~~~
"Demirciğim bize kendinden bahset lütfen." Demir, kafasıyla öğretmeni onaylayıp, "İsmim, Demir Ataman. Uzun bir süredir ailemle yurt dışındaydım. Geçen hafta Türkiye'ye geri döndük. Bu kadar."
Ataman mı?
Ataman?
Şu arkamdaki yunan heykeli ile tahtadaki yunan heykeli akraba mı yani? Yok canım, isim benzerliğidir. Ben bu kadar şanssız olamam çünkü.
Sinem hoca, bir Deniz'e, bir de Demir'e baktı. "Deniz ile soy isimleriniz aynı, akraba mısınız?" işaret parmağı ile Deniz'i gösterdi. "Kuzeniz."
Şansımı seveyim!
Önünde oturan Elisa saçlarını savurarak bana döndü. Yüzünde, 'Şimdi ne bok yiyeceksin.' ifadesi vardı. Sırıtıyordu, sırıtık!
Aniden kendime hakim olamadan ayağa fırladım. Bütün gözler üzerime dönerken öğretmen, "Bir şey mi oldu Esila?" oyunculuk moodum şu an aktife geçmeli.
"Hocam, Elisa okula gelirken ayağını burktu. Çok acıyormuş ama derste olduğu için size söyleyemiyor. Biz gidip kantinden bir buz alabilir miyiz?
Pelin hoca, bir bana bir Elisa'ya baktı. Elisa gözlerini irice açmış ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. "İkiniz mi?"
"Öğretmenim ben matematik dersini çok severim. Hatta ben günde 1 saat matematik testi çözmezsem yataklara düşerim. Ama işte kardeş, atsan atılmaz satsan satılmaz ki." Pelin öğretmen, sağ elini susmam için havaya kaldırdı. "Tamam, tamam gidin."
Yerimden hızlıca kalktığımda Elisa da benim gibi hızlı kalkmıştı ki ayağına yert bir şekilde tekme attım. "Ne yapı-" sözünü bölüp öğretmene döndüm. "Görüyor musunuz hocam? Acıdan kıvranıyor." Elisa bana dik dik bakarken koluna girdim. "Gel, canım kardeşim gel. Gidip buz koyalım ayağına."
Sınıftan çıktığımız an, "Acıttın, lan hem niye vuruyorsun?"
"Ben ayağını burktu diyorum sen hızla ayağa kalkıyorsun. Koşa koşa çıkacaktın resmen."
Gözleriyle sınıfı işaret etti. "Kanlı canlı hâli fotoğrafından daha yakışıklı, değil mi?"
"Sen şaka mısın? Birini işleteyim dedim sınıfımızda geldi, üstüne üstlük Deniz'i kuzeni çıktı. Ne bok yiyecem ben?"
"Engelle."
"O engelledi zaten, benim engellememe gerek kalmadı."
"Nasıl ya?"
"Dur mesajları göstereyim." cebimden telefonumu çıkaracağım an sıramı altına koyduğum aklıma geldi. "Hasbibtir," diyerek sansürlü küfür ettim. Sansürlü ettim çünkü ben terbiyeli(!) bir çocuğum. "Telefonum sınıfta."
"Tamam, girelim işte sınıfa." sınıfa doğru yürüdüpünde kolunu tuttum. "Buz yok, buz. Kantinden buz alalım önce." kantine gidip buz istediğimizde kantinci abla, buzu 101 kat peçeteye dolayıp bize verdi. Buzu elime aldığım gibi peçeteleri çıkarıp Elisa'ya verdim. Biraz hainlik yapmak benim de hakkım. Çünkü kardeş olmak bunu gerektirir.
Buzu sertçe Elisa'nın yanağına tokat atar gibi yapıştırdım. Ben koşarak geriye kaçarken o da neye uğradığına şaşırmış olduğu yerde duruyordu. Elisa bir şey söylemek için ağzını açmışken kantine giren beden hocasının kükremesini duyduk. "Niye derste değilsiniz siz!"
Elisavya yaklaşıp fısıldadım. "Neden dersi desek yer mi?"
"Salak, bizim bedene bu giriyor ya."
"O zaman topuk!" ayaklarımızı popomuza vura vura çıktık kantinden. Yani sınıftan biri dışarı çıksa bizi böyle görse sıçtığımız yetmiyor gibi sıvardık bir de.
Derse girdiğimizde sıramın altındaki telefonumu alıp saate baktığım sırada bir mesajımın olduğunu gördüm.
Numara 96 : Sanırım seni tanıyorum...
~~~
Sizi seviyoree♥️
Çikiletalı süt ve çiköfte ile kalın!
Ha bir de, yorum yapıp oy verin🙃
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Numara 96| Texting
Teen FictionEsila, can sıkıntısı nedeniyle rastgele mesaj attığı numaralardan biri tamamen eğlence içindir. Fakat ultra yakışıklı baş karakterimiz, anoniminin orada olduğunu bilmedne aynı okulda okumaya başlarlar. ~~~ Esila : Az önce otobüsteydim. Arkadan bir k...