Koluna sarıldığım kişi... Aptal sarışındı. Yüzüne dönüp baktığımda hafifçe gülümsedim. Uykusunda çok daha masum görünüyordu. Başımı kaldırıp etrafa baktığımda benim odamda olduğumuzu anladım. Benim odamda ne işi varsa aptal sarışının...
Burnumu kaşıyıp yataktan kalktım. Tekrar dönüp kıza baktığımda gözünden akan bir damla yaşı gördüm. Ah! Uykusunda ağlayan bir insan daha... Gözlerimi kapatıp acıyan kalbimin dinmesini bekledim. Sonunda içim acısını dindirdiğinde odadan çıkıp mutfağa yöneldim. Küçükken çok hevesliydim yemek işlerine. O yüzden kahvaltıyı hazırlamam kolay olacaktı. Ceketimi çıkarıp masanın kenarına koydum. Ne yapacağımı düşünürken önce buzdolabına yöneldim. Dolap ilginç bir şekilde doluydu. Kahvaltılık paketlerini çıkarıp tezgaha koydum. Yeni alış veriş yapıldığı paketlerin hiç açılmamış olmasından belliydi. Tezgahın üzerindeki dolabı açıp kahvaltılık kaselerini aldım. Cebimden telefonumu çıkarıp saate baktığım da 08;30'du. Cumartesi günü neden bu kadar erken kalktığımı umursamayıp bir şarkı açtım. (Inna - Inndia- )
Telefonu masanın üzerine koyup kahvaltılıkları kâselerine boşalttım. Zeytinleri ayrı bir kapta yıkayıp kâseye koydum. Üzerine zeytinyağı ve limon döküp birazcıkta kırmızıbiber serpiştirdim. Aklıma gelen şeyle hemen çayı koydum. Bir kahvaltı sofrasında olmazsa olmazımdır çay.
Hepsinden tatmin olduktan sonra asıl yapacağım işe koyuldum. Menemen yapacaktım. Dolaptan çıkarıp yıkadığım domatesleri sıcak suda bekletip kolay soyulmasını (gerçekten sıcak suda bekleyince çok kolay soyuluyorlar) sağladım. Ardından soyduğum domatesleri ve yıkadığım biberleri büyük bir özenle doğradım. Sebzelikten çıkardığım soğanı da tavaya doğrayıp ocağa koydum. Yağı üzerine döküp ocağın altını yaktım. Soğanlar pembeleştiğinde biberleri de ekledim. İkisinin de kavrulduğuna kanaat getirdiğimde artık domateslerde içindeydi. Tuzunuda ekledikten sonra tavanın kapağını örtüp buzdolabından iki yumurta çıkardım. Onları da yıkayıp tezgaha bıraktım. Menemeni neye koyacağımı düşünürken dolapta bulduğum yayvan tabağı almaya karar verdim. Menemeni ikiye ayıracaktım. Yumurtalı sevmeyen olabilirdi. Çay suyunun kaynadığını görünce suyu çaydanlığa döküp çayı demledim.
Tekrar menemene baktığımda istediğim kıvama ulaştığını gördüm. Bu arada telefonda Pamela -aşk yoruyor- çalıyordu. Aşkı bilmiyorum ki yorulsam...
Omuz silkip yumurtasız menemeni tabağa koydum. Kalan menemene ise yumurtaları kırıp ocakta biraz daha pişirdim. Sonra altını kapatıp masayı hazırladım. Tabaklar çatallar kahvaltılıklar derken her şey hazırdı. Telefonumu elime alıp kapatacağım sırada kapıdan gelen sesle irkildim.
"Aşk yoruyor mu..? Hmm..." elini ısırdığım çocuktu konuşan.
"Seninle uğraşamayacağım cidden" umursamazca konuşmamla yüzünü astı.
"Bak... Özür dilerim. Ben sadece arkadaş olmak istemiştim" onu şöyle bir süzüp arkamı döndüm.
"Lütfen... Kötü hissediyorum" tekrar ona dönüp dilimi dişlerimin üzerinde gezdirdim.
"Hmm... O zaman seninle bir konuda anlaşalım" dediğimde hevesle başını salladı.
"Bana ben izin vermeden asla dokunmayacaksın. Evet, seninle arkadaş olabiliriz. Ama sakın duygusal anlamda bir şey düşünme. Hiç çekemem" başını sallayıp "kabul" dedi.
"Tamam. Şimdi dünkü yaptığından dolayı bana bir özür borcun var. Bunu ödeyecek misin?" beni anlamayan gözlerle süzüp "Evet" dedi. Tatmin olmuşçasına gülümseyip "ilk olarak yapman gereken şey-" dediğimde sözümü bölüp konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ev Arkadaşım!
Teen FictionBiliyor musun? Hayallerini okudum. Senin çok güzel bir kızın olacak. Tıpkı aşık olduğum gözlerin gibi... ... -Seviyor musun? -Çok -Vazgeçer misin? -Evet -Seven insan vazgeçer mi? -Peki seven sevdiğini, göz göre göre cehenneme iter mi?