3.BÖLÜM: VİCDAN TERAZİSİ

11 3 8
                                    

Yeni bölüme hoşgeldiniz, keyifli okumalar♡
Bölüm şarkısı;
Teoman-Güzel bir gün

Hayatımda kendime verdiğim tek bir şans oluyordu, o şansı da benden başkası bana vermiyordu. Tek şansım ya beni bilinmezliğe sürükler ya da beni bilinmezlikten alır.

Bazende o şans hep benimle kalır ama hiçbir zaman yanımda olmaz. Her hatam bir şansımın cesedini kucağıma bırakırken, elimde tuttuğum poşetteki şanslarım sonlarını görüp korkuyla gözlerini kapatıyorlardı.
Bu hayatta herkes bazılarının kurtarıcı meleği olurken, bazen katili olmak zorunda kalıyordu.
Bende şanslarımın katili olmuştum ama onlar buna rağmen bana yardım etmekten geri durmamışlardı, bazen böyle oluyormuş, bazen katilin olan insanın yanında olmak zorunda, istekler bulunmak zorunda bırakıyordu hayat.

Arabayı hızlı sürüyordu ama sesimi çıkartmıyordum, ondan istediğim şey için gururum ezişip büzüşmeye başlamıştı. Aslında isteğim basit, her insan için sıradan bir şeydi fakat diğer insanlara sıradan gelenler bana hep on beden büyük gelmişti.
Basit bir isteğin gurur meselesi olmaması gerekmesine rağmen bu isteği kötü bir geçmişin fısıltısından kopan birisinden istemek gururunu kızgın ateşe atmış gibi hissettiriyordu bana.
Her an arabayı durdurmasını isteyip arkama bakmadan koşmaya başlayacakmışım gibi hissediyordum ama biliyordum ki sadece hissetmekle yetinebilecektim, dahasını yapacak dermanım yoktu.
Gözlerimi bile kırpmak istemiyorken, nasıl koşacaktım ki? Zaten bu yaşıma kadar fazla koşmamış mıydım, her koşuşum dizimde yeni bir yarayı deşmemiş miydi?

Gözlerini zaman zaman bana çeviriyordu biliyordum ama ben kıpırdamadan sadece ön camdan yolu izliyordum.

Zihnim arabaya binmeden önce, evde geçen son dakikalarda yaşadığmız ana kaydığında bulunduğum ortam silikleşti ve tekrar o ana döndüm.

Dudaklarımdan çıkan kelimeleri geri almak ve onları hiç söylememiş olmak istedim. Bir insan kurduğu cümleden ne zaman pişman oluyordu?
Ben kulaklarım ne dediğimi anladığı anda kelimelerimi yutmak ve hiç konuşmamış olmayı umdum.

Salonda derin bir sessizlik oldu, o kadar derindi ki nefeslerini bile tuttuklarını düşündüm. Hepsinin gözü ikimiz arasında mekik dokuyordu. Mahi'nin stabil duran yüzünde bariz beliren şaşkınlığı gördüm. Kollarını çözüp omzunu kapıdan uzaklaştırdıktan sonra ellerini kot pantolonunun cebine soktu ve dediğimi sorguluyormuş gibi dik dik yüzüme bakmaya başladı.

"Arabayla gidin."

Çınar anahtarı Mahi'ye doğru attığında bir an anahtarın suratına çarpacağını düşünmüştüm ama Mahi gözlerini benden ayırmamasına rağmen sadece elini kaldırarak anahtarı yakalamıştı.
Gözlerime bakmaya devam ederken başını ağır hareketlerle sallayıp, dış kapıyı işaret ederek, "Üstüne birşey al çıkalım." Dedi.

Tekrar görüntüler netleşti ve artık bir kaç dakika öncesinde değil, asıl yaşamam gereken dakikalarımın içindeydim.
Üstümde Beria'nın zorla giydirdiği ama üşüyeceğimi bildiğim için giyerken fazla zorluk çıkarmadığım peluş bir ceket vardı.
Bu ceket benim değildi ve Beria'nında olduğunu sanmıyordum. Dışarıdan bakıldığında peluş bir ceket giyecek gibi duran bir tarzı yoktu.

"Çok birşey yemiyorsun ve aç karnına ilaç içiyorsun."

Uyumak için diye haykırmak istedim, onlar olmazsa uykunun beni kollarına kabul etmediğini, üvey evlat gibi beni dışlayıp diğer herkesi kucakladığını görmemek için içiyorum diye bağırmak istedim. Sonra sustum, bağırmalarımın fayda etmediği insana neyi nasıl anlatacaktım ki?
O beni artık duyacağını sansa bile, beni duymaması için bu sefer tüm çığlıklarımı yutacak olan da bendim.

ÖLÜM MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin