Tehlikeli Madde

28 4 5
                                    


Hayatın tam ortasındaydık ve bunlar yaşanıyordu.

Acılarımız ve gerçeklerimiz vardı. Ama kaçamıyorduk ya da saklanamıyorduk.

Bizim Gerçeklerimiz acıydı, Acılarımız gerçekti...

İnsanın canı acıdığında kalbinde bir titreşim bir boşluk hissi olur ama bizim hep canımız acıyordu,

Acılarımız resmen durmak bilmiyordu, gerçeklerimizde acılarımızdan korkuyorlardı...

Gerçekler acılardan korkuyorlardı, acılar gerçekleri duymaktan korkuyorlardı.

Bu da hayattın bir karşılık yapısıydı.

Korkularımız her tarafa giriyordu.

Korkularımıza sesleniyorum neden peşimizi bırakmıyorsunuz?

Cevap yok.

Çünkü korkularımızda bizden korkuyorlar...

Dal sesi, çalılıklardan gelen hışırtı sesleri ve son bir ses *Sadece Güven* neye? Neye güvenelim?

Hepimiz anında sesin geldiği tarafa doğru döndük, karşımızda bizim yaşlarımızda açık mavi gözlere sahip, saçında sarının açık tonları bulunan uzun boylu bir çocuk duruyordu, neredeyse Kerem kadardı ama daha kısaydı Keremden. Ya Kerem nereden çıktı işim gücüm yok Keremi soktum işin içine...

Gözlerimi kısarak bakarken çocuk sırıtarak bizi süzdü, "Güven" ha anlamadım, "Güven Kara" adı ve soy adı olmalı ama *Sadece Güven* derken? Ve nereden çıktı bu çocuk böyle?

Hepimiz dikkatle bakarken, gözlerim Kereme kaydı gözlerinden alev püskürecekmiş gibi Güvene doğru bakıyordu. Neden Güvene öldürücü bakışlar attığını hala anlamadım. Oysa ki Güven denen çocuk çok güvenilir duruyordu. Adı gibi...Adı... Yoksa... neyse ya kafamı aptalca düşüncelerden uzaklaştırmak istiyorum en iyisi.

Daha deminki şoku hala atlatamadım. Biz burada 6 kişi değilmiydik? Yoksa burada başkaları damı vardı? Olabilir. Her şey olabilirdi, burada...

Hayattın tam ortasındaydık tam 6 kişi ve 6 yapboz parçası ve benim için hep 6 olarak kalacak...

Belki bir gün 7. De olur ama adı gibi güvene bilecekmiyim bilmiyorum. Çünkü Keremin gözleri tam tersini söylüyordu Güvenme... sanki Güvenin üzerinde *Tehlikeli Madde* yazıyordu. Keremin gözlerinden anladıklarım bunlardı, oysaki Güven denen çocuk kötü birine benzemiyordu ama tedbirli davranmalıyım, 6 kişiyken bir anda 7 kişiye çıkması garip değil mi? Bence garip.

, "Sen kimsin?" aramızda ilk düzgün bir soru soran Eren oldu. Kimdi Güven denen kişide kimdi? Nereden gelmişti? Şuan burada umarım bunları da öğrenecektik, Güven denen adam alayla kahkaha attı ve konuştu, "Dedim ya Güven adım" Hadi canım ciddimisin? Bilmiyorduk 1 dk önce Güven demedin mi zaten, cevabına bastırarak gözlerimi devirdim bunu farketmiş olacaktı ki tekrar konuştu

, "Güven, bana güvenin bu yeter MİNİK" bastırarak MİNİK bölümünü bastırarak söylemesi daha çok sinirlerimi bozdu, Keremin ağızından duymak daha iyiydi. Tabi Keremde bu MİNİK detayını fark eder etmez gözlerindeki ateşi dışarı vurup adamın boynunu tutup yere yapıştırdı, "Abi sakin dur" Erenle Can Keremi ayırmaya çalışıyor, Kerem pes etmiyordu dayanamayıp ben konuştum yoksa iyice çığırından çıkacaktı, "Kerem dur Bırak" dedim sesimi yükselterek, "Abi kızda diyor Bırak" Yunus da bana katılırken, Güven denen konuş öksürerek konuştu, "Gel öldür" öksürdü, "buradan çıkış biletinizim ben" ne! Hayır. Hiç sanmıyorum. Kerem, Güveni dinlemek adına rahat bırakıp geri çekildi, "Bilete ihtiyacımız yok ben sizi çıkaracağım" nu neydi şimdi kıskançlık kavgası filan mı? Galiba. Eren Kerem e doğru fısıldayarak konuştu, "Abi tamam tamamda bir hak ver çocuğa, belki buradan çıkmanın kısa yolu vardır" Kerem derin bir iç çekti, hala gözlerindeki dinmemiş ateş yavaş yavaş söndü sanki söndürüldü, o söndürmedi, söndürüldü...

Gözlerini hafiften kısarak ilk bana doğru baktı sonra gözerini tekrar Güvene kilitledi, "Bir hak" dedi bastırarak tam arkasını dönüp ilerlemeye başlayacakken, "Güven, güvenimi kazan" dedi.

Güven hafif bir şekilde gülüp, "Adım gibi güveneceksiniz" dedi ve bana bakıp göz kırptı. Allahım geliyorum sana. Tabi bende buna gözlerimi devirmeden duramadım. Gıcık.

Adımlarımı hızlandırıp Kereme yetiştim, hafif arkama baktım diğerleri de bizi takip etmeye başladığını algıladım, en sonda Güven yürüyordu, gözlerimi kıstım. Ve tekrar. Gıcık.

İyi biri gibi ama ben şimdiden gıcık olmuştum bile kim bilir ileride ne kadar çıldırtacaktı. Yakında mezarı bile olabilirdi, mezar taşına *Öldürüldü* yazar artık. Anlamadığım bir şey vardı minik deyince neden Kerem onu boğmaya kalktı? Bu biraz garip işte.

Kerem Kartaldan

Hızlı, Büyük adımlarla ilerliyorum bir yandan o pislik. Güven denen çocuğun isminin zıttı olarak Güvensiz görüyordum.

İç sesime hep güvenirdim.

İç sesim içimde bağırıyordu Güvenli değil, Güven ismi gibi bir çocuk değil isminin olumsuz ekini alan bir çocuk diyordu.

Minik dediğinde kendimi tutamayıp üstüne atlamamda bir oldu tabi bende neden bu kadar sinirlendiğimi anlamadım bir an ama şundan emindim ki Minik ve Ufaklık kelimesini ben Kiraza kullana bilirdim benim sözümdü. Ben zürafa oda zürafanın, miniği.

Güvenin miniği değil, Zürafanın miniğiydi ve hep öyle kalacaktı

Arkadan gelen Güvenin sesini duydum, "Bence ben öne geçeyim, burcum koç iyi liderimdir" hah senden anca lider olur, "Aaa ne tesadüf, Benimde burcum aslan birilerini parçalamakta iyiyimdir" Ben varken anca Lider olursun, ses gelmeyince rahatça bir iç çektim konuşsaydı galiba Aslan burcu özelliğimi devreye sokacaktım. Kiraz beni hafif dürtüp, "Mezar taşına da *Öldürüldü* yazarlar" içtenlikle gülümsedim, "Elbette bir gün kısmet olursa olacak" dedim. Hafifçe kıkırdadığı sırada başımı ona çevirdim, gerçekten de gülüşü çok tatlıydı kendisinin minicik boyu var sıcacık gülümsemesi yanında çok tatlı kıkırtı sesi. Kıkırtısına hafifçe karşılık verip, başımı yola çevirdim.

Ben ailemi kaybettiğim gibi, başkalarını kaybetmek istemiyordum.

Kurtarmak istiyordum bizi buradan.

Kurtaracağım...

BataklıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin