Abim'in odasından çıkmıştım. Hâlâ çektiğim fotoğrafa bakıp sırıtıyordum. Çok tatlılardı. Bıkmadan usanmadan söyleyebilirdim bunu.
"Hayırdır sabahın köründe, abinin odasının önünde, telefona otuz iki diş sırıtmanın bir sebebi var mı?" Toprak abin'in sesini duyduğumda sıçradım. İster istemez elim kalbime gitmişti. Çok korkmuştum. Ben bu adamı artık dövecektim ama! Beni korkutup duruyordu.
"Toprak abicim beni korkutmaktan ne zaman vazgeçersin?" Her kelimeyi bastıra bastıra söylemiştim. Belki böyle aklına girerdi. Az önce sert olan bakışları söylediklerimden sonra yumuşamıştı.
"Korkuttum mu güzelim?"
Güzelim.
Onun ağzından ilk defa duyuyordum bu kelimeyi. Ve ne yalan söyleyeyim çok güzel söylemişti."Evet, ayrıca asıl sen neden sabahın köründe uyandın?"
"Okula gitmeyecek misin?" Sakin ol Yasemin. Sakin. Evet senin sorularına cevap vermeden başka sorular soruyor ama sakin kal. Derin bir nefes aldım.
"Gideceğim?"
"Tamam işte seni okula bırakmak için uyandım." Ne? Gece o kadar içtikten sonra nasıl sabahın bu saatinde uyanabilmişti? Alarm kurması lazımdı. Ve bu demek oluyor ki dün gece o kadar da sarhoş değildi. Ve bana dediklerin- unut sana dediklerini!
"Şey tamam o zaman çıkabiliriz. Geç kalacağım yoksa." Kafasını sallayıp kapıya yürüdü. Bende arkasından yürüyordum. Dışarı çıkmıştık. Kapının önünde Toprak abin'in o mükemmel siyah arabası vardı. Kilidini açıp bindi. Bende arkasından binmiştim. Arabayı çalıştırıp evin önünden çıktık. Derin bir sessizlik vardı arabanın içerisinde. Bir kaç kez daha beni okula bırakmıştı. O yüzden yolu biliyordu. Kafamı cama çevirip yolu izlemeye başladım. O sırada arabanın içerisini bir müzik sesi doldurdu. Toprak abi sevdiği bir şarkı olacak ki biraz daha ses verdi. İlk defa duyuyordum şarkıyı.
Tutulmayacak olsa da verilmesi
Gereken sözler var bazen
Gidilmeyecek olsa da
Bilinmesi gereken yerler
Keşkeyle başlayan cümlelerim var
Yolları hep uzun ve bomboşŞarkıyı dinlerken bir yandan da Toprak abiyi inceliyordum. Sanki ilk defa görmüşcesine yüzünün her detayında gözlerimi gezdiriyordum. Yakışıklıydı. Çok yakışıklıydı. Esmer teni, ona çok yakışan ve olgun gösteren sakalları, siyah uzun dağınık saçları, kalın dudakları, biçimli kaşları ve düzgün bir burnu vardı.
Ve gözleri. Sanırım Toprak abin'in en çok gözlerini seviyordum. Her duyguyu içerisinde barındıran, sinirlenince simsiyah bir kuyu haline gelen, mutluyken ya da sakinken huzur veren, kendimi güvende hissettiren gözleri.
Kırmızı ışıkta durduğumuzda, yoldan bakışlarını çevirip bana baktı. Şimdi birbimizin gözlerinin içine bakarken şarkının nakaratını duyduk.
Ben belki korkak biriyim
Ama yine de sevebilirim, ne
Kadar üzülmem gerekse de
Ama sen bana bakıyorsun
Da,beni görmüyorsun kiSözleri çok güzeldi. Derin bir nefes aldı.
"Ama sen bana bakıyorsun da, beni görmüyorsun ki." Kısık sesle söylediği şeylerden hiç bir şey anlamamıştım.
"Anlamadım?"
"Yok bir şey, kahvaltı yapmadın değil mi?" Kafamı salladım.
"Yapmadım."
"Yapsan şaşırırdım zaten." Gözlerimi devirdim. Laf sokmasa olmazdı zaten.
"Devirme lan bana gözlerini." Kıkırdamadan edememiştim.
"Tamam ya devirmiyorum." O da gülümseyip önüne döndü. Arabayı bir pastanenin önünde durdurmuştu. Gözlerimi ona çevirip ne yaptığını izlemeye başladım. Arabadan inip, pasteneye girdi. Çok sürmeden geri çıkmıştı. Elinde de bir poşet vardı. Arabanın kapısını açıp yerine geçti.
"Al bakalım aç aç gidilmez okula dün gece de meyve suyundan başka bir şey yemedin." Kafamı sallayıp poşeti elinden aldım. Oha! En sevdiğim. Elmalı kurabiye ve vişne suyu almıştı. Şuan poşetinin içine aşkla baktığıma emindim. Kendimi durduramayıp hâlâ arabayı çalıştırmayan, beni izleyen Toprak abiye sarılmıştım.
"Ya en sevdiğim! Çok teşekkür ederim." Bir kaç saniye elleri havada kalmıştı. Daha sonra kollarını belime sarmıştı. Geri çekilmeden önce saçlarıma yine ve yine bir öpücük bırakmıştı. Üç oluyordu artık bu. İyi alışmıştı öpmeye maşallah! Geri çekilip aldıklarını keyifle ve büyük bir iştahla yemeye başlamıştım. Napayım canım çok acıkmışım. Arada bakışlarını yoldan ayırıp bana çeviriyordu. Gülümseyip geri önüne dönüyordu. Ağzıma tekrar bir kurabiye atıp ona döndüm.
"İster misin sende?"
"İstemiyorum güzelim ye sen."
Güzelim. İkinci kez güzelim diyordu bana. Omuz silkip önüme döndüm. Yemezse yemesin canım ben yerim.Sude'den
Yine ve yine başıma giren ağrıyla yüzümü buruşturdum. Rahat rahat uyuyamıyoruz da amınakoyim. Siktir! Belime sarılan kollar, bu koku, bu sıcaklık. Neredeyim lan ben? Bana sarılan kim? Yoksa Yasemin ve Elif söyledikleri gibi en sonunda beni escort yapıp buraya mı atmışlardı? İçimden kendime göz devirdim.
Saçmalayacağını gözlerini açıp baksana amınakoyim. İç sesim gene haklıydı. Bismillahirrahmanirrahim. Gözlerimi açıp ilk önce belimdeki kollara, daha sonra yüzüne baktım. Hassiktir ama artık. Çüş yani. Ege? Ben? Ben ve Ege? Aynı yatakta mı uyumuştuk? Yok canım imkânsızdı. Rüya falan görüyordum kesin. Emin olmak için kolumu cimcikledim.
"Ah acıdı." Oha harbi rüya görmüyordum. Heyecandan bayılacaktım şimdi. Senelerdir uzaktan uzağa sevdiğim adam, abi demek zorunda kaldığım adamla beraber uyumuştum. Çığlık atmamak için dudağımı ısırdım. Bu anı kaçırmak istemez gibi aşık olduğum yüzünü izlemeye başladım. İlk defa bu kadar yakından izliyordum onu. Ve bu o kadar güzel bir his ki. Dağılan saçlarında ellerimi gezdirmeye başladım. Sikerler! Ne olduğu ya da ne olacağı umrumda değildi. Hayatımın en güzel sabahına uyanmıştım. Egeyle sarılarak uyuyorduk amınakoyim. Daha ne olsun. Yeniden gözlerimi kapatıp, ona daha çok sokuldum. Ne demiştim? Anın tadını çıkaracaktım.
***
Toprak abin'in aldıklarını mideye indirmiştim. Daha sonra okula gelmiştik zaten. Onunla vedalaşıp arabadan inmiştim. Şimdi de kantinde oturuyordum. Erenle Bulut'u bekliyordum. Masanın üzerindeki telefonumun titremesiyle elime aldım.
0543*******: Güünnaayyddıınn güzel kızım.
Yasemin: Güünaaydıın.
0543*******: Bir mutlu gördüm seni hayırdır?
Yasemin: Allah Allah mutlu olmayayım mı yani?
0543*******: Hayır yavrum öyle demek istemedim.
0543*******: Seni tanıyorum, sabahları mutlu olduğun zaman günaydın mesajlarını uzun yazıyorsun.
0543*******: Şimdi de böyle yazınca merak ettim.
Yazdıklarını okuduktan sonra derin bir nefes aldım. Gerçekten beni çok iyi tanıyordu. Ve gittikçe merak ediyordum kim olduğunu.
Yasemin: Sabah Toprak abi elmalı kurabiye ve vişne suyu aldı. Onları yedim. O yüzden mutluyum.
Yasemin: Biliyorsundur ikisine de bayılıyorum :).
0543*******: Biliyorum, bilmez olur muyum :).
0543*******: Toprakla aranız daha iyi sanırım?
Yasemin: Yani sayılır şu sıralar iyi anlaşıyoruz.
0543*******: Anladım.
0543*******: Kalbini çok seviyorum biliyor musun?
0543*******: En ufak şeyle bile mutlu olabiliyorsun. Hiç bir zaman gözün yükselerde değil.
0543*******: İyi ki seni sevmişim güzel kızım.
0543*******: İyi ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Kızım||Yarı Texting
Short Story0543*******: Çok güzelsin be çiçeğim çok. 0543*******: Bakmaya, dokunmaya kıyamayacak kadar, 0543*******: Çok güzelsin.