Dik tepelere tırmanmak için başta yavaş yürümek gerekir."Her yer karanlık, hiçbir şey göremiyorum. Kimse yok mu?" diye bağırdım ama duyduğum tek ses nefes alış verişimin sesiydi.Bir adım daha ilerledim ürkek bir şekilde, artık daha fazla dayanamayacaktım. Ciğerlerim parçalanırcasına öksürmeye başladım. Burası çok tozluydu, dirseğimin içini ağzına tutmama rağmen hala deli gibi öksürüyordum. Yere çöktüm ellerimi yere sürüyordum su bulmak için ama elime toz dışında hiçbir şey gelmiyordu. Gözyaşlarım bilincim dışında akıyordu. Ellerimi üzerimdeki montun fermuarına götürdüm,ellerim titriyordu.Fermuarı açmakta zorlandım ama sonunda açıp montumu bir hışımla çıkardım. Neresi olduğunu umursamadan bir yerlere fırlattım. Öksürmem azalmıştı, ağlamaktan gözlerimin şiştiğini hissedebiliyordum. Uzaktan adım sesleri duydum.Ben korkuyla olduğum yerden geriye doğru ilerlerken bana doğru yaklaşan adımları duyuyordum. Sesler kesik kesik geliyordu. Tam gitti derken bir adım daha...Ve bir adım daha...
Hala geriye doğru gidiyordum, ne olduğunu bilmediğim bir şeye çarptım. Çarptıktan sonra üzerindeki bir şey yere düştü. Çıkan sese göre cismin hafif olmadığı çok belliydi, dün akşam düşürdüğüm vazomun çıkardığı sesten çok ve tok bir sesti.
S-silah gibi,SİKTİR!
Korkudan çığlık atmamak için titreyen ellerimi ağzıma götürdüm. Adım sesleri gittikçe yakınlaşıyordu. Adımların sahibi " Kim var orada! " dedi.
Nefesimi tuttum. Beni bulmaması için içimden dua ediyordum. Adım sesleri gittikçe yaklaşıyordu ve ben de geriye doğru gidiyordum. Adam tekrar seslendi
"Ortaya çık küçük fare!"
Biraz daha ellerim ağzımda bekledim. Gitti mi diye bakmak için kafamı hafifçe kaldırdım. Tam o sırada boğazıma iki el yapıştı.Karanlıktan dolayı adamın yüzünü göremiyordum, sadece ağzını kapatan bir şeyi bağladığını düşünüyordum çünkü sesi çok boğuk geliyordu. Adam ürkütücü sesi ile tekrardan konuşmaya başladı.
"Sen de kimsin! Ne işin var burada?"
Keşke çıkardığı tek ses adımları olsaydı. Kaçacak yerim kalmamıştı. Adamın yüzü karşımda, elleri boğazımdaydı. Bir şeyler söylemeye çalıştım ama sesim kesik kesik çıkıyordu.Zaten astımım yüzünden zar zor nefes alıyordum bir de boğazımı sıkıyordu.Adam ben cevap vermeyince tekrarladı.
" Konuşsana! Sana bir şey sordum."
Boğazımı sıktığı için konuşamadığımı anlamış olacak ki ellerini gevşetti. Artık nefes alabiliyordum. Sinirden dişlerini sıkıyordu, elleri de kanlıydı. Sanırım onu bu yüzden bu kadar sinirlendirmiştim. Artık ortadan kaldırılması gereken potansiyel görgü tanığıydım. Bakın pontansiyel diyorum çünkü ben bir şey görmedim. Ama adamın bundan haberi yok, gel de anlat. Sayemde kurbanını öldüremedi ama şimdi de beni öldürecek. Sanki niye geliyorsam bilmediğim yerlere. Adam tekrar konuştu ama bana söylemedi burada bir kişi daha vardı.
" Adem şu ışığı yak, bu fare kimmiş öğrenelim."
Adının Adem olduğunu öğrendiğim ikinci adam bir şey söylemeden ışığı yaktı. Işığın yanmasıyla gözlerim acımıştı. Gözlerimi kırpıştırdım. Boğazımı sıkan adam birden kolumdan sertçe tutarak beni sürüklemeye başladı. Direnmiyordum çünkü direnirsem adam daha fazla sinirlenecekti ve bu hiç iyi olmayacaktı. Kolumu tutan adam beni sandalyeye oturttu. Adam kolumu bırakınca canımın yandığını yeni hissettim.
" Evet kimsin bakalım küçük fare?"
Cevap vermeden adamın suratına bakıyordum. Adamın alnındaki damar belirginleşmişti. Tek elinin yumruğunu sıkmıştı. Cevap vermem için bana öldürücü bakışlar atıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Açelya'm
ChickLitYağmur'un güzel giden hayatı hayatına bir ceset girmesiyle ile yerle bir olur.Genç yaşında babasını kaybeden Yağmur artık yaşamaktan zevk alamaz hale gelir ve bir anda hayatına dahil olan Deniz onun bu halini değiştirir.Onun kuraklaşmış hayatına d...