp duran tek şey gördüğüm kabus ve Liam'dı. Her şeyde aklımda olması artık sinir bozucu olmaya başlamıştı.

Yani, en azından insan bir şey söylerdi değil mi?

"Theo, erkeklerden hoşlanmıyorum."

"Theo, bizden olmaz."

"Ben de seni seviyorum."

Bir sürü örneği vardı ve aptal Liam'ın tek yaptığı siktir olup gitmekti. Anlayamıyordum, gerçekten anlayamıyordum. Bari bir şey söyleyip öyle gitseydi.

Düşüncelerimi kenara atıp müzik dinlemenin iyi geleceğini düşündüm ve kulaklarımı çantamdan çıkarıp yeniden kafamı sıraya koydum.

Ama tam tersi oldu, zihnimde dolaşan düşüncelerim şarkıya üstünlük sağladı, yaklaşık 4 dakika süren ve son sese yakın olan şarkının 1 kelimesini bile duymadım.

Çekiştirdiğim kulaklık koptuğunda sinirle hırladım ve elimden akan kanı farkettim. Yumruk yaptığım elimi yavaşça açtığımda pençelerimin avuç içime girdiğini ve açtığı yaraları gördüm.

"Sikeceğim böyle işi."

Homurdana homurdana çantamdan peçete çıkarıp masaya ve yere damlayan kanı sildim. Dünyanın en şanssız insanı olma yolunda emin adımlarla ilerliyordum.

Bırakın aşkı, bir hayatım bile yoktu.

theo'yu üzen hayat bize neler yapmaz aq

no sense | thiamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin