Demokan Korkut... Karaları kuşanmış, zehir zemberek dili ve sert bakışları ile insanı intihara sürükleyen bir adam.
Ermen Korkut... Nazik, tatlı sert konuşmaları ve insanın kalbinde parendeler attıracak gülümsemesi ile dünyaya aydın bakan bir adam.
...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Duygu gözlerini açtığında Demokan yanında yoktu ama o adamın yatağındaydı. Yatakta oturur vaziyete gelip, birkaç saniye uyku mahmurluğunu atmak için gerindi ve yataktan kalkarak üzerine eline ilk geçen kapüşonu giydi. Demokan'ın siyah kapüşonu içinde, parmak uçlarında ilerleyerek ellerini, yüzünü yıkadı ve aşağı kata indi. Mutfağa girdiğinde Demokan'ı yarı çıplak halde kahvaltı hazırlarken bulunca yutkundu. Aslında şaşırmıştı adamın bu uysal hallerine çünkü onu hep kükreyen aslan gibi görüyordu.
"Bu ne böyle ya!" diye mırıldanıp, üzerindeki önlüğü bir çırpıda çekip, çıkardı ve yere atarak üstünde birkaç kez tepindi, Demokan. Ben ki kravat takmayan adam kalkmış mutfak önlüğü takıyorum! Delirdim iyice diye aklından geçirse de arkasını döndüğünde onu gülerek izleyen kadını görünce tüm olumsuz halleri ve huysuzlukları suyun altında kalmıştı. Kum tanesi gibi dağılmıştı sinir ve baharı getiren çiçekler sevdiği kadının kendisine sarılması ile açmıştı.
"Günaydın..." diye mırıldandı Duygu. Demokan burnunu kızın saç tutamlarının arasına gömdü. Derince soludu. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir değere biçilmeyecek tek kokuydu kızın teninin kendine has kokusu. Bu koku Demokan'ın parfümü olsun istiyordu. Sanki yeni baş göstermiş burçak tarlası gibi, güneşin doğumu kucaklayan ay çiçeği gibi ince gerdanına sokuldu ve bir buse bırakıp geri çekildi.
"Günaydın gönlümün daimi müşterisi..." dediğinde Duygu bir kahkaha attı. Geri çekilip kahvaltı masasına baktı ve Demokan'a sarıldı.
"Kahvaltıyı ben hazırlardım... Sen niye uğraştın ki?"
"Olsun... Zaten pek bir şey de yapamadım. İki yumurta kırdım sadece menemene o kadar..." diyerek gülümsedi ve masaya doğru ilerleyip, çayları doldurdu. Ardından yaptığı menemeni paylaştırdı. O sırada kapı çalmıştı ve Demokan kapıyı açtığında kucağına atlayan adam ile birkaç adım geriye sendelemişti. Uraz, Demokan'a sülük gibi yapıştığı sırada Gurur da onların üzerine atladı ve Demokan'ın sırtı koltuk ile buluştu.
"Depcen deyon depemeyon! Kastomu Kastamonu dep dep dep!" diye bağırdıklarında kıkırdama sesi ile ikisi birden başlarını yana çevirdiler ve gittiğini sandıkları Duygu'yu gördüklerinde apar topar ayağa kalktılar ve utanarak gülümsediler. Duygu ile Demokan göz göze geldiğinde genç adam sırıttı.
"Bunlar amca çocukları... Biraz akıl problemleri var da. Şu sarışın olan Gurur yaşı iki... Şu da Uraz onun yaşı ise... Daha üç aylık..." dediğinde Uraz sinirle ensesine bir tane şaplak attı Demokan'ın ve Demokan geri dönüp, Uraz'ı ensesinden yakalayıp öne doğru eğdi ve sertçe kaldırdı.
"Tanıştığımıza memnun oldum. Ben de Duygu... Yaşım iki, Demokan'ın beyniyse henüz gelişmedi..." dediğinde Uraz elini yumruk yaptı ve diğer elinin avucunu yumruğun üzerine vurdu.
"Ne yaptın güzelim ya... Sen de onlardan oldun ha! Hadi kahvaltıya... Daha akşam balo var..."