K.İ.Ö (HAY BİN MATEMATİK)

7.1K 99 16
                                    

Abidin Kabakulak

Allam bugün günlerden pazartesiydi. Ne güzel bir duyguydu okula gitmek. Ben bunları düşünürken annem kahvaltıya çagırdı bol sarılı yumurtamı yemeden okula gidemezdim o matematik test kitabımdaki denklem sorunu hala çözememiştim bu sorun neyden kaynaklanıyordu bilmiyordum ama çözecektim yoksa kendimi çekyattan aşşağı kafa üstü atmam an meselesiydi. Sofraya oturduğumda annemde karşı kanepede saçları dağınık ve elinde olan yünle örgü örüyordu ahh anne yumurtamı yerken izlenmeyi sevmezdim çünkü çok vahşiydim tıpkı bir çita gibi .d Annem dediklerime kulak asarak gözlüğünü burun hizasına indirerek ters ters baktıktan sonra şöyle söyledi

"Abidin zıkkımlan ve okula git daha test çözeceksin dellendirme beni."

Doğru ya, test çözecektim her sabah okul saatinden 1 saat erken kalkarak test çözerdim övünmek gibi olmasın ama en düşük notum 90'dı birkeresinde 89 aldım diye babam ıslak odunla dövmüştü ama acımamıştı zaten.

Herneyse bunları geçelim. Kahvaltımı bitirmiştim ve pijamalarımı çıkartmaya odama ilerledim. Jilet gibi ütülü olan pantolonumu giydikten sonra gravatımı boğazıma kadar çektim. Bol takmayı sevmezdim, ama sınıfın kızlarına göre hiçte kuyul değildim. Onlar benim zıttımdan hoşlanan tembel tenekelerdi.

Ben bunları düşünürken ders saatine 25 dakika kaldığını görünce çalışma masama oturup o çözemediğim denkleme göz gezdirdim.

Sayfa nerdeyse yazıp silmekten yırtılma derecesine gelmişti ama umrumda mıydı? Elbette hayır. Çözecektim, çözmek zorundaydım.

Okulda çözmeye devam ederim diyerek 5 kiloluk çantamı sırtıma yükledim ve yola koyuldum. Okula yürüyerek gidiyordum sanırım bu yüzden fazla zayıftım. Alışmıştım, kilolu insanları görünce bi' değişik oluyordum. Okulun kapısına geldiğimde derin bir nefes alarak içeri girmeye hazırlandım. Yine aynı maraton başlıyordu, dalga geçmeler, ödev yaptırmalar vb. Şaşırdım mı? Hayır. Çünkü alışkındım. Okuldan içeri girdim, sınıfımın olduğu sıraya doğru ilerledim. Kimse benimle ilgilenmiyordu, hayret ettim. Kimse arkadan ismimi anırmıyordu ama tek farkettiğim birşey vardı ki, herkesin yüzünde aynı ifade. PAZARTESİ SENDROMU. İyiydi, işime yaramıştı. Keşke hep böyle olsaydı derken arkadan enseme yediğim şaplakla sarsıldım. Dönüp baktığımda okulun popisi Cüneyt piç sırıtışıyla karşımda duruyordu.

Tam "Ne istiyosun?" dediğimde ağzıma vurmam bir oldu. Neden ters cevap vermiştim ki? En son ters cevap verdiğimde kafamla klozetin birleşimini deneyle kanıtlamıştık. Özür diler gibi baktım ama işe yaramamıştı. İç sesimle arama giren Cüneyt, konuşmaya başladı.

"Bana bak ufaklık bir daha ters cevap verdiğini görürsem test kitabını yırtar, ağzına sokarım. Dua et bu gün iyi günümdeyim, senden bişey isteyeceğim. Ama hayır veya yapamam diye bir seçenek kabul etmiyorum."

"Neymiş o?" dedim alçak bir ses tonuyla.

"Bu hafta sonu işim vardı ve verilen ödevleri yapamadım. Sen net bir şekilde anladın demek istediğimi. Ah, hadi ufaklık yorma beni!"

Ödev yapmamı istiyordu, ama sınav haftasına denk gelmiştik. Nasıl yapıcaktım? Hayır da diyemezdim. Ağzımdan "Peki." cümlesi dökülene kadar kendimi iyi hissediyordum aslında. Cüneyt birden araya girdi.

"Aferin adam oluyosun, bitirince getir."Dedi kibirli bir ses tonuyla ve yanımdan uzaklaştı. Hay bin matematik n'apıcaktım ben?

Sınıfa ilerlemeye başladım ve en ön sırama yayıldım. Yanımda kimse oturmuyordu, nedeni ise bilinmiyordu ama ben böyle rahattım.

İç sesimle boğuşurken sınıf yavaş yavaş dolmaya başlıyordu. Dersimiz Kimya'ydı. Ve ben bu dersi çok seviyordum, aslında sevmediğim tek ders beden dersiydi. Bunun iki nedeni vardı 1.si boş bir dersti ben 80 dakikada 100 soru çözerdim. 2.si ise ne zaman uzun eşşek oynasak hep enayi ben olurdum ve o günden sonra bel ağrısından ayağa bile kalkamazdım. Zaten gözlüklerimle zor oluyordu derken ögretmen geldi ve kısa bir selamlaşmadan sonra derse geçti. Bütün sınıf arka sıralarda kaynatıyordu ve o uğultuda dersi dinlemekte zorlanıyordum. Susmak bilmiyorlardı ama ben onlarla sınavda görüşecektim. Nah size kopya zaten vermiyordumda bu da bahanem oldu derken yan sıradan pis bakışlarla göz göze geldim. sanırsam nah size kopya bölümünü sesli söylemiştim. Of! Bazen böyle hatalarım olurdu! İçimden konuşurken yanlışlıkla sesli düşünmüştüm. Tenefüs zili çalmasıyla Fatiha okumam bir oldu. Ali birden yanıma geldi ve kısık bir sesle "Kaçsan iyi olur inek." dedi.

Allah'ım bu bir emir miydi, yoksa bir istek miydi? Ecel terlerimi döküyordum. Tam ayağa kalkıp koşmaya başladım derken kapıyı kapatmaları bir oldu. Kendimi öğretmen masasının önüne kıstırdım. Kapana kısılmış, ve birazdan birkaç kwdiye yem olacak bir fare gibi hissediyordum kendimi. Kesin tecavüze uğrayacaktım. Yok yok yapmazlar ya. Niye yapsınlar derken üstüme çullanmaları bir oldu. Narin bedenimi hissetmiyordum en son Ali'nin ayaklarını ağzımda hissetmiştim. Pis bir koku ve asfalt tadını dilim ve burnum hissederken, yandım dedim içimden. Abidin Kabakulak'a veda edin sevdiceklerim.

***

Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin. İnşallah rüyanızda Abidin'i görürsünüz. AMİN!

Kendisi İnek ÖğrenciHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin