1.3

1.2K 106 164
                                    

idmanda kolumu sakatladım ve sağ elimi kullandığımda ağrı yaşıyorum bu yüzden bölüm biraz kısa, umarım beğenirsiniz sizi seviyorumm ✊🏼👩‍❤️‍💋‍👩

x x x

Gözlerimi yavaş yavaş açmayı başarsam da tepemdeki ışık yeniden kapatmama sebep oldu.

Deaton'ın kliniğinde olduğumuzu gözlerimi tamamen açmayı başardığımda kestirebilmiştim.

Dirseklerimden destek alarak doğrulup kafamı sağa çevirdiğimde sandalyede uyuduğunu gördüğüm Liam gülümsememe sebep olurken yattığım sedyeden kalkmaya çalıştım.

Karnımdaki yaraya elimi bastırarak biraz yürüdüm ve camın önüne geldim. Dışarı baktığımda daha güneş yeni batıyordu ve ne kadar süredir burada olduğumu bilmiyordum. Hatırladığım son şey ise Liam'ın beni öptüğüydü. Bir dakika...

Liam, beni öpmüştü!

"Kalkmaman gerekiyordu." Arkamı döndüğümde gözlerini ovuşturarak esneyen Liam ile karşılaştım ve bu hâli inanılmaz tatlıydı.

"Uyumak istemiyorum."

"Ama yerinden kalkmamalısın." Benimle inatlaşmasına gözlerimi devirdiğimde o da az önce yattığım sedyeye oturmuştu. Ona cevap vermediğimden olmalı ki başka bir şey söylemedi. Gözleri sürekli kapanıyor ve kafası yana doğru düşüyordu, uykusu olduğu belliydi.

Aramızda birkaç dakika süren sessizliği "Beni öptün." diyerek bozmuş ve ikimizin de şaşırmasına neden olmuştum ama yine de gülümsüyordum.

"Theo bunu sonra konuşa-"

"Şimdi konuşacağız, beni sürekli erteleyemezsin." dedim ona doğru ilerlerken. Artık bundan sıkılmıştım, sürekli bir şeyleri sonraya alıyorduk ve bu belki de birlikte olmamızı engelleyen unsurdu.

"Pekâlâ, seni öptüm işte. Acını almak için."

"Sadece acımı almak için miydi yani?" Tek kaşımı kaldırarak ona baktığımda bakışlarını benden kaçırdı ve resmen utanç kokuyordu.

"Utanmana gerek yok." dediğimde oflayarak gözlerini devirmiş ve utanmadığını söylemişti. "Her şeyi konuşmanın vakti geldi, Dunbar."

Oturduğu sedyenin iki yanına ellerimi yerleştirdiğimde "Konuşacak ne var ki?" diye mırıldanmıştı.

"Çok şey." dedim ve tamamen dudaklarına odaklandım. O da benden farksızdı.

(bismillahirahmanirahim arkadaşlar buradan sonrasında yazdığım her cümlede çığlık attım)

"Beni istemediğini söyle." dedim alt dudağımda dilimi gezdirirken.

"Beni öpmek istemediğini," dedim ona biraz daha yaklaşırken. "Benimle konuşmak istemediğini..."

"Theo, bunu yapmamalıyız."

Dudaklarımı onunkilere sürterken "Neyi?" diye mırıldandım. Cevap vermeyip geri çekilmeye çalışsa da bacaklarındaki ellerim onu yeniden yakınıma çekti ve gitmesini engelledi.

"Beni istiyorsun, ikimizde biliyoruz." dedim dudaklarımı onunkilere bastırmadan önce. Sanki bunu bekliyormuş gibi karşılık vermesi hem sevinmeme hem de şaşırmama neden olurken tişörtünün eteğini biraz kaldırıp ellerimi karın kaslarında gezdirmiş ve o sırada öpüşmemizin derinleşmesini sağlamıştım.

Ağzını araladığı anda hiç beklemeden dillerimizi birleştirdim ve sanırım iyi hissetmem için gerekli olan tek şey buydu. Hissettiğim şeyleri kelimelerle tarif edemezdim ve sonunda bunu yaşadığım için inanılmaz mutluydum.

Boynuna doğru indirdiğim öpücüklerimle birlikte tişörtümün yakasından çekerek beni daha da kendine bastırdı ve bu ikimizin de hafifçe inlemesine neden oldu.

Giriş kapısındaki zilin sesi kulağıma dolsa da çekilmedim ama birkaç saniye sonra Liam beni ittirerek sedyeden inmiş ve uyuduğu sandalyeye yerleşmişti.

"Uyanmışsın," dedi içeri Scott, Stiles, Lydia ve Mason ile birlikte giren Deaton. "Nasıl hissediyorsun?"

"Çok iyi." dedim sırıtarak Liam'a bakarken. Tanrım, yanakları kıpkırmızı olmuştu ve çok komik gözüküyordu. Onu utanırken hiç görmemiştim.

"Liam neden biri en utanç verici olayını ortaya çıkarmış gibi kıpkırmızısın?"

Lydia'nın dediğine gülmemek için dilimi yanağıma bastırdığımda Liam bir şey olmadığını söylemişti, Lydia bir şeyler olduğunu sezmişcesine bakışlarını bana çevirdiğinde göz kırptım ve bu hareketimle her şeyi anlamış gibi gülümsedi. Oynattığı dudaklarından anladığım kadarıyla "Sonunda" demişti.

"İyileşmene sevindim, o kurşun gerçekten yüksek dozda kurtboğan içeriyordu."

Deaton yarama bakmak için kaldırdığı tişörtümü bıraktıktan sonra ona teşekkür ettim ve evime gitmek istediğimi söyledim. Aslına bakarsak bir evim yoktu ama arabamın buradan daha rahat olduğuna emindim.

"Yataktan sık sık çıkmaman şartıyla." diye uyardı beni ve askıdaki ceketimi giymeme yardım etti. Son kez bir teşekkür mırıldandığımda Liam da peşimden gelmeye başlamıştı.

"Kendim gidebilirim." desem de beni dinlememiş, "Bir evin yok seni aptal, bu yüzden benimle kalacaksın." diyerek peşinden sürüklemişti. Zaten arabam da burada değildi, yürüyerek bulunduğu yere gitmeye de fazlasıyla üşeniyordum. Bu yüzden Liam'ın evine gitmek en mantıklısıydı.

sonunda aralarını yaptım 😎

no sense | thiamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin