Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle. Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla.
-MEVLANA
--
Yeni bir soluk, yeni bir kalp ritmi her şeyi unutturuyordu sanki. Anne rahmine düşen bir tohum tüm yaşananları siliyordu. Ne ayrılıklar hatırlanıyor, ne de çekilen acılar dile geliyordu. Bir bebeğin müjdesi ile tüm olumsuzluklar geldiği ölü toprağın altına gömülürken tüm güzellikler kalplerin dört yanında geziniyordu. Sanki sessiz bir anlaşma imzalıyordu tüm benlikler ve bir anda o anlaşma ile her şey yok oluyor geriye sadece salt bir sevgi kalıyordu. Onların sevgisi...
Kimseyi umursamadan tek bildiği doğrunun peşine gitmişti Umut. Sevmişti o abi demesi gereken adamı, çok sevmişti. Kalbi abi olarak görmek istememiş ve onu hep sevgili olarak anmıştı. Her atışında Erdener'in adını yaymıştı vücuduna. Silinmez bir mürekkeple kazınmıştı hayatına ve ne kadar uzakta olursa olsun o adam hep kalbinde yer almıştı. Küçücük bir çocuk ne kadar sevebilirdi? Çocuk yaşında, kocaman bir aşkı göğüslemişti. Ne kadar zor olursa olsun asla vaz geçmemişti.
Babası her zaman sevdiği adamı övdüğünde kalbi yeniden kanat çırpmıştı kilometrelerce uzaktaki adama. Bir kere adını duyduğunda tüm dünyası o ad ile anılıyordu sanki. He yanında onun adını şakıyorlardı ve ona çekiliyordu anbean. Kılıç Aykut'un gözünden kaçmamasına da şaşırmamıştı aslında. Babası böylesine büyük bir aşkla annesine aşıkken aşık olanın halinden de en iyi o anlardı nede olsa. Şanslıydı Umut, hem babasının böylesine aşık bir adam olduğundan hem de kocasının babasının yolundan ilerlediğinden çok şanlıydı.
Acı... Acı elbette vardı. hangi aşk içinde acı barındırmamıştı ki? Hangi seven bir kez olsun acı çekmemiş, hangi sevilen bir kez olsun o acıyı tattırmamıştı ki? En büyük, en güzel aşk hikayelerinin ardında gizlenen acı değil miydi? Peki ya bir aşkı aşk yapan kalplerin kavrulup o aşkı yeniden ısıtıp sunması değil miydi sevdiğine? Çekilen acıların elbette bir sonu vardı ve Umut o acıyı çekerken hep o sonu beklemişti. Sonsuz ıstırap ve sonsuz acıdan son anda vaz geçmişti. Bebeğini bırakmak istememişti. Çünkü zamanında kendisi de kayıp bir ruhken Eyrem ile Aykut tutup çıkarmışlardı onu gün yüzüne. Şimdi... Şimdi kalkıp da bebeğini bırakmayı düşünemezdi bile. Aşk belki de gözünü kör etmişti ve görememişti bir çok şeyi. son anda annelik duygusunun her şeyden üstün olduğunu düşünmüş ve kaçarcasına çıkıvermişti o katliam odasından. Bebeği... Kocasının ve kendisinin özü olan bebeği... Muhteşem bir histi!
"Birileri uyanmış..." diyerek mırıldanan kocası ile kendine geldi ve usulca yastığa sırtını dayayarak gülümsedi. Erdener elindeki tepsiyi yatağın üzerine bırakarak sevdiği kadının dudaklarından bir öpücük çaldı ve geri çekilerek gözlerini kısıp gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON ŞANS - Son Serisi 2 ve 3-
Roman d'amourDemokan Korkut... Karaları kuşanmış, zehir zemberek dili ve sert bakışları ile insanı intihara sürükleyen bir adam. Ermen Korkut... Nazik, tatlı sert konuşmaları ve insanın kalbinde parendeler attıracak gülümsemesi ile dünyaya aydın bakan bir adam. ...