"Efendim, ben eşyalarımı toparladım. Yeni sekreteriniz birkaç dakika içerisinde burada olacaktır. Kendisi oldukça dakik ve işini ciddiye alan biridir. Ayrıca iş görüşmesine gelmemenizden dolayı size sert davranacağına eminim."
Telefonumdaki oyunu oynamaya devam ederken sekreterim- yani eski sekreterim YuJina'yı dinliyordum. İç çektiğini duyduğumda oyunu kapatıp ona odaklandım. "Taehyung... lütfen şu işleri biraz ciddiye al. Yeni sekreterin ünlü iş adamları tarafından istenen ve iş teklif edilen bir sekreter. Sen düşün. Yahu bir de şirketin CEO'suna bak! Ama eminim ki Min Yoongi seni dize getirecektir."
Bu kadın cidden çok konuşuyordu. Resmen gözlerim açık uyudum. Bir de az kalsın horlayacaktım. "Nuna... evleniyorsun diye beni unutma, tamam mı?"
"Ah ben kime ne laf anlatıyorum ki?" dudaklarımı büzüp yanına gittim ve sarıldım. "Düğünü de İtalya'da yapmak zorunda mıydınız ya? Babam göndermiyor... Bari bol bol fotoğraf at. Bir de balayında gezdiğiniz yerleri istiyorum."
Kıkırdayıp yakalarımı düzeltti. "Ben bile evde kalmadıysam, seni de bu halinle çekecek biri çıkar elbet. Sabret be Tae." kaşlarımı ışık hızıyla çatıp, kapıdan dışarı itekledim onu. "Üf ya, ciddi kalayım dedim. Bir dram yarattım gelmişsin çekilmezsin diyorsun. Git evlen sen, hıh." kahkaha atıp el salladı. Ardından masasının üstündeki küçük eşya kutusunu alıp asansörlerin olduğu tarafa giderek gözden kayboldu. Ah be nunam, 34 yaşındaydın daha. Gencecikken yaktın kendini...
Sandalyeme yeni oturmuştum ki cam kapım çalındığında bakışlarımı o tarafa çevirdim. Orta boylu, zayıf ve oldukça bakımlı biri ciddi suratıyla bana bakıyordu. "Buyrun?" orada öylece dikilmeyi bırakıp masamın karşısına geldi ve eğilerek selamladı. "Merhaba Bay Kim, ben yeni sekreteriniz Min Yoongi. Her ne kadar görüşmeye gelmeseniz de dosyamı incelemişsinizdir diye düşünüyorum."
Iy çok ciddi bu. Neyse bunu da nunam gibi yaparım artık. "Hayır bakmadım hiç. İsmini de birkaç dakika önce öğrendim. Gel otur tanışalım Yoongi-ah." kaşları şaşkınlıkla çatılırken nazikçe boğazını temizleyip söze girdi. "Lütfen resmiyete önem verelim Bay Kim. Madem dosyama bakmadınız kendimi tanıtayım. 30 yaşındayım. Üç üniversite okudum. Uluslararası ilişkiler bölümünü açıktan okumama rağmen diğer bölümlerde de yaptığım gibi derecelikle bitirdim. 6 dil biliyorum ve 3 yıl İngiltere'de doktora yaptım. Kendi hakkımda verebileceğim bilgiler bunlardır Bay Kim. Bir sorunuz yoksa masama hızlıca yerleşip programınıza göz atacağım."
Şaşkınlıktan açık kalan ağzımı kapatıp soru sormak için elimi kaldırdım. Şaşırsada bozuntuya vermedi. "Buyurun lütfen." izin almamla- neden izin aldım ki? Neyse. "Hangi diller biliyorsun?"
"Çince, Japonca, İngilizce, Rusça, Fransızca ve İtalyanca dillerine hakimim Bay Kim. Şimdi izninizle çıkıyorum." şu aşırı soğuk selamını vererek geri odamdan çıktı. Sanırım bu adam beni nunamdan daha çok zorlayacaktı...
Yaklaşık 10 dakika sonra geri odama geldi. Tabii ilk önce kapıyı çalıp, ardından eğilerek selamını verdi. "Bay Kim 20 dakika sonra fabrikaların müdürüyle toplantınız var." hmm, fabrika müdürleriyle mi? "Neden ki? Toplanma amacımız neymiş?" yüzünde yine hafiften şaşkınlık hissettim. "Bay Min, siz niye şaşırıp duruyorsunuz?"
"Bay Kim şirketin sahibi babanız mı?" kaşlarım çatıldı. "Hayır değil, neden bunu soruyorsunuz?" birazcık ciddi olma numarası yapsam sorun olmazdı heralde. "Affedersiniz Bay Kim, yanlış anlaşılmak istemem. Sadece çoğu iş yerlerinde CEO'lar şirket sahiplerinin oğlu oluyor. Bu sebepten sizi de merak ettim." dayanamayıp kıkırdadım. "Babam değil ama dedem şirketin sahibi." dedikten sonraki yüz ifadesi paha biçilemezdi... Kahkaha atıp ayağa kalktım. "Min, sence ben nasıl buralara kadar tek başıma geleyim? Şirketin varisi olduğum için dedem zorla buraya CEO yaptı beni."
Kendini düzeltip elindeki tablete geri döndü. "Toplantının sebebini sormuştunuz. Fabrikalarının üretim oranlarını karşılaştırıp işlevlerini sormayı planlamışsınız. Ürünlerin sayımını da kontrol etmeniz gerekiyormuş. Eski sekreteriniz buraya bu şekilde not almış." her yerden sen çıkıyorsun be nunam...
"Tamam. Bana şekerli amerikano getirebilir misin?" anlamazca suratıma baktı. "Niye bu kadar düz mantıksın? Bir amerikano ve birkaç küp şeker istiyorum sadece. Ha tabi kaşık da." geri masama dönüp oturdum. Birileri basit isteklerimi sorguladığında çok sinir oluyorum. Sadece dediğimi yapsa olmuyor muydu?
"Tabii Bay Kim, şekerli amerikanonuzu getiriyorum hemen." gülümseyip başımı salladım. "Bekliyorum~" yüzüme birkaç saniye bakıp çıkmıştı. Çok soğuk biriydi ama sezgilerime göre Yoongi'yle daha çok eğlenecektim. Üzgünüm nuna...
***
-Ayyy TaeGi yazdım dkdnfkdndks.-aslında bu yazdığım ilk TaeGi'ydi. Ama önce değerini yayımladım falan flan neyse
-bu da böyle bir kurgu, teşekkürler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TaeGi - Sekreter
FanfictionÇalışmaya başladığı şirketin patronunun bu kadar laubali ve çocuksu birinin olması üzerine Min Yoongi, kendince patronunu ciddileştirme çalışarak işini yapmayı planlamaktadır ancak işler pek de öyle olmaz. (Çok bir şey beklemeyin ficden, pek bir ol...