Kaybolan Sayfa, 25 Mart 3:32Bazen diyorum ki, keşke annen olabilseydim. Annenle ilişkinizi bilmiyorum, bana hiç kendini anlatmadın. Ama biliyorum ki, eğer annen olabilseydim; benim annemin bana yapmadığı her şeyi yapardım sana. Her sabah öperek uyandırırdım, saçlarını koklardım, koynumda; boynumda uyuturdum seni. Masal okurdum sana. Sımsıkı sarılırdım sonra, kâbuslarından korktuğun gecelerde tekrar uyumak istemediğinde ben olurdum yanında, sana onlarla baş etmeyi öğretirdim. Sonra birlikte uyurduk güzel rüyalara. Sabah poğaça hazırlardım mesela sana, anne poğaçası. Ben bilmiyorum her sabah o kokuyla uyanmayı, ama sana öğretirdim. Sen defalarca düşersin, düşerdin, ilk el uzatanın ben olurdum. Seni, şimdiki gibi; ilk kez ana rahmine düştüğünde bile hissetmek isterdim. Sen hep bende olmuş ol, sadece benim ol, ne yaşarsan yaşa bana anlatabil isterdim.
Biliyor musun...
Kime değer verdiğin umrumda değil, bu yüzden annen olmak isterdim. Sana değer verirdim, sen bana gözlerindeki o yıldızlarla mutluluğunu anlatırken bile sana değer verdiğimde benden uzaklaşmazdın çünkü. Seni, kaç yaşında olursan ol bebek gibi sevdiğimde benden gitmek gibi bir şansın olmazdı çünkü. Yağmur yağdığında üzerini kalın giy, şemsiye al, boynuna atkı dola dediğimde bana kızamazdın; annendim çünkü ben senin. Yemek yemediğinde ben kızardım mesela sana, önceden kızdım diye kızmıştın ya bana; annen olsam sesini çıkaramazdın.
Sen üzülürsün. Gereksiz şeyleri takarsın kafana ama dimdik durursun. Zekisin. O kadar zeki, güçlü ve akıllısın ki; bir anneye ihtiyacın yok. Bir sevgiliye ihtiyacın yok. Birine ihtiyacın yok. Çocukken bile büyüksün.
Ama...
Benim, senin bana ait olmana ihtiyacım var. Sana sarılmaya ihtiyacım var. Başımı omzuna koymaya, ya da saçlarını koklayarak uyumaya, seni göğüsümde uyutmaya, sana gerçekleşmesi imkânsız masallar anlatmaya ihtiyacım var.
Bir gün sana kafamın içini anlatırsam, Kül... Sakın! Sakın benden gitme. O gün çok hassasım demek, çok şeffafım. Şeffafa toz konsa yırtılır, sen bir kılıçsın; gitmek için o şeffafı yırtıp atman gerekir.
Atma.
Lütfen.
Belki başka bir hayatta annen olurum, ha? İnan bana, umrumda değil; bir başkasını, benim seni sevdiğim gibi sevdiğini sanmanı izlemek...
Sev. Sev çünkü sevmek iyi hissettirir. Sev. Sev ve sevil. Çok sevil, lütfen sevdiğin kişi tarafından en az benim kadar sevil. Üzülme. Sakın üzülme. Sakın! Sakın benim sana yandığım kadar tutuşma birine, sana tutuşmalarına da izin verme. Bak, benim kalbim alev alev. Bak. Benim canım yanıyor. Hiçbir insan, hiçbir insana yapmak istemez bunu. Sen de istemezsin, değil mi? İstemezdin. Bilmiyorum. Tanıdığım Kül değilsin sen, o külü kim üflediyse is kalmış havada; ateş harlanmaya başlamış. Ateş harlanırsa sırtını dönüp gider misin? Gitme. Ama gitmek seni mutlu edecekse, montunu sırtına koyup kapını açan ben olacağım. Üşütme, eğer üşütürsen öksürürsün. Öksürmek hastalık demektir, hastalık acıdır. Sakın acı çekme.
Sakın. Acı. Çekme.
Eğer annen olsaydım, seni karnımda büyütüp orada yaşatmak için yalvarırdım Tanrı'ya. Bu dünya acı dolu, nefes alan herkes ağlıyor her gece. Ağlama. Lütfen, acı çekme. Üzgünüm, anneni hiçbir zaman affedemeyeceğim; seni acı dolu bir kazanın içine doğurdu. Üzgünüm, anneni her zaman çok seveceğim; çünkü seni benim yanıma bıraktı.
Bazen seni seviyorum demeden anlatmaya çalıştım sana seni, bendeki seni. Körüm dedin bana. Körmüşsün.
Boş ver.
Eğer körsen, sarılırım. Sarılırsam anlarsın. Değil mi?
Seni seviyorum.
Git şimdi, yoksa küllerimiz karışır,
Sus şimdi, bize susmak yakışır.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYAL
Dla nastolatkówHiç doğmaması gereken güneş bile orada, hiç gitmemesi gereken dolunay her sabah yok oluyor. Şimdi hiç duyulmaması gereken ninniler çalıyor, kulakları kesik insanlar bile duyuyor. Cehennem günü bir millet ayaklanırken, ölü olanlar, diriler dünya üzer...