"Ah hayır bu renk seni çok soluk gösterdi. Mavi mi giysen? Asıl soru takım elbise giymek zorunda mısın..?"
"Bay Kim, benim gelmem şart mı?"
"Hayır şart değil ancak ben gelmeni istiyorum. Of ten rengin çok eşsiz ama çok da zorlu."
Yoongi belli etmemeye çalışarak oflayıp patronunun büyükbabasının doğum günü partisi için çıktığı alışverişin saçmalık boyutunu hesaplıyordu aklından. "Bay Kim tamam kabul ediyorum. Seçtiğiniz herhangi bir kıyafeti giyeceğim. Lütfen bir an önce yola çıkalım. Geç kalacağız efendim."
"Ah sonunda! Hiç pes etmeyeceksin sandım." Taehyung elini kaldırıp parmaklarını şıklatınca çalışanlar pantolon, gömlek, ceket ve ayakkabıdan oluşan bir kombini Yoongi'nin giyinme kabinine koyup geri çekildiler. Beyaz tenli şaşkınca patronuna döndü. "İlk defa seni farklı bir mimikle gördüm, inanamıyorum. Ama oyalanma, hadi giyin çabuk." kısa olan bunun son olduğunu bilerek hızlıca üzerini değiştirdi. Kabinden çıktığında patronunu eski yerinde göremeyince kabindeki şahsi eşyalarını alıp mağazanın içinde gezinmeye başladı. Taehyung'un, onu bırakıp gideceğini düşünmüyordu çünkü partiye beraber gitmeyi kendisi teklif etmişti.
Yoongi kemerlerin asılı olduğu bölüme gelince renkli (siyah, kahverengi, lacivert) ve tokaları işlemeli olan kemerleri incelemeye başladı. Bu sırada da uzaktan Yoongi'yi izleyen Taehyung, çalışanlara Yoongi'nin dokunduğu her şeyi paketlemelerini söylüyordu. Bir süre daha mağazada gezinen Yoongi telefonundan saate bakıp panikle patronuna bakındı. Kasanın önünde kendisini izlediğini görünce şaşırıp yanına gitti. "Efendim ben de sizi bekliyordum. Sanırım büyükbabanızın partisine 15 dakika gecikeceğiz."
"Sorun değil, o organizasyonlara yarım saat gecikmeyi seviyor."
"Ah, pekâlâ..." Yoongi üzerindeki kıyafetlerin önceden ödendiğini anladığı için patronunu takip ederek mağazadan çıktı. Arabaya vardıklarında ikisinden de ses çıkmıyordu. Taehyung partinin yapılacağı villaya varmak üzereyken Yoongi'nin görevini söylemenin zamanı geldiğini düşündü. "Partide büyük ihtimalle sarhoş olacağım. Senin görevin, alkole bile dokunmayıp gece yarısından önce beni eve götürmen. Anladın mı?"
"Evet, anladım."
"Güzel. Vardık."
İkili arabadan inip yan yana kapıya doğru ilerledi. Taehyung'u gören çalışanlar saygıyla eğilip yolu gösterirken Yoongi sıkıldığını hissediyordu ancak içerinin dizayn ve dekorasyonunu merak da ediyordu. Kısa sürede kendilerini içeride bulduklarında Yoongi'nin gözleri altın sarısından kamaşmadan edemedi. İçerisi tahmin ettiğinden de gösterişliydi. Her şey istisnasız altın rengiyken ek olarak geri kalanlar da pırlantaydı. Taehyung belli etmeden asistanının mimiklerini izleyerek eğleniyordu. Bir süre Taehyung masa masa gezip misafirlerle konuşurken Yoongi de onun peşinden gezmiş ve sohbetleri dinlemişti. Bu sohbetler sayesinde patronu hakkında biraz daha bilgi sahibi olmuştu da. Mesela Bay Kim'i Avrupa'da gitmediği ülke kalmamış. Sıra Kuzey Amerika kıtasındaymış. Ama kendine kafa dengi bir yol arkadaşı istiyormuş bu defa. Ondan sonra... İki buçuk yıldır ilişkisi yokmuş. En sonki ilişkisi de beş ay sürmüş. Normalde uzun ilişki adamıymış ancak son sevgilisi fazla rahatmış ve buluştuğu arkadaşlarıyla gereğinden fazla yakın olduğundan aldatmaya meyilli olduğundan kavrayıp ayrılmış. Hatta o kız kendisini aldatmış bile olabilirmiş.
"Bayanlar ve Baylar, lütfen buraya bakabilir misiniz?"
Taehyung, babasının konuşma yapacağını ve birazdan dedesinin geleceğini anlayınca derin bir nefes verip sıkıldığı sohbetten sıyrıldı. Konuşmaktan susamış ama sohbet ettiği adama kabalık olmasın diye yanından ayrılamamıştı. Fakat Yoongi birden elinde kristal bardakla patronuna içecek uzatında Taehyung gülümseyip uzatılan içeceği aldı. "Alkollü mü?"
"Hayır değil. Arabayla geldiniz, alkol almamalısınız."
İlk yudumunu alıp başını salladı esmer olan. "Bu yüzden sordum ya zaten." Yoongi de alkolsüz kokteylinden yudumladı. Bu sırada da patronunun babasının konuşmadı bitmiş, dedesi oğlunun yerine geçeren gelenlere teşekkür etti. Ardından torunu Taehyung'u yanına çağırdı. Şirketin varisi olduğunu ve onu ne kadar sevdiğinden bahsetti. Küçük Kim de utangaçça gülüp dedesini övdükten sonra doğum gününü kutlayıp hediyesini uzattı. İlk önce kırmızı kadife kutuyu verdi. Yaşlı Kim, orta boylardaki kutuyu açıp içindeki altından yapılmış cep saatini aldı. Üzerinde el inceliğinin belli olduğu işlemeleri inceledi ve torununa teşekkür etti. Fakat Taehyung durmayıp iç cebinden beyaz bir zarf çıkardı bu sefer de.
Kalabalık meraklı gözlerle yaşlı ve genç Kim'leri izlerken anlamaya çalışıyordu o zarfın ne olduğunu. Taehyung, dedesini ve misafirleri daha fazla heyecanlandırmak istemeyip açıkladı. Arada gözü Yoongi'ye kayıyordu ve cesaret topluyordu. Çünkü Yoongi ile beraber bulmuşlardı bu hediye fikrini.
"Bu elimdeki zarfta, büyükbabamın adına, Güney Afrika'da açtırttığım 70 bin su kuyusunun belgesi. Uzaklarda büyükbabam için duacı binlerce insan var. Ona minnettarlar, aynı benim de olduğum gibi. Nice yaşlara büyükbaba, bizi hiç bırakma." doğum günü adamı, torunuyla gurur duyarken sarılmış ve duygusal anı dağıtmak adına bardağında kalan kokteyli kafasına dikti. Bay Kim de böyle bir büyükbabaydı.
Taehyung derin bir "oh" çekerek geri Yoongi'nin yanına döndüğünde Yoongi, patronunu tebrik etti. "Çok güzel bir konuşmaydı. Bence büyükbabanız en çok sizin hediyenizi beğenecek." esmer genç de büyükbabasını taklit edip meyve suyunu kafasına diktikten sonra başını salladı.
"Hadi gidelim. Bundan sonrasında büyükbabam beni aramaz."
Yoongi şaşırsa da beklediğinden erken ayrılacakları için sevinmiş ve patronunun peşine düşmüştü. Bazı şeylerin tekrarlanacağından bi' haber.
***
-abi bu fice bölüm atmayalı 4 ay olmuş. Şokum şu an...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TaeGi - Sekreter
Fiksi PenggemarÇalışmaya başladığı şirketin patronunun bu kadar laubali ve çocuksu birinin olması üzerine Min Yoongi, kendince patronunu ciddileştirme çalışarak işini yapmayı planlamaktadır ancak işler pek de öyle olmaz. (Çok bir şey beklemeyin ficden, pek bir ol...