four - sun and rain

342 55 105
                                    

sun and rain

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

sun and rain

Güneş geceden kalma keskin ayazı yumuşatmak için parlarken ufak yağmur damlaları camlara düşüyordu. Mart ayı bitmek üzere olsa da geceleri çok soğuk oluyor, gündüzleri güneş ortalığı ısıtıyordu. Bu hava değişimlerinden ve nisanın gelişinden olsa gerek son birkaç gündür yağmur atışıyordu.

Yağmur hep küçük taneler halinde atıştırsa da bazen hızlanıyordu. Güneşle harmanlandığında, rengarek yarım daire doğanın bir mucizesi gibi parıldıyordu gökte. Yağmur uzun sürdüğü zamanlarda ise sürekli yer değiştiriyordu.

Ayana okuduğu kitabı kapatıp pencerenin kenarına koydu ve camdan süzülen damlaları takip etti gözüyle.

Bahçe kapısında gördüğü hareketlilikle oraya odaklandı. Abisi içeri girmek için koşar adım kapıya yürüyordu. Genelde sarayda olmaz dışarı çıkar, arkadaşlarıyla olurdu ya da sınırdaki kontrolleri yapardı.

Ayana çocukluktan beri insanlarla kolayca anlaşmasına rağmen arkadaş edinmeyi sevmezdi. Onu bahçede ya da odasında kitap okurken, etrafı izlerken, kahve içerken bulmak olasıydı. Bu yüzden abisi ve Ece Hatun onunla zıt düşerdi.

Abisini izlemeye devam etti ve onun yağmurdan kaçan şaşkın haline sesli bir gülüş kaçtı dudaklarından. Aybars'ın karşısından gelen bir adam onu durdurup eline bir zarf verdi. Ayana şaşkınca onları inceledi. Camı açmasına rağmen ne konuştuklarını duyamayınca hemen camı kapattı, kitabının üstüne birkaç damla yağmur gelmişti bile. Elbisesinin koluyla yağmur damlalarını silip arkasına yaslandı.

Birkaç saniye sonra sarayın kapısı açıldı ve kapandı. Abisi içeri girmiş olmalıydı. Oturduğu tekli koltuktan kalkıp yatağına uzandı. Yorgun hissediyordu. Son zamanlarda her şey çok hızlı olduğundan kendini dinlemeye bile fırsat bulamamıştı. Zaten ne zaman kendini dinleme kalksa sırf iç sesini bastırmak için ya kitap okumaya başlardı ya da Ece Hatun'la birlikte bahçe işleriyle uğraşırdılar.

Dün penceresinin kenarına bir çiçek dikmişti. Bahçıvan değişik bir isim söylediğinden aklında tutamamıştı ama güzel bir şey olmasını ümit ediyordu.

Son zamanlarda hiç normal şeyler yaşamamıştı. Aklına Japonya'da zindanda kaldığı anlar gelince yüzünü buruşturdu. Her düşündüğünde ağlamak istiyor, bu yüzden de kaçıyordu bu düşünceden.

Karanlık ve böceklerle bezeli bir yerde bir gece geçirmek onun için korkunçtu. Prens'e bu konuda minnetar hissediyordu. Onlar yüzünden orada kalmış olsa da geceyi onunla geçirmişti, korkusunu azaltmıştı bu durum.

"Unutmalıyım." Dedi yatakta yana dönerken. Tam o sırada aklına kraliçenin ona bakışları gelmişti. Dolan gözlerini yok saydı ve içindeki nefrete büyümesi için imkan tanıdı.

chalice ❧ harutoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin