Ben daha size adımı bile söylemedim dimi ismim barbara aslında yunanca bir isim anlamı yabancı demek. İsmimi seviyorum çünkü beni anlatıyor. İnsana yabancı, umutlara yabancı, dostluğa yabancı, mutluğa yabancı, gerçeklere yabancı. Ben yabancıyım dünyaya bazen kendime bile.
Hayatı farklı bir giriş ve aynı sonuç olarak yaşarım. Ölüm hepimizin bir gün yaşaması gereken birşey sadece nasıl olucağı önemli. Giriş ise (o en önemlisi) daha farklı, düzensiz ve haksızdır. Ya iyi bir ailede, gözde, sevecen bir çocuk olarak yaşam sürdürürsün. Ya pislik bir ailede, pislik olursun. Ya iyi bir ailede, pislik olamaya çalışırsın. Ya pislik bir ailede, gerçek olmaya çalışırsın ve buna benzer bir çok şey. Yinede en zoru sonuncudunu başarabilmek. Ben ise hiçbiriyim, ben sadece benim. Umursamazım, vurdum duymazım, amaçsızım.
Hergün aynı olay döngüsünü yaşıyorum. Siyah kıyafetlerini giyin, kulaklığı tak (müzik çalmasın), etraf seni duymuyor sanarken kafan aşağıda dinle toplumu, derse gir, ardından sınavlar girsin, okuldan çık, eve git, dışarı yarı zamanlı işine git, eve yorgun gel ve uyu. Bu döngü hiç bozulmadan yıllarca sürdü. Regl bile bazen düzensizleşir, değişir ama bu olay döngüsü bir kere bile teklemedi. Az önce okul danışma öğretmeni beni her ay olduğu gibi çağırdı (bu da değişmeyen bir döngüdür).
- Neyin var Barbara ? Solgun görünüyorsun biraz.
- Aynı öğretmenim herşey benim normal anlayışıma uygun.
- Barbara senin normal anlayışının diğer arkadaşlarınla aynı olmadığını farkındasın dimi.
- Sizde diğer yaşıtlarımın ben olmadığı farkındasınız dimi.
- Evet ama söylemem gereken şu.....
- Üzgünüm sözünüzü kestim ama derse yetişmem gerek iyi günler.
Yalancı bir gülümsemeden sonra odadan çabucak uzaklaştım.
Odada söylediklerim doğruydu. Herşey normal anlayışımla örtüşüyordu. Ardından fark ettim ki son söylediğimde doğruymuş en sevdiğim derse yetişmem gerekiyor. "Böyle bir kızın en sevdiği ders olabilir mi!" diye düşünebilirsiniz ama var. Beden eğitimi en sevdiğim, hayran olduğum, rahatladığım ders. En iyi yapabildiğim şey de denebilir.
Evveet! derse yetiştim.
Sporda dövüş sanatları, koşu ve yüzmede çok iyimdir ama topla oynanan sporlar derseniz tam bir fiyaskoyum. Acınası ama gerçek.
Tanrıya şükür ki öğretmenimiz hep koşu ve jimnastik üzerine eğitim verir. Ahh.. hepiniz şimdi "Bu kız tanrıyada mı inanıyor?" diye sorabilirsiniz. Doğru ben tanrıya inanıyorum, dua ediyorum, ilahilerin bir çoğunu biliyorum. Yani ne ateistim, ne satanist. Tabi çevremde ki insanların buna inanması olanaksız.
Lanet olsun voleyball mu? Bu bana yapılır mı yaa??? Bugünün devamı berbat geçeceğe benziyor. Hemen bir yalan uydurmam lazım. Ahh buldum sanırım bileğime kıramp girmesi yeterli.
- Öğretmenim üzgünüm bugün derse katılamıycam sanırım bileğime kıramp girdi.
- Mühim birşey değil dimi Barbara? Revire gitmek ister misin?
- Aslında çok iyi olur.
- Alive! Barbara'ya revire giderken eşlik eder misin?
- Hiç gerek yok. Ben kendim gidebilirim.
Son cümleyi kurmam hiç birşeyi değiştirmedi. Sınıfın altın kalpli, iyi, cici ve güzel kızı Alive'le revir yolundayım. Ne mutlu bana!
Sonunda revirdeyim ve rahatsız hasta yataklarından birinde yatıyorum. Yan yatakta perdesi kapalı, biri inliyor. Normalde umursamam böyle şeyleri ama şimdi nedense çok merak ediyorum.
Merakımı gidermem gerek sanırım. Perdeyi araladım ve o an ruhum bedenimden ayrıldı sandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTTUĞUM BEN
DiversosÖzgür yaşantıma amaç eklemek yerine amaçsızlıkta ömrümü geçirmek istedim ama.......