17- Ben bile dokunmaya kıyamazken

971 84 182
                                    

Merhaba ben geldim!

Sope çiftimizin biraz daha içine girdiğimiz bir bölüm oldu ayrıca bu bölümde biraz Taekook'a da değindim, umarım beğenirsiniz.

Çok beklemeden hadi okumaya geçin...
__________

(Yoongi)

Gözlerimi açtığımda tam yanımda uyuyan güzelimi gördüm. Yüzüme yerleştirdiğim huzurlu gülümsemeyle izledim onu. Camdan vuran gün ışığı yüzüne vuruyordu, ama yine de onun ışığı altında sönük kalıyordu.

Yavaşça kalktım yanından ve duşa ilerledim. Gece yaşadığımız anlar aklıma gelirken kıkırdamadan edemedim. Hızlıca duşumu aldım ve miniğimin yanına geldim. Hâlâ uyuyordu gece çok mu yormuştum acaba onu? Çok masumsun Hoseok çok.

Hızlıca altıma bir eşofman geçirdim ve mutfağa doğru ilerledim. Bize kahvaltı hazırladım elimden geldiğince, meleğimin hazırladıkları kadar güzel olamazdı ne yaparsam yapayım. Geri odaya geldiğimde bebek gibi uyuyordu. Yanına gittim ve suratında düşünebileceğiniz her zerresini öptüm. Kıkırdayarak gözlerini açtı. Kalp şeklini alan kocaman gülümsemesi adeta kalbimi eritiyordu. Ah güzelim nasıl bu kadar kusursuzsun?

- Günaydın bitanem.

- Günaydın sevgilim.

Sevgilisiydim değil mi? Hâlâ şaka gibiydi benim için. Ona verebileceğim en sıcak gülümsemeyi verdim.

- Hadi gel seni temizleyelim, sonra da aşağı inelim kahvaltı hazır.

Şaşkınca baktı ve kıkırdadı,

- Ben bu işi çok sevdim yalnız.

- Çokta mutlu olmayın küçük bey, sadece bir kerelik bir şeydi.

Bir kerelik bir şey değildi tabii ki, o ne zaman istese yapardım. Maksat gıcıklık olsun. O da farkındaydı bunun. Hızlıca elinden tuttum ve duşa doğru ilerledik. Ah omzum sakat olmasa kucağıma alırdım onu.

Hızlıca her yerini temizledik. Küçük öpücüklerle de süsledik o anları. Hemen çıkıp üstünü giydi, saçlarını havluyla kuruttum. Yeni uyanmışmışlığın ve sıcak suyun verdiği büyük mayhoşlukla bakıyordu bana, Tanrı aşkına Hoseok, neden? Neden bu kadar güzelsin ki? Onu izlerken o bir şeyler anlatıyordu bana, bense onun güzelliğine dalmış gitmiştim.

- Yoon beni dinlemiyor musun sen?

- Hah? Dinliyorum güzelim anlat sen.

Yapmak istediği o kadar fazla şey vardı ki. Sarıp sarmalamak istiyordum onu. Bizim için bir sürü plan yapmıştı minik bebeğim benim. Mutfağa doğru ilerledik o bunlardan bahsederken,

- Vaaay çok güzel görünüyor masa.

- Tüm sevgimi katıp hazırladım ondandır.

Diyip serserice gülmüştüm göz kırpmayı da ihmal etmemiştim tabi. İkimizde kıkırdadık koluma bir darbe de aldım ama sorun değildi. Ondan gelen hiçbir şey sorun olamazdı benim için. Sohpet ederken yemeklerimizi yedik. Sonrasında Hobi'nin büyük ısrarıyla dışarıya çıkmak için hazırlanmaya odaya gittik.

( Hoseok)

Min Yoongi, benim sevgilim. Evet öyle, şaka gibi gelen ama gerçek olan şey. Onun gibi kusursuz biri beni sevdiği için kendimi aşırı mutlu hissediyorum. Sevgisi kalbimi kasıp kavuruyor. Beni adeta küçük bir bebekmişim gibi seviyor. Bazen öyle bir bakıyor ki, gözlerinin parlaklığı kalbimi deliyor. Tıpkı bir yıldız gibi parlıyor gözleri.

Yoon omzunu sakatladığından beri dışarı çıkmıyor o yüzden dışarı çıkmak istedim aslında. Yoksa evde kalıp bütün gün onun göğsünde uyuyabilirim. Ama hava alması lazım 2 hafta oldu hep evdeydi. Biraz vakit geçirip hemen geri dönmekti planım zaten. Hızlıca üstümüzü giydik ve evden dışarı çıktık. Ellerimi tuttu, yine yıldız bakışlarıyla bakıyordu bana kedi yüzlüm. Bir fuarın açıldığını duymuştum, o yüzden birlikte oraya adımladık. Yaklaşık yirmi dakika sonra fuara vardık.

Dependency | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin