Arklar oy verin
Lalisa'dan
Gözlerimi aşağıdan gelen mü-kem-mel kokularla açtım. LAN ben evde değilim. Düşün Lis, neredesin bak bu yatak gri senin yatağın siyah. Siktir bu yardımcı olmuyor. Dün gece neredeydim? Sehun'un tuttuğu bir mekanda benim doğum günümü kutluyorduk. Kim beni arabaya bindirdi? Tabii ya Jungkook. Tamam şuan herşeyi hatırlıyorum en ince ayrıntısına kadar.
Acaba ben buradan nasıl çıkacağım? Bu ev çok büyük. Ayağa kalktım ve odanın içinde yürüdüm. İki tane siyah kapı vardı. Duvarın sağında olan kapıyı açtım. Lavabo mu? Çık çık. Ya da dur bu bir işaret elimi yüzümü yıkamalıyım. Lavaboya doğru yürüdüm. Suyu yavaşça açtım. Soğuk su tenimle buluştuğunda irkilsem de elimde dolan suyu yüzüme çarptım. Dün çok makyaj yapmadığım için makyajı çıkarmak zor olmamıştı. Dün fazla içtiğim için çişimin gelmesi normaldi bende işimi halledip lavabodan çıktım. Hala ne içtiğimi hatırlamıyordum çünkü çok çabuk sarhoş olan biri değildim ve ister istemez ne içip de gecenin yarısını hatırlamamama sebep olan içkiyi merak ediyordum. Odanın içine geldiğimde beynime giren ağrı ile şifonyere tutunmak zorunda kaldım. Gözümün önüne yavaşça dün ki olan şeyler geliyordu. Jungkook'un beni kucağına alması, ön koltuğa yatırması, eteğimi düzeltmesi...
Başıma giren ağrı biraz hafifleyince diğer siyah kapıdan çıktım. LAN burası Chaelerin evi. Niye buradayım? Benim Jungkook'un evinde olmam gerekmez miydi?
Gerzek Rosé ile Jungkook kardeş?
Hm şimdi anladım.
Evi bildiğim için merdivenlerden aşağı inip sola döndüm. Şimdi diyeceksiniz ki niye o zaman Jungkook'un odasından tanımadın? Çünkü Rosé o odaya kimseyi sokmazdı. Kapıdan içeri girdiğimde aşırı derecede yakışıklı bir Kook görmeyi beklemiyordum.
Onu biraz süzdüm, gri T-shirt altına siyah şort giymişti ve uzun ve kaslı bacakları çok seksi duruyordu.
Sanki gözlerimi hissetmiş gibi seslendi.
"Lis?"
"Kook?"
"Günaydın."
Bana dönmüş elinde ki spatulayı tezgahın üzerine koymuştu.
"Yakışmış."
"Ney?"
"Lis, üstünde benim t-shirtüm var."
Hemen bakışlarımı gövdeme çevirdim. Tanrım altımda siyah dantelli sütyen ım ve üstümde onun beyaz oldukça içimi belli eden bir t-shirtü vardı. Bütün kanım yanaklarıma toplanırken başımı yavaşça kaldırdım.
"Lali, utanmana gerek yok zaten bakmadım. Benim yanımda rahat ol."
Güven verici bir şekilde gülümsedi.
"Senin yanında zaten rahatım. Ki bakma ihtimalin bile geçmedi aklımdan. Ama anlarsın ya işte."
Kafasını aşağı yukarı salladı. Bir kaç kişiyle bile yatmıştım ama onun yanında çok utanıyordum. Zaten hoşlanıyorsan böyle olmaz mıydı?
"Hadi masaya oturan ben geliyorum."
Masaya doğru yürüdüm. Sandalyeyi hafifçe çektim ve oturdum. Elindeki pankek tabağıyla ve sütle çok tatlı duruyordu. Tepsiyi düşürmemek için dikkatini vermişken kaşlarını çattı ve dudaklarını büzdü. Tanrım sana geliyorum TANRIM. ÇOK TATLI. Ayağa kalkıp elinden süt dolu bardakların olduğu tepsiyi aldım. Ve geri geri yürüyüp masanın üstüne koydum o da pankek tabağını masanın ortasına koydu. Tabağımı hazırladıktan sonra kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Onunda bana baktığını gördüğümde biraz şaşırsam da bozuntuya vermedim.
"Kooks, beni daha önceden tanıyor muydun?"Ama adam zaten biliyordu Tae'nin telefonundan yazan kişinin Lalisa olduğunu çünkü Tae istese bile unutmazdı o günleri...
"Nasıl yani?"
Sıkkınlıkla dudaklarımı ısırıp gözlerimi kaçırdım.
"Yani abimle çok yakınsınız, o beni sana anlatmıştır herhalde o yüzden sordum."
"Evet seni tanıyordum hatta çok fazla senden konuşurduk. Sana o zaman bile çok yakınmışım gibi hissettim çünkü abin senle yatıp senle kalkıyordu. Ben de hep abinin yanında olduğum için ister istemez biliyordum seni."