Final 2 (kötü son)

36 5 3
                                    

(Katsukinin ağzından)
Kajinin hastalığı ilerliyordu ve artık yürüyemeyecek duruma gelmişti. Ne kadar ilik arasamda bulamıyordum ve korkum o öldükten sonra bulmaktı.
Mitsuha iyileşme sürecine girmişti ilik onun için sonunda bulunmuştu. Kaji ise fazla kilo kaybetmiş ve solunum sistemi çökmüştü. Doktor 3 aydan sonra kesinlikle dışarı çıkmamasını vurgulamıştı ki bende çıkarmayacaktım. Geçen haftalarda üstüne Hina teyzeyi kaybetmiştik ve bu her şeyi daha da berbatlaştırıyordu.

(3 ay önce kajinin ağzından)
"Hey mitsuha seninle yumurta boyayalım, gel!"
"Uh peki yavaş in düşeceksin"
"Düşmem ben merak etme" İkimizde sandalyelerden indiğimiz sırada dışarıda yağmur yağıyordu. Hemşire abla boyayabilmemiz için yumurtalar, boya ve fırça bırakmıştı. Oda oturduğunda ikimizde elimize bir yumurta ve fırça aldık.
"Sen hangi renge boyayacaksın ?"
"Mavi ya sen ?"
"Kırmızı"
Küçüklüğümden beri kırmızı rengini çok severdim. Denizleri bazen kırmızıya boyardım. Eh babam bu konuda biraz psikopat olduğumu düşünebilir çünkü renk renk bir sürü deniz resmi çizmiştim. Boyamaya başladığım sırada gözüme Mitsuha çarptı. Çok tatlı. Odaklanmış gözüküyor. Onun ölmesini istemiyorum. Dileklerimin gerçekleşemeyeceğini bilsemde en azından Mitsuhanın ölmemesi son dileğim olabilir. Oda denizi çok fazla görmek istiyor. O görmek istiyor bir şeyleri. Çünkü eğer bulunamazsa en az körleşecek en fazla ise ölecek. Bu ikisininde olmasını kimse istemez sanırım. Özellikle çocukluktan beri arkadaşsanız ve o kişi sizin için özel biriyse.

Mitsuhanın artık iyileşme sürecine girdiğini öğrendiğim sırada çok mutlu olmuştum. Artık yürüyemesem ve öleceğimi bilsemde babama çaktırmıyordum. Onunda üzülmesini istemem. Bu zamana kadar bana hep pembe bir dünya yaratmaya çalışmış hatta başarılı olmuştu. Benim için sevdiklerini geride bırakmıştı... Hakkını ödeyemem bu yüzden son zamanlarımı mutlu geçirmek en iyisi.
O gün hemşireden bir şey isteyecektim. Elbette babama geride bir şey bırakacaktım.
"Hemşire abla bir bakar mısın ?"
"Efendim canım ?"
"Bana bir kalem ile bir kağıt getirir misin ? Üzerine bir şey yazacağım ve bunu 2 ay sonra babama ver tamam mı ? O zamana kadar sakın verme"
"Peki tamam getireyim"
Getirdiğinde üzerine hemen yazılar karaladım ve hiç çıkarmadığım kırmızı bilekliğimi kağıda sardım. Hemşire gittiğinde kafamı cama doğru çevirdim. Artık kimse yokken yaptığım tek şey bu oluyordu.

(Şimdi zaman 4 ay sonra kajinin 10. Doğum günü)
"Bu akşam 10 yaşına gireceksin nasıl hissediyorsun ?"
Babamın cümlesiyle kafamı ona çevirdim. Artık konuşacak bile halim kalmadığını biliyordu. Bu yüzden fısıltılı konuşarak anlaşıyorduk.
"Güzel"
Tekrardan kafamı cama çevirdim. Mutluydum ama sadece çok halsizdim. Babam elimi tuttuğu sırada burnunu çektiğini duydum. Tebessüm ettim.
"Ağlama baba. Bu zamana kadar çok güzel anılarımız oldu. Hadi, son günlere kadar devam edelim" halim kalmamış sesimle enerjik gibi konuşmaya çalıştım. Ama nafileydi.

Artık 00a dakikalar kalmıştı ve ben babamın kucağında koynuna sokulmuş öylece duruyordum. Saatin tik tak sesi vardı sadece. Son saniyelere girdiğimizi anlamıştım. Nefesim kesilmeye ve makine ötmeye başlıyordu.
"Baba"
"Efendim"
"İyileşecek miyim"
"Evet, sabretmen gerek"
"Üff"
"Her şey bittiğinde"
(Saniye saydığımı düşünün)
3
"Babamın yanına dönüp"
2
"Gerçek bir aile olalım"
1
Gözlerim yavaşça karardığında hiçbir şey duyamıyor ve hareket edemiyordum. Ölüyordum. Hoşçakal baba...

(Katsukinin ağzından)
Son sözlerini verdiğinde sıkıca sarılıp ağlamaya başlamıştım. Makinada düz çizgi sesi gelirken doktorun bütün bir saat boyunca üzüntüyle bizi kapıdan izlediğini biliyordum. İlik hiçbir şekilde bulunamamıştı ve artık ölüm çanları çalmıştı. Hemşireler onu benden aldı, üzerini kapattılar, götürdüler, götürmeyin diyemedim. Yarın oldu, her şey çok hızlı aktı, nao bana sarılmış ağlıyordu en son, kaji mezara gömüldü ve kaç saattir o mezara baktığımı bilmiyorum. Yanıma bir hemşire yaklaştığında kajinin bilekliği sarılı bir not uzattı.
"Bunu 2 ay önce 2 ay sonrasında size vermemi istemişti" Elime aldım hemşire gitti. Yavaşça notu açtım. Bilekliğini bileğime bağladım. Nottaki cümlelerle başımın döndüğünü hissetmiştim ve gözyaşlarım kontrolünden çıkmıştı.

"Ölmem sizi üzmesin, ben hep denizde yaşıyor olacağım. Her şey için sana minnettarım baba. Bana denizin içinde bir oda verdiğin için sana minnettarım. Mitsuha, bana da arkadaşlık ettiğin için sana çok minnettarım. Yaşayın ve hayallerinizi gerçekleştirin. Baba sende git ve babamla gerçek bir aile ol. Sizi seviyorum"

Notu cebime attığımda kajinin mezarına yaklaştım. Ve sıkıca sarıldım.
"Söz şimdi gideceğim ve gerçek bir aile olacağım. Söz..."

Eijironun yanına çoktan gelmiştim. Ona herşeyi anlatmış defalarca belki herkesten ailemden özür dilemiştim. Artık gözyaşlarımı kesinlikle tutamıyordum. Onu çok özleyeceğim...

(Anlatıcı ağzından)
Seneler bu şekilde geçmiş gerçektende kajinin istediği gibi gerçek bir aile olmuşlardı. Bakugou yui, denki ve minadan ağır dayaklar yemiş olsada affedilmişti. Sonuçta gitme sebebi bir çocuk içindi. Ama eğer başta söylemiş olsaydı bu kadar eijiro yıkılmazdı ki zaten bütün dayaklar bunun içindi. Katsuki ne kadar kajiyi çok özlesede her hafta denizin yanına yaklaşıp olanları anlatmaktan vazgeçemiyordu.  Tekrardan denize doğru yaklaşmıştı. Bu zamana kadar tek gitmişti ama eijiroyuda almıştı bu sefer.
"Bu hafta seni çok özledim..."
"Bu hafta seni çok özledik..."
"Hep kalbimde yaşayacaksın..."

                           - SON -

Yok ağlamıyorum gözüme toz kaçtı :') Umarım beğenmişsinizdir ve bu hikayede bana eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim <3

Denizin içindeki oda (KiriBaku)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin