Hey ne saçmalıyor bunlar böyle? Yeni ev arkadaşın derken?
"Ne diyorsun Allah aşkına? Hayır, yani kafanı da ısırmadım. Yoksa senin beynin elinle mi çalışıyor. Ben sana söyleyeyim senin devreler fena yanmış" bana şaşkınca bakıp sonra kahkaha attı.
"Ya sen ne komik kızsın. Sevdim seni" çocuğun cümlesiyle kaşlarımı kaldırdım. Yahu ben hakaret etmemiş miydim buna?
"Maalesef aynı duyguları paylaşmıyoruz canım ya. Hem siz benim ev arkadaşı aradığımı nereden biliyorsunuz? Ayrıca o niye konuşmuyor da sen onun yerine konuşuyorsun?" sinirlenmeye başlıyordum. Bu ne canım? Siyahlının sesini dahi duyamadım.
"Imm... Peki şöyle söyleyeyim. Biz istediğimiz her şeyi, istediğimiz zaman, istediğimiz kişiden öğrenebiliriz. 'O' da istediği kişiyle istediği zaman konuşur. Sesini duyabilen var mı bir sorsana okuldakilere... Ev arkadaşı mevzusuna gelince de, bir yardım olarak gör. Başka soru sorma. O kağıtta da adres yazıyor. Yarın taşınıyorsun" ağzım bir metre açılmış halde çocuğa baktım. Onlarsa önlerine gelen Audi q7 ile yanımdan hızla ayrıldılar. Araba önümden geçerken arkada oturan siyahlı arabanın camından bana yan bir bakış atıp önüne döndü. Bir kere daha şaşkındım. Yutkunup açık ağzımı sonunda kapattım. Gözlerimi kırpıştırıp içimde alevlenen sinirimi bastırmaya çalıştım. Kafamı iki elimin arasına alıp öfkemin dinmesini bekliyordum ama nafile. Ayağımı sertçe duvara geçirdim derken duvar sarsılınca hemen oradan topukladım. Yıkılır falan... Aman yarabbi!
~~~
Eve döndüğümde halam bahçede salıncakta oturuyordu. Hafiften sallanması bir şeyler düşündüğünün göstergesiydi. Gözlerimi kapatıp vicdanımın susmasını bekledim. Ama tabiî ki susmuyordu.
'Senin yüzünden o kadının üzüldüğünün farkındasın değil mi? Bir yük gibisin üzerlerinde. Senin gibi birinin vicdanı olduğum için utanıyorum'
Bak sen şu şeref yoksununa. Benden utanıyormuş. Ben sana bayılıyordum sanki... Tövbe lan. Vicdanımla iç savaş başlatmadan kendime gelmeliyim.
Kafamı iki yana sallayıp önüme döndüm. Açık kapıdan içeriye girip direk odama! çıktım. Kaldıramıyordum artık. Cidden çok fazla şey yaşamıştım ve artık yaşamak sadece sessizlik olmalıydı benim için. Kendi kabuğumda sessiz ve yalnız bir hayat istemek suç muydu?
Valizimi boşaltmadığım için şanslıydım. Valizimin ön cebindeki kara kaplı defterimi çıkardım. Yatağın üzerine yüz üstü uzanıp defterin kenarında takılı duran -hatıra olan- kalemimi defterden ayırdım. Kalemin arkasını ağzıma getirip düşünmeye başladım. Yazdığım birçok yazı vardı. Ayrılık, aşk, acı ve ölüm... Derin bir nefes alıp yazmaya başladım nefesimin son damlalarını.
'Kaybettiklerim vardı. Kabullenemediklerim. Özlediklerim. Sevdiklerim... Sabırla sessizliğimin geçmesini beklerdim. Ben sessizlikten korkarken şarkılarla yalnızlığın içerisindeki sessizliği dinlerdim. Beklerdim... Benimle yalnızlığın içerisindeki sesizliği dinleyecek olanı beklerdim. Gelmezdi. Ama geleceğini bilirdim. Mutlaka gelecekti. Gelmeliydi'
Kalemi eski yerine yerleştirip defteri tekrar valizin gözüne yerleştirdim. Usulca
Yatağa ilişip ellerimi başımın altına koydum. Cenin şeklini almıştım adeta. Böyle uyurdum. Böyle dalardım kabuslarıma ben işte. Ayaklarımı iyice toplayıp gözlerimi sımsıkı kapattım. İstemeden de olsa akacak olan gözyaşlarımı tutmamın başka çaresi yoktu. Gözlerimi sımsıkı yumardım ki uyuyabileyim. Yine ve yine kabus göreceğimi bile bile uyurdum. Uykularımdan ağlayarak uyanırdım. Elim hep ağzımda olurdu. Uykumda bile beni ağlayarak görmelerini istemezdim. Yetimhanedeki çocuklar hiç bilmezlerdi ağlayarak uyandığımı -akın hariç-
Dedim ya elim hep ağzımdaydı. Hıçkıramazdım bile. Çünkü sessiz ağlamaya alışmıştım. Sessizce ağlayacağım diye nefessiz kalıp hastanelik olduğumu bilirim ben... Ağlamak için adeta bana savaş açan gözlerime izin vermedim. Ben nelere göğüs germiştim. Şimdi ağlamanın sırası mıydı cidden?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Arkadaşım!
Teen FictionBiliyor musun? Hayallerini okudum. Senin çok güzel bir kızın olacak. Tıpkı aşık olduğum gözlerin gibi... ... -Seviyor musun? -Çok -Vazgeçer misin? -Evet -Seven insan vazgeçer mi? -Peki seven sevdiğini, göz göre göre cehenneme iter mi?