Multimedya da ki aksesuarları Arya'nın aldığı aksesuarlar olarak hayal edebilirsiniz...
Gelen aksesuarları yerleştirdikten sonra yatağıma uzandım. Sabah yaşlı gözlerimle uyandığımda yanımda Özgür yoktu. Ve hayır çorba da yoktu. Evin içinde de kimse yoktu.
Çok garipti gerçekten. Özgür’ün kollarıyla sarıldığımda 3 sene sonra ilk defa yalnızlığımı biriyle paylaştığımı hissetmiştim. Bunu kendime itiraf etmem epey zamanımı almıştı ama doğru olan buydu işte. Ona güvenebileceğimi hissederek uyumuştum. Düşünüyorum da fena saçmalamışım. Kimseye güvenmemeliyim. Sonunda beni bırakıyorlar çünkü. Ben güvenmek deyince bir şeylerimi birilerine emanet etmekten bahsetmiyorum. Ben kendimi emanet ediyorum karşımdakine. İşte o yüzden fani olan hiçbir şeye güvenmemeliydim…
Gözlerimi kapatıp sessizliği dinlerken kapıdan kilit sesi geldi. Gözlerim açıp yavaşça ayağa kalktım. Kapıdan yavaşça çıkarken konuşmam gereken konuları düşündüm. Allah’ım saçmalamak genlerimde mi var?
Salonda elinde sigarasıyla oturan Özgür’e kapı eşiğinden bakarken gözlerinin gözlerimle buluşmasıyla karşısındaki sehpaya oturdum. Ne kadarda ifadesiz bakıyordu. Onun gibi olmayı isterdim…
“Konuşmayacağını biliyorum. O yüzden direk konuya gireyim ben… Bu evde yaşayacağıma göre kirasını ödemem gerekiyor. Yani kirayı bir kağıda yazıver sen. Bir de anahtarını versen de kendime bir anahtar yaptırsam?” gözlerini kapatıp başını koltuğa yasladı. Karşımdaki manzara karşısında yutkunup gözlerimi kapattım bende. Odada öyle bir elektrik vardı ki… Anlayamıyordum. Ona çekiliyordum sanki. Gözlerimi titrekçe açtığımda dudaklarından süzülen sigara dumanın yolunu izledim.
Gözlerini açıp gözlerime baktı. Baktı demek yeter miydi ki? Sanki içime kapattığım, kendime sakladığım gerçeklerimi bulmak ister gibi baktı. Ya da ben yine saçmalıyordum bilmiyorum. Gözlerinde saf ifadesizlik olan biri için bunları söylemek…
“Sarışın…” boğuk çıkan sesiyle hızla ona döndüm. Kalbim pıt pıt atarken gözlerim şaşkınlığını belli edercesine açıldı. Gözleriyle bir yeri işaret etti. Gözlerimi yavaşça işaret ettiği yere çevirdim. Konsolun üzerindeki anahtarı gördüğümde yutkundum.
Ayaklarım benden izinsiz anahtara yürürken arkamda hareketlenmiş bedeni seziyordum. Anahtarı elime alıp Özgür’ün kapıdan çıkışını izledim. Garip bir şekilde gitmesini istemediğimi fark ettim. Ama insanlar giderdi. Onlar gitmek için yaratılmışlardı sanki…
Omuzlarımı düşürüp salonun ışığını kapattım. Ertesi gün okula gidecektim ve benim eski evime gidip kalan eşyalarımı almam gerekiyordu. Ama korkuyordum… Özlediklerimle yüzleşmek beni korkutuyordu.
Derin bir nefes alıp odama girdim. Üzerimde siyah eşofmanım ve siyah tişörtüm vardı. Telefonumu masanın üzerinden alıp cebime tıkıştırdım. Ayaklarım kapıya yönelirken ışıkları söndürdüm. Kapıyı kilitleyip asansöre yöneldim.
Yüzüm soğuk havayla buluştuğunda taksi kapı önündeydi. Arka kapıyı açıp arabaya yerleştim. Zor olacaktı ama yapacaktım…
~~~
Gözlerim buğulanırken kapıyı açtım. Ellerim titremeye başlamıştı. Beynim hatıraları gözümün önüne sererken kalbim hızını arttırmıştı. Yavaş adımlarla içeriye girip titreyen ellerimi yumruk yaptım. Zamansız gelen ölümün sonuçlarıydı yaşadıklarım. Gözyaşlarım gözlerimden süzülmeyi bekliyorlardı ama izin vermeyecektim. Ağlamak için erkendi. Daha annemi görecektim…
Tırnaklarım etimi parçalamak istercesine sıkarken eş zamanlı olarak ayaklarımda titremeye başlamıştı. Salondaki mutlu aile tablosuna bakıp acı acı gülümsedim. Özlemek vardı işte. Yalnızlığı iliklerine kadar hissetmek. Her bir hücrenin açlığını giderebileceklermiş gibi özlemek…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Arkadaşım!
Teen FictionBiliyor musun? Hayallerini okudum. Senin çok güzel bir kızın olacak. Tıpkı aşık olduğum gözlerin gibi... ... -Seviyor musun? -Çok -Vazgeçer misin? -Evet -Seven insan vazgeçer mi? -Peki seven sevdiğini, göz göre göre cehenneme iter mi?