11~"O'NSUZ"

66 14 10
                                    

Ve 2k reads olduk! . İyi okumalar :*

"Bekle dedi gitti
Ben beklemedim, o da gelmedi...
Ölüm gibi bir şey oldu
Ama kimse ölmedi..."
-Özdemir Asaf

----------------------

OKYANUS'TAN

Ani bir davranış, ani bir kaybediş. O son sözleri kalbime bir hançer gibi saplanmıştı. Acımasız biri gibi hançeri tam kalbime isabet ettirmiş ve arkasına bile bakmadan gitmişti. Nasıl bir yıkım bıraktığını bilmeden. Yanımdan kalkıp gitmişti. Ben hala yatağımda aynı şekilde duruyordum. Ve bir kapı sesi. Beni bu odada benliğimle, vicdanımla bırakan bir kapı sesi. O'nun gittiğini anlamıştım. Nereden bilebilirdim ki, dediğim bir şeyin onu benden alacağını.

Yatağımdan kalkıp, odada tur atmaya başladım. Yaklaşık beş dakika gibi bir süre sonra, odada tur atmayı bırakıp, salona gitmeye karar verdim.

Kapıyı açıp, odadan çıktım. Ve salona gittim. Yankı koşarak yanıma geldi ve sarıldı.

"N'oldu küçüğüm?" dedi ve ardından ekledi "Niye ağlıyorsun?"

Ağlıyor muydum? Yankı söylemese farkında bile değildim. İyi ki annem salonda yoktu.

"Y-yok bir şeyim. Hiçbir şeyim yok." dedim. Evet hiçbir şeyim yoktu.

Yankı benden ayrılıp :

"Okyanus, seni en iyi ben tanırım. Biliyorsun değil mi?" dedi. Lanet olsun. Gerçekten en iyi o tanıyordu.

"Rüzgar." diyebildim sadece. Sonra ona sarılarak, hıçkırıklara ev sahipliği yaptım.

Hayır, anlamıyordum. Bir gün içinde o kadar çok olay yaşamıştım ki. Hem arkadaşımı kaybetmiştim hem de Rüzgar'a bağlanmıştım.

Söyleyin, hangi salak sadece bugün konuştuğu bir çocuğa ihtiyaç duyar? Ya da gitti diye ağlar.

Tahmin edin hangi salak. Tabiki ben.

***

Sabah her ne kadar uyanmak istemesemde annem başıma gelip, 'uyanmazsan okula otobüsle gidersin' demeseydi şu an ayakta okula gitmek için hazırlanıyor olmazdım.

Dün akşam Yankı ile Rüzgar hakkında biraz konuşmuştuk. Üzerime gelip olanı sormamıştı. Nasıl tanıştıklarını anlatmıştı. Ne kadar ısrar etsemde annem ile Rüzgar'ın nasıl tanıştıklarını anlatmamıştı. Dün akşama nazaran daha iyiydim. Ağlamıyordum. Sadece kalbimde anlam veremediğim bir sızı ve kafamda binlerce acıkmış kafa yiyen sorular vardı.

Okulun kapısına geldiğimizde annemle vedalaşıp Yankı'nın arabasında inerken, okula doğru yürüyen Rüzgar'ı gördüm. Sabahları ayrı bir karizmatikliği oluyordu. Arabanın kapısını kapatıp arabadan indim. Annemlerde hemen gitmişti. Rüzgar'ın bakışları bana döndü. Gözleri şiş ve kızarıktı. 'Ben kapanmadım' diye bağırıyordu adeta gözleri.

Bakışlarını benden çekti ve hızlı adımlarla önümden geçerek okula girdi. Kafamda olan binlerce sorudan şuan tek baş kaldıran soru 'gerçekten bir daha yakın olamayacak mıyız?' sorusuydu. Ah be adam, n'aptın sen bana.

***

Aradan bir hafta geçti. Koskocaman bir hafta. Rüzgar'ın peşinden koştum. Önünü kestim. Sınıfının kapısında bekledim, sırasına geçtim oturdum. Hatta Yankı'dan evini öğrenmek için, yalvardım. Ama nafile. Hiçbir sonuç olmadı. Tek bir kelime dahi söylemedi. Bana tek bir kelimeyi dahi layık görmedi.

AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin