Tanıtım: 'BİR GECE YEDİ AY.'
"Bazı şeyleri söylememe izin ver..
Sen hatalı değilsin, sanıyorum.
Günlerim hep hayal içinde geçti.
Yine de eğer umut bitmişse
Bir gün veya bir gecede
Gelecekte ve hiçlikte
Bu yüzden mi her şey biter?
Gördüğümüz ya da göreceğimiz
Rüya içinde bir rüyaya döner."-Rüya İçinde Rüya, Edgar Allan Poe.
🦋
Altı kişi...
Dört tanesi erkek, ikisi kadın.
Erkeklerden birinin dudağının kenarından sol gözünün altına kadar uzanan, yanağını boydan boya kaplayan derin bir yara izi var. Ama bu beni üzmüyor veya ürkütmüyor. Hafif esen rüzgarla dalgalanan siyah saçları, ay ışığının yansıdığı esmer yüzünde kolayca fark edilen büyük yara izi ve belki ağlamaktan, belki de uykusuzluktan kızaran göz altları bile bir kusur olmak için fazla güzel görünüyor. Zihnimi ele geçiren düşüncelerle kuruyan dudaklarımda minik bir gülümseme beliriyor. Zira esmer teninde bir kusurdan ziyade mükâfat gibi duran iz, onu da rahatsız ediyor gibi görünmüyor. Koyu kahvelerinin acıyla kısılmasına karşılık oldukça sakin görünen yorgun bakışları, gözlerimden bir saniye olsun ayrılmıyor. Garip bir şeyler var; dikkati hiç dağılmıyor, oysaki canının çok yandığı bariz.
Şekilli dudakları, çürük vişne renginde ve koyu kahvelerindeki alay, yarasından bile daha derin.
Üzerime yürüyor, sert adımları sanki asfalt zemini inletiyor. Beni öldürecek mi? Ah, bana haksızlık ediyor.
İnce uzun parmakları sertçe saçlarıma dolandığında, sarı ve siyah tutamlarım arsızca birbirine karışıyor; yalnızca birkaç saniye öncesine kadar şaşkınlıkla kasılan yüzüm şimdi acıyla buruşuyor. Bir diğer eli ise sıkı sıkıya boynuma sarılmış, dudaklarım bir tutam nefes için bağıra bağıra ağlıyor.
Boynumdaki eli keskin bir hareketle yukarıya, çeneme kayıyor; koyu gözlerine dikkatle bakayım istiyor. Öfkeden deliye dönmüş, terden ıslanan kısa saçlarının bir kısmı alnına dökülmüş. Dudakları ahenkle hareket ediyor ve "Acı." dediğini görüyorum sadece. Sesi hiç çıkmıyor.
Kadınlardan sarı saçlı olan, ifadesizliğini koruyarak ağır ağır yanıma yaklaşıyor ve boynumu var gücüyle sıkan eli naif bir dokunuşla uzaklaştırıyor. Kurtulmamı mı istiyor? Fazla korkusuz görünüyor ve de çok güzel.
Ona imrendiğimi hissedebiliyorum. Normal şartlar altında, onun gibi olmayı ne de çok isteyeceğimi tahmin edebiliyorum.
Diğer kadın ise terk edilmiş bir binaya ait yıkık dökük duvarlardan birinin kenarına çökmüş, sessizce ağlıyor. Kızaran gözlerini, yüzüne düşen siyah saçları örtüyor. Güçsüz görünüyor ya da fazla çaresiz.
Sanırım ben, ona daha çok benziyorum.
Hiç bilmiyorum.
Hiçbirini de tanımıyorum aslında.
Koyu saçlarında geceyi, ela gözlerinde yıldızları ağırlayan bir kadın neye, niçin bu denli üzülmüş anlam veremiyorum.
Bu esnada, sokağın başında durduğunu sandığım ikinci adamın elini bana doğru uzattığını ancak fark ediyorum. Başımı kaldırdığımda bakışlarımız ilk kez kesişiyor ve yere ne zaman düşmüşüm, onu dahi hatırlayamıyorum.
İki numara, çok güzel bir adam. Gözleri simsiyah, açıkta kalan teniyse bembeyaz. Öylesine solgun ki; yerden kalkmak için eline tutunsam o da yanıma yığılacak diye ödüm kopuyor. Kalbimde incecik bir sızı hissetmekten alıkoyamıyorum kendimi. Çirkin yakıştırmalarda bulunmaktan hiç haz etmem ve fakat tam olarak 'ölü' gibi göründüğünü dile getirseydim bu, doğruları ifade etmekten başka hiçbir şey olmazdı diye düşünüyorum.
Eline uzanmak istemiyorum, kuru bir teşekkür mırıldanıp ellerimi yere zorlukla bastırarak ayağa kalkmaya çalışıyorum. Lâkin, çakıl taşları var ve camlar... Bir sürü, her yerdeler. Ellerime batıyor, canım çok yanıyor. Avuç içlerim kesikler içinde kalıyor. Hissediyorum... Hayır, bu bir rüya değil mi? Canımın acımaması gerekiyor. Aldığım nefesler boğazıma takılıyor. Hissediyorum.
Issız gecenin soğuk kokusu üzerime siniyor. Hâlâ çözümleyemediğim izbe bir sokakta tek başımayım.
Ne kadar zamanım kaldı, dakikalar hızlı mı geçiyor yoksa zaman olması gerektiğinden daha mı yavaş akıyor, bilmiyorum.
Gözlerim buğulanıyor, korkuyu iliklerime kadar hissediyorum.
Bir kahkaha sesi duyuyorum.
Öncesinde üç numara, sonra da dört numara deli gibi gülmeye başlıyor. İkisinin de gözleri kehribar, belirsiz çillerle süslenen yanakları al al olmuş ve dudakları öylesine güzel ki; benimle alay etmelerine dahi sinirlenebileceğimi sanmıyorum. Üzerimde farklı bir etkileri var. Birbirlerine çok benziyorlar. Şayet bir rüyada olduğumu bilmeseydim; bütün vücudumu esir alan alkolün etkisinde kalan gözlerimin beni yanılttığını, çift gördüğümü bile düşünebilirdim.
Üç numara, oval kemik çerçeveli siyah bir gözlük takıyor ve bu, ona çok yakışıyor. Onu zeki gösteren hoş bir havası var. Saçları kısa, dalgalı ve kahvenin en açık tonunda. Elmacık kemikleri ve çene hattı dört numaraya göre oldukça belirgin.
Artık ayaktayım, dik duruyorum ve başım asla öne eğik değil. Ben, hiçbir şey yapmadım. Ben, suçlu değilim.
Ellerim yumruk hâline gelmiş, avuç içlerimden süzülen damlalar bileklerime kadar uzanıp kızıl ve son derece nahoş bir görüntü oluşturuyor.
Dört numara usul usul yanıma yaklaşıyor, canımın yanmayacağına emin; yumruk yaptığım ellerimi yumuşacık teniyle buluşturup tüy gibi hafif ve narin dokunuşlarla okşuyor. Sıkı sıkıya kapanmış, korkudan titrediğini dahi fark edemediğim ellerim saniyesinde aralanıyor ve nereden geldiğini anlayamadığım iki karanfil, avuç içlerimde hayat buluyor.
Gördüğü beyaz çiçeklerle kıvrılan şaşkın dudaklara bakakalıyorum bir süre. Dört numara, sonuncu. Çok güzel gülümsüyor. Kiraz kırmızısı dudakların kenarlarına minik birer karanfili ben iliştirmek istiyorum şimdi de.
Titreyen kirpiklerinin gölgesi göz altlarına düşüyor, kehribar gözleri kendini benden saklıyor.
Yedi kişi...
Dört tanesi erkek, ikisi kadın ve bir ayna.
Aynadaki kadının nasıl göründüğüne dair ise, küçücük bir fikrim bile yok. Asla bana bakmıyor, gözlerine yabancıyım. Şekilli dudakları hiç iki yana kıvrılmıyor, nasıl gülüyor bilmiyorum. Saçlarına karanlık bulaşmış, rengini göremiyorum. Konuşmuyor, sesi hiç çıkmıyor; ses tonunu merak ediyorum.
Sanırım, en çok da onu tanımıyorum.
🖤⚔️💙
Tanıtım bölüm sonu.
Kitaba başlama tarihinizi buraya not düşebilirsiniz:
Yakında... Umarım Bir Gece Yedi Ay'ı çok seversiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Gece Yedi Ay
General Fiction"Bugün dünyada ne özgürlük var, ne de güvenlik: Zengin olsun yoksul olsun, toplumsal statüsü yüksek ya da alçak olsun, hiçbir insan, dünya üzerinde tek bir köle kalmayana dek güvende değildir." -Dans Edemeyeceksem Bu Benim Devrimim Değildir, Emma G...