Alçin'in Anlatımıyla
Didem gelmişti. Tabi ondan önce Berk geldi. Berk Didemden bir yaş büyük olan abisiydi. Onun geleceğini bilmiyodum. Ama geldiğine sevinmiş.
Berk çok tatlı ve eğlenceli biri beraber sinemaya gitmeye karar verdik. Birlikte sahile yürüdük. Ben korku filmi izlemeyi severdim ama Didem bundan nefret ederdi. Yalan söylemiş olmiyim ama ben de kormuyor değilim. Yinede Berk bizi korku filmine götürdü. Berk ortamızdaki koltuktaydı . Korkan ona sarılıyordu. O bundan hiç memnun olmasa da ses çıkarmıyordu. Ama en sonunda sabrı taştı.
- Kızlar kaslarımı erittiniz bu nasıl sarılmak ya! Uff acıyo valla!
- Oy kıyamam sana Berkcikin kasları mı azalmış.
Dedi Didem ve sırıttı. O sırada bir bağırma sesi duyduk. Filmden geliyordu. Yine ikimizde Berke sımsıkı sarıldık.
- Tamam anlaşıldı ben sizden kurtulamıcam. Alın sizin olsun kaslarım . Canım kaslarım!
Sahte bir üzgunlükle söylüyordu ve bu benim sinirimi bozdu ona bir yumruk geçirdim.
- Kızım napiyon sen. Her gün adam mı dövüyon Ah!
- Alt tarafı dokunduk ya amma abarttın sen de !
- Kesin öyledir Ah!
Film bitmişti. Aslında bitmemişti. Çok ses çıkarıyoruz diye bizi sinemadan attılar. Çıktığımızdan beri kimse tek kelime etmedi. Sonra dayanamayıp herkes aynı anda kahkaha attı.
- Kızım bir sinemadan kovulmadığımız kalmıştı o da oldu .
- Ne yapıyım ya benim suçum mu değil sen işine bak haydi şimdi ne yapıyoruz.
Didem birden araya daldı.
- Bence şurada oturup çay içelim.
- Tamam.
- Olur.
Sahilde bir bankta oturup. Çay söyledik. Çayımızı içiyoduk ki Biri geldi.
- Yamaç senin ne işin var burada?
- Asıl senin ne işin var burada ve bu adamla. Didem sana da ayıp yani hani Alçin'in yanına bir erkek yaklastırmıcaktın.
Didem bir anda öksürdü. Ben bu öksürüğün neden olduğunu çok iyi biliyodum.
- Didem siz Yamaçla tanışıyomusun diye sorucam ama siz iş birliği bile yapmışsınız.
Didem pişman bir şekilde bakıyordu.
- Valla sandığın gibi değil açıklayabilirim.
- Açıkla.
Berk oradan şaşkınlıkla bizi izliyordu.
- Şey !Yamaç açıklasın.
Berk sonunda konuştu.
- Biri ne olduğunu bana açıklayabilir mi?
Yamaç sinirle Berk'in gözünün içine bakıyordu.
- Sen hala ne konuşuyorsun lan.
Yamaç bunu söyler söylemez Berk'in üstüne atıldı ve ona yumruk atmaya başladı. Berk de buna karşılık verdi.
Birbirlerine daldılar. Onları ayırmaya çalışsam da ayırmadım. En sonunda :
- Yeter!!!
Benim sesimle beraber ayrıldılar.
- Yamaç ne yapıyorsun sen kuzenime.
- Ne! Kuzenin mi?
- Evet ne sandın sevgilim falan mı? Uzak dur benden, ailemden ve sevdiklerimden. Sen olduğun sürece biz tehlikedeyiz.
- Alçin be-
- Tek kelime daha etme. Didem, Berk hadi gelin benimle.
Arkamdan yürümeye başladı ikisi de. Yamaç bana şaşkınlıkla bakıyordu.Yamaç'ın Anlatımıyla
Alçin beni asla affetmeyecekti. Ve haklıydı da ben onlara sadece tehlike getirdim. Buradan gidecektim. Ama Alçin'i sevmediğimden değil onu çok sevdiğimden gidecektim. Ona zarar gelmesine izin veremezdim.
Alçin 'in Anlatımıyla
Eve beraber gittik.
O neden böyle yapıyordu. Benim yanımda bir erkek olmasını istemiyor sadece onunla görüşmemi istiyordu sanki. Bu aşk mıydı. Hayır bu olamazdı. Ona çok mu ağır konuşmuştum. Ben bunu düşünürken Didem daha fazla dayanamayıp.
- Alçin beni affettin mi? Yalvarırım sana!
- Doğru bir de sen varsın değil mi. Anlat bakalım dinliyorum.
Didem'in ağzında bakla ıslanmazdı. Herşeyi birden döküverdi
- Yamaç beni aradı ve senin onu tanıdığını ama onu bir türlü sevemediğini söyledi. Ben de bunu aşk sanmıştım. Ama hala öyle düşünmüyorum.
Berk olaydan yine bir şey anlamadı ki.
- Kızım sizin nasıl bir çevreniz var. Yemin ediyorum odadan mahalleye çıkan kahkahayı duymayan kalmadı.
- Ben kutu oyununu getiriyim.
Yamaç aklımdan çıkmıyordu. Onun gülüşü, sesi, yüzü ... Aman neyse onun gibi birine aşık olamazdım. Kutu oyununu getirdim ve oynamaya başladık. Genellikle ben yeniyordum tabiki de. Akşam olduğunda Berk ve Didem benim yanımdaki ve karşımdaki odaya dağıldılar. Yarın okula gidecektim. Onların dersi yoktu yarın. Evde duracaklardı sanırım.
Yatağıma uzandım. Anında uykuya dalmışım. Sabah kalktığımda herkese görüşürüz diyip okula gittim. Yamaç ortalarda yoktu. Buna sevinmiş miydim yoksa üzülmüş müydüm emin değilim. Ben bunu düşünürken sınıfa Yamaç geldi. Benden en uzak yere oturdu. Tam onun yanına gitmeyi düşündüğüm an yanımda iki kişi belirdi. Eslem ve Doruk.
- Kızlar çıkışta ne yapıyorsunuz. Ben sahilde bir restorana götüriyim sizi diyorum.
Eslem çok mutluydu.
- Tabi canım gideriz dimi Alçin.
- Ben gelemicem. Malum evde kuzenlerim bekliyor.
- Ben sadece Didem gelicek diye biliyodum.
- Sen yine iyisin Doruk ben kuzenlerinin geldiğini bile şimdi öğrendim.
- Eslem ben sana söylemeyi unutmuşum kusura bakma.
Aslında unutmamıştım. Çünkü Eslem Berk'e sulanıyordu. Bu Berk'in hoşuna gitsede benim hoşuma gitmiyor.
- E, eğer kuzenlerin için sıkıntı olmıcaksa biz de size gelelim dimi Doruk?!
Eslem, Berk'in geldiğinden adı gibi emindi.
- Bilmem benim için farketmez. Sen ne dersin Alçin?
- Olur ama ben yine de kuzenlere bir soruyım?
Telefonu çıkardım ve Didem'e mesaj yazdım.
- Didem bugün eve Eslem ve Doruk da gelmek istiyor. Biraz takılırız falan diyo. Sen bunu bir Berk'e de sor istemezseniz ben hallederim bir şekilde.
- Yok gelsinler . Hem de şu Doruk' la tam bir tanışmamız olmamıştı. Benim için büyük bir fırsat.
- İşin gücün gevezelik Didem.Çocuğun başını da yakıcaksın.
Didem benim ne söylediğimi kesinlikle anlamıştı ama şuan umursamadığı kesin bir gerçekti.
- Ne olacak sanki alt tarafı abimler öğrenirse hobilerini gerçekleştirecekler.
Bunu nasıl bu kadar kolay söyleyebiliyor. Bu arada evet abileri hobi olarak Didem'in sevgilelerini dövüyor. Didem çok güzel bir kız ama 3 sevgilisi dayağa kurban gittiği için onunla son bir yıl içinde sevgili olmak isteyen birileri çıkmadı.
- Didem tamam yeter Doruk'a sulanmıcaksın o kadar.
- Tamam be!!
Hoca çoktan sınıfa gelmişti hatta ders bitmişti bile. Gözlerim onu arıyordu. Sonunda onu gördüm. Ama buna hiç sevinmedim. Bu nasıl olurdu. Yamaç birini yanağından öptü. Bir dakika düne kadar bana aşık olan Yamaç şimdi başkasını mı seviyordu. Hayır ya! Buna üzülmüş müydüm?
- Alçin! Alçin! İyi misin kuzum . Ne oldu?
- İyiyim Eslem dalmışım. Hadi Doruk'u çağır da gelsin gidelim.
Doruk bir arkadaşıyla konuşuyordu. Eslem yanına gidince arkadaşıyla vedalaşıp yanımıza geldi. O sırada arkamdan bir ses duydum.
- Alçin!
Arkamı döndüğümde Mert ile karşılaştım uzun zamandır konuşmuyorduk. Yani konuşamıyorduk çünkü sevgilisi onu çok kıskanıyordu. Sanırım en sonunda ayrılmışlardı.
- Mert sevgilin nerede?
Benim yanıma geldi ve sırıttı.
- Valla çok şükür ayrıldık.
Benim niye her tanıdığım adamın eski sevgilisi ruh hastası oluyordu ki.
- Senin adına sevindim.
- Kimse benim kadar sevinemez. Şu yakışıklılık o kızla beraber yaşlanamazdı.
- Sen niye bu kadar kendini beğenmişsin ya!
- Yalan mı? Yalansa yalan de.
- Hadi kuzum gitmiyor muyuz?
Bu arada Eslem Mert'ten nefret ediyordu. Neden bilmiyorum ama onu her gördüğünde kaçıyordu.
- Nereye gidiyorsunuz?
- Bizim eve kuzenlerim gelmişti onlarla takılıcaz istersen sen de gel tabi dersin yoksa.
- Dersim bitti benim. Gelirim seni mi kırıcam.
O an birşey farkettim. Yamaç bizi gözetliyodu. Karşısındaki kız ne kadar sohbet açsa da o ona sadece kafa sallıyordu. Ben onu görmek dahi istemediğimden:
- Hadi gidelim burası bastı beni. Yıkılıp kalıcam şuraya.
- Ne oldu kuzum iyi misin?
- Anlatırım sonra hadi gidelim.
Eve gittiğimizde çok garip birşeyle karşılaştık. Tabi ben değil onlar.
Didem ve Berk pes atıyorlardı- yani oynuyorlardı yanlış anlaşılmasın duvara falan fırlatılmıyordu yani-
Onlar aslında pes oynamalarına değil de: Didem'in Berk'i 13-2 yeniyor olmasına şaşırmışlardı . Ben buna alışıktım ama bilmedikleri birşey vardı ben Didem'den daha iyi oynuyordum.
- Kızım sen nasıl böyle oynuyorsun ya Alçin'in nasıl oynadığını bilmesem en iyisi sensin dicemde.
- Evet ya Alçin çok iyi oynuyor. Benim yerimde o olsaydı eminim ki ona 28- 4 yenildiğin gibi yine yenilirdin.
Evet burada olduğumuzu hala anlamamışlardı. Ama sorun o değil bütün gözlerin bana çevrilmesiydi.
- Hadi ama niye bu kadar şaşırıyorsunuz.
Didem ve Berk şaşkınlıkla arkalarına döndüler ve bizi gördüklerine baya şaşırdılar.
- Aaa! Siz buradamıydınız?
Ben Didem'in bu sorusuna karşılık verdim.
- Evet şimdi geldik.
Doruk şaşkınlığını hala sürüyordu.
- Bir maç beraber oynayalım mı? Merak ettim doğrusu gerçekten o kadar iyi oynuyor musun?
- Peki.
Sırıttım. Çünkü evet gerçekten çok iyi oynuyordum. Beraber koltuğa oturduk ve takım seçtik. Tam oyuna başladık ki dakika bir olmadan gol attım. Herkes beni izliyordu.
- Hey izlemeyin beni öyle konsantre olamıyorum.
Doruk bunu avantaj bildi.
- İzleyin onu .
- Doruk!! Bak seni acayip büyük bir farkla yenmemi istemiyorsan sus.
Tam o sırada Doruk gol attı. Öyle bir sevindi ki herkes kulağını tıkadı.
- Doruk bağırma!
Oynamaya devam ettik ve ne oldu bilin. Doruk'un golünün hevesi kursağında kaldı. Maç 26-1 bitti.
- Lan bu ne oğlum.
- Eee, ne sandın beni koçum. Kolay lokma değilim ben.
Bu herkesi güldürürken Doruk'u depresyona soktu. Kalakaldı öylece.
- Doruk iyimisin? Doruk! Doruk!
-Heh!
- Hadi gidelim diğerleri arabaya gittiler bizi bekliyorlar.
- Tamam.
Ben sırıtmadan edemedim. Arabaya doğru giderken Doruk bana ters ters bakıyordu.
- Hadi ama maç oynamak isteyen sendin.
- Kızım hadi insan ufak bir farkla yener ama sen acımadın hiç bana.
- Tamam kusura bakma ya! Özür dilerim.
Tabi yüzümü yavru köpek bakışıda yapınca bana karşı koyamadı.
- Tamam kızım ya ! Of ! Bakma şöyle.
- Affettin mi?
Bana samimi bir şekilde gülümsedi ve kolunu omzuma attı. Arabaya böyle gittik.
- Barıştınız mı? Valla ben o gollerden sonra Doruk senin yüzüne bakmaz sanıyordum.
- Mert!
- Mertt!
Doruk ve ben aynı anda Mert'e bağırmıştık. Bu hepimizi güldürmüştü.Yola çıktık. Doruk bizi bahsettiği kafeye götürdü. Orada sohbet ederken Berk'in telefonu çaldı. Açtı.
- Ne! nerede? hangi hastahane?Tamam geliyoruz.
Ben telaşlanmıştım. Berk de öyleydi.
- Berk ne oluyo?! Kime ne olmuş?
Berk kısa bir sessizlikten sonra.
- Alçin sana bir şey söylicem ama telaş yapma güzelim . Abin sana sürpriz yapmak için buraya geliyordu fakat... havaalanından taksiyle buraya gelirken bir kaza olmuş.
- Ne!?
Diyebildim sadece şuan kendimde değildim ve tek söyleyebildiğim kelime oydu.
- Güzelim sakin ol lütfen.
O sırada başım dönmeye başladı. Ne olduğunu hiç hatırlamıyorum.
- Ben-im baş-ım dö-nü...
Son hatırladığım bir anda yere düşüşümdü ve çığlıklar uğultulu çığlık sesleri kafamın zonklamasına sebep oluyordu.
- Alçin aç gözünü güzelim hadi. Ambulans çağırın!!
- Kuzum hadi uyan hadii!
O sesler beni daha kötü yapıyordu onlar benim yüzümden üzülüyordu ve ben hiç bir şey yapamadım.
- Doruk yavaş abi.
- Getirin sedyeyi!!
Sesler birbirine karışıyordu.
- Hadi! Hadi!
- Sikerim ben böyle işi.
Gözlerimi açtığımda bir hastahane odasındaydım. Eslem ve Didem yanımdaydı.
- Ne oldu? Niye burdayım ben?
Sesim o kadar sessiz çıkmıştı ki beni zar zor anladılar.
- Kuzum bişey olmadı sadece korku ile bir bayılma geçirdin.
- Diğerleri nerede?
Öncekine göre sesimi düzene sokmuştum.
- Onlar kantine gitti.
- Peki...Abim... O nasıl?
Kimseden ses çıkmayınca korkmaya başlamıştım. Çok korkuyordum... Çok.
- Ne oldu abime söylesenize!!
Didem konuşmaya başladı .
- Alçin, abin hala ameliyatta durumunu biz de bilmiyoruz. Berk hemşireyle konuşmuş ama hemşire hiç bir şey dememiş.
Yavaşça kalmaya çalıştım ve başarılı da oldum. Biraz ağrım vardı ama abimden önemli değildi.
- Kuzum dur ne yapıyorsun? Doktor dinlenmeni söyledi.
- Eğer beni durdurmaya çalışan olursa çok fena olur.
Yataktan kalktım ve ayaklarımı zemine bastım. Ayakta durmak biraz zor olsa da sıkıntı yoktu. Odadan çıktım. Kızlarda peşimden geliyordu.
- Nerede?!Abim nerede diye sordum.
- Karşındaki kapı kuzum.
Ben hızla oraya ilerliyordum ki karşımda Doruk ve Berk'i gördüm. Kavga ediyorlardı. Onları umursamadan ittirerek aralarından geçtim. Herkes bana bakakaldı. Ameliyathanenin kapısına vurmaya başladım.
- Abii !! Abi !!
Berk ile Doruk kavgasının bitirmiş olacak ki Berk beni tuttu.
- Berk bırak beni abim içerde durumu nasıl bilmiyorum. Allah'ın cezası kapıyı da açmıyorlar.
- Tamam Alçin sakin ol bak. Abin sapasağlam çıkacak oradan tamam mı!?
O anda gözüm Mert'i göremedi.
- Mert ne-rede?
- Lavaboya gidecekti.
O sırada Mert belirdi.
- Heh bak geldi!.
Mert'in yüzü solmuştu. Ne olmuştu ki böyle? Çok kötü gözüküyordu.
Kimse bir şey demiyince Doruk konuştu.
- Abi ne oldu sana böyle?
Mert'in konuşacak hali yoktu ancak o konuşmayı tercih etti.
- Alçin sana bir şey söylemem lazım.
- Ne oldu Mert!?
- Ben karakoldan bir arkadaşımı aradım. Olay-la bilgisi vardır di-ye.
Mert birden sustu.
- Ne oldu Mert söylesene!!?
Ben tüm gücümle bağırıyordum.
- Abine bilerek çarpmışlar.
- Nee?!
- Ne!?
Ne?!
Hepsi birden konuşmuştu fakat ben hiç bir şey demeden öylece kaldım.
- Alçin karakoldan arkadaşım Vural herşeyi araştırıyor. En kısa zamanda kim? Neden ? Böyle bir şey yapmış öğrenicez. Şimdi sakin ol tamam mı?
- Na-sıl kim yapar bunu?
Kekeleyerek de olsa bir cümle kurmuştum.
- Güzelim sakin ol. Bak Mert'in arkadaşı birşey bulduğunda Mert'e söylicek o da bize söyler tamam mı?
- Evet Alçin şimdi sakin ol tamam mı?
Bir ses duydum kapı sesi. Ameliyathanenin kapısı açılmıştı. Arkamı döndüğümde karşımdaki manzara berbattı. Abimin üstü örtülüydü.
- Hayır olamaz!! Abi yapma ne olur!! Bırakma beni abii !! Lütfen! Açın örtüyü nefes alamaz böyle !
- Alçin sakin ol güzelim.
Onun da sesi ağlamaklıydı.
Arkamı dönüp onlara baktığımda hepsi ağlıyordu yada çok üzülmüşlerdi.
- Ab-im ö...
- Güzelim sus! Bak kendini topla lütfen!
- Berk Benim Abim öldü Ne diyosun sen?!!
Sesim hem ağlıyordu hemde sinirden çıldırmış durumdaydı.
- Kuzum tamam gel yorma kendini daha yeni uyandın.
Kolumdan nazikçe tutup hadi dercesine bana bakıyordu.
- Bırak Eslem! Ben bunun kimin yüzünden olduğunu çok iyi biliyorum.
Herkes şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu. Hızlıca odaya gittim ve odanın banyosunda hastane önlüğünü çıkarıp kıyafetlerimi giydim. Bekin yanına gittim.
- Berk annem ve babam biliyor mu?
- Evet. Yoldalar buraya geliyorlar.
- Tamam ben gidiyorum peşimden gelen olursa öldürürüm.
Bunu ciddi ciddi söylüyordum çünkü kafayı yiyecek vaziyetteydim.
- Kuzum ne diyosun sen?
- Güzelim sakin olur musun?
- Ben ciddiyim.
Dedim ve çantamı alıp hızlıca oradan çıktım. Onlar arkamdan bakıyorlardı sadece çünkü benim ciddi olduğumu anlamışlardı. Hızlıca hastaneden çıktım. Telefonumu çıkarıp Yamaç'ı aradım. Açmadı. Peki kendi bilirdi ben de onun evini basardım. İlk önce eve gidip silahla , çakı aldım. Evet evimizde silah vardı çünkü babamın birçok düşmanı vardı. Babam bunu evde o olmadığı zamanlar kendimi korumam için kasaya koymuştu. Kasanın şifresini bildiğim için zorlanmadım. Ve bu arada tekrar evet babamın çakı koleksiyonu var. Evden çıktığımda taksiye atlayıp. Yamaç'ın evinin adresini taksiciye verdim. İlk başta iyiki onu araştırmış ve evinin adresini bulmuştum aslında ben değil
Hacker bir arkadaşıma buldurmuştum.
Neyse taksiciye parayı verip indim. Kocaman bir evdi. Tabi mafyanın evini neden küçük olmasını düşünmüştüm ki. Korumalar görmeden içeri girmeyi başardım ve evin kapısının zilini çaldım. Kapıyı hizmetli açmıştı. Onu ittirip içeri girdim.
- Hanımefendi böyle giremezsiniz.
- Bu seni ilgilendirmez. Yamaç nerede?
- Hanımefendi korumaları nasıl atlattınız?
- Sen sorgu meleği değilsin benim.
Belimdeki silahı aldım ve ona gösterdim.
- Üst katta sağdan ikinci oda.
Merdivenleri çıkıp odaya vardım. Kapıyı açtığımda Yamaç yatakta telefonuyla ilgilendiriyordu.
-Yamaç!
Hemen bana döndü ve şaşkınlıkla elimdeki silaha baktı.
- Alçin ne yapıyorsun sen?
- Senin yüzünden abim öldü lan!!
- Ne!!
Kapı sesi geldi. Korumalar gelmişti. Kapı yanımda kaldığı için onları görebiliyordum. İki kişilerdi ve ellerindeki silahları ban doğrultmuşlardı.
- Korumalarına söyle geri çekildiler. Benim dünyadaki en değerli varlığım öldü. Ölümden korktuğumu mu sanıyorsun? Önce seni öldürürüm sonra da kendim ölürüm ama umrumda değil. Şimdi söyle onlara geri çekilsinler.
- Duydunuz geri çekilin.
- Ama Efendim.
- Geri çekilin!
- Peki.
Kapıyı kapattılar.
- Alçin ne oldu anlamadım. Abin... nasıl yani?
- Abime bilerek çarptılar sırf seninle görüştüm diye. Ben bunları hakedecek ne yaptım haa!! Senin yüzünden öldü. Sen hayatıma bomba gibi girdin. Bende şuan senin patlamanı izliyorum.
- Alçin bak dinle beni güzelim. İlk o elindeki silahı indir.
- Hayır!! Sen benim abimimin ölümüne sebep oldun. İlk seni sonra bunu yapanları öldürücem.
O sırada telefonum çaldı. Arayan Berk'ti. Açmadım. Birkaç sefer o aradı sonra sırasıyla Didem,Doruk ve Eslem aradı. En son Berk aradı ve.
- Alçin aç artık şu telefonu. Bak belki önemli birşeydir.
Sinirli bir şekilde kabul ettim.
- Tamam.
Telefonu açtım.
- Alo Alçin güzelim bak beni iyi dinle.
- Ne var Berk hızlı ol. Öldürmem gereken biri var!
- Güzelim bak sakin ol ve bırak adamı.
- Bunu söylemek için aradıysan kapatıyorum. Çünkü ben ciddi ciddi onu öldürücem.
Yamaç bana üzgün bir şekilde bakıyordu. Hiç tanımasam yanlış anladım dicem.
- Alçin abin ölmemiş.
Bu son duyduğum neydi öyle?
- Ne diyosun Berk ben... o ameliyathanenin içinden örtülü çıkan abimi gördüm. Bana... yalan söyleme.
Ben ne kadar telaşlıysam Berk bir o kadar sakindi.
- Alçin annenler geldi ve abinin yüzünü açtırdılar. Abin değilmiş. Sadece üstünde abinin kimliğini bulmuşlar. Heralde kapkaça falan uğradı.
- Berk o zaman abim nerede?
- Bilmiyoruz.
- Bilmiyoruz ne ya! Abim kapkaça uğrasa karakola giderdi. Ve biliyorsun abim en son kapkaça uğradığında adamı hastanelik etmişti.
- Bilmiyorum Alçin biz şimdi karakoldayız çabuk buraya gel.
Telefonu kapattım. Telefon hoparlörde olduğu için hepsini o da duymuştu.
- Alçi-
- Sus! Abim ölmemiş olsa bile çok büyük ihtimalle kaçırıldı ve bu yine senin suçun.
Hızlıca odadan çıktım ve kapıdaki korumalarla karşılaştım. Ben çıkınca hepsi içeri baktı. Onun sağlam olduğunu görünce kimse bana birşey yapmadı. Hızlıca taksi durdurup karakolu tarif ettim. Yamaç arabasıyla beni takip ediyordu.
- Daha hızlı olurmusunuz lütfen.
- Daha fazla hız yapamam kusura bakmayın.
Karakola vardık taksiciye ücreti verdim ve taksiden fırladım. Yamaç arkamdan geliyordu . Silahla karakola giremicemi bildiğimden Berk'i aradım.
- Berk karakolun bahçesine gel.
- Tamam bekle güzelim.
Berk dışarı çıktı. Yanında Didem ve Mert'de vardı. O an Yamaç'ta arkamdan gelip kolumu kavradı. Nazikçe demek isterdim ama hiç nazikçe değildi.
- Yamaç ne yapıyorsun bırak kolumu!
- Alçin konuşmamız lazım.
- Benim seninle konuşacak hiç bir şeyim yok.
Mert birden lafa girdi.
- Alçin ne oluyor. Kim bu adam ne istiyor senden?
- Sanane lan !
- Yamaç yeter git burdan !!
- Alçin konuşucaz dedim.
- Karakolun önündeyiz farkındasın dimi seni şikayet etsem hapse kadar yolun var!
- Alçin lütfen.
Bunu yalvarırcasına söylemişti. Ama bu benim gram umrumda değildi. Berk ne kadar sabırlı biri olsa bile buna dayanamadı ve Yamaç'a yumruk attı.
- Berk!
- Berk?
Didem ve ben aynı anda konuşmuştuk. Ben sorar gibi söylemiştim ancak Didem kızmak ve şaşırmak arasında gidip gelmişti.
- Ailemden uzak dur!
- Berk tamam bırak ne hali varsa görsün.
Yamaç o yumruğu hiç umursamamış
- Alçin abini kimin kaçırdığını öğrendim.
- Nasıl?! Ne zaman öğrendin?
- Arabadayken bir telefon geldi. Abinin onların elinde olduğunu söyledi.
Anında cebim titredi. Telefonum çalıyordu. Özel numara mı? Yamaç benim şaşkın bakışlarımı anladı.
- Alçin kim arıyor.
- Ö-zel numara.
- Aç ne bekliyorsun.
Bu ses Didem'e aitti. Sonra Mert konuştu.
- Belki abinle ilgilidir.
Berk elimden telefonu alıcaktı ki. O almadan telefonu açtım. Yine robot ses.
- Alo Alçin.
- Ne istiyorsun?
- Abin benimle bunu söylemek istemiştim.
- Ne diyosun lan sen!?
- Sakin ol tatlım ona çok iyi bakıyorum. Dimi abisi?
Arkadan hiç beklemediğim bir ses geldi.
- Alçin canım sakin ol ben gayet iyiyim. Arkadaşına dikkat et Alçin.
- Yeter lan bu kadar sus abisi!
- Abimin kılına zarar verirsen senin doğduğuna pişman ederim. Anladın mı lan!
- Sakin ol. Benim abinle derdim yok. Sen Yamaç'ı ver ben de sana abini veriyim.
- Son kez söylüyorum abime zarar vermiceksin.
- Sana uzun bir mühlet tam bir hafta.
Bir yolunu bul ve Yamaç'ı buraya getir. Getireceğin yeri konum atıcam. Ve her gün seni aricam. Onu getireceğin gün bana söyliceksin. Anlaştık mı!?
Son cümlesi çok kaba çıkmıştı.
- Hı-hı
Telefonu kapattı. Ben sadece abimin söylediği cümleyi düşünüyordum.
Arkadaşına dikkat et.
Arkadaşına dikkat et.
Arkadaşına dikkat et.
Kafamda bu cümle dönüp duruyordu.
Berk'in sesiyle kendime geldim.
- Alçin kimdi o ne konuştunuz?
- Abimi... kaçıran kişi. Eğer Yamaç'ı ona götürürsem abimi... vericeklermiş.
- Hadi içeri geçelim güzelim annenler de orada polise herşeyi anlatırsın. -Hayır. Anlatamam.
- Niye?
- Hayır dedim Berk !!!
- Ama güzelim bak anlatmassan abini bulamayız.
- Sus Berk !
- Tamam güzelim.
Neden mi böyle demiştim. Abim arkadaşına dikkat et demişti. Ya bu Yamaç değilse. Doruk veya Eslem olabilir. Mert olamaz çünkü o değil miydi abini kazayla değil bilerek öldürmüşler diyen. Bir dakika eğer o ölen abim değilse Mert bunu nasıl öğrenmişti . Ne ara bu kadar şeyin içine girmiş olabilirdi ki !?
- Anne!
Annemi gördüğümde çok kötü gözüküyordu.
- Alçin kızım!
Anneme sıkıca sarıldım. Sanki onu da abim gibi kaçıracaklar düşüncesi vardı kafamda.
- Geçicek anne merak etme. Abim bulunacak.
- Biliyorum annecim biliyorum.
Sesi o kadar yorgundu ki sanki her an bayılacak sanıyordu karşısındaki.
- Size polis korumalar göndericez. Evinizin önünde ve sizin yanınızda bulunacak.
Babam bunu istemedi.
- Hayır. İstemiyorum. Ben kendim korumalar tutucam. Size gerek yok.
Babam da çok korkmuştu. Ancak bizim için güçlü duruyordu.
- Peki ama eğer bir şey öğrenirseniz veya sizi takip eden birileri görürseniz bize haber verin.
- Tamam.
Hepimiz karakoldan çıktık. Ben silahımı Berk'in arabasına koyduğum için içeri girebilmiştim. Ben ve Didem Berk'in arabasına binmiştik. Annem ile babam da kendi arabalarıyla bizim önümüzde gidiyordu. Diğerleri evlerine dağılmıştı. Yamaç hariç. O hala bizi takip ediyordu.
- Bu Yamaç b*ku bizi mi takip ediyor.
- Evet.
- Oğlum bu dersini almadı mı? Niye hala seninle uğraşıyor? Ve bu arada unutmadım sanma.
- Neyi?
- Niye Yamaç'ı aradı o ş*r*fsiz.
- Dedim ya herşey Yamaç yüzünden.
- Doğru ya.
Eve vardığımızda babamın çağırdığı korumalar eve varmıştı. Yaklaşık 25-30 kişiydi. Ne yuh bu ne böyle?
- Baba bunlar çok fazla değil mi?
- Hayır kızım. Sizi sadece böyle koruyabilirim. Hadi içeri geçin.
Berk ve Didem büyük bir bavul yapmışlardı kendilerine. Onlar bir süre burada kalacaklardı. Zaten okulları buraya daha yakındı. Zaten Berk okulu bitirmişti.
Kimseye bir şey söylemeden kendimi odama attım. Çok yorgundum. Belimde silah cebimde çakı bunları taşıyıp da yorulmayan olmazdı zaten.
Banyoya girdim ve soğuk bir duş aldım. Yarın kuaföre gidip saçımı kısaltmayı düşünüyordum. Tabi çok da kısalttırmıcaktım. Banyodan çıkınca karşımda Didem belirdi. Birden yerimden sıçradım.
- Ne yapıyorsun kızım sen!
- Korkuttum mu? Pardon.
- Ödüm koptu burada !
- Pardon ya. Neyse ben niye senden özür diliyorum ki. Anlat hadi herşeyi. Telefonda ne konuştunuz. Dökül.
- Söyledim ya herşeyi.
- Bu kadar olmadığını biliyorum . Beni kandıramazsın.
- Öff!! Vazgeçmicen değil mi?
-Hay-yır.
- Tamam dinle beni. Abimin sesini duydum ve... bana arkadaşına dikkat et dedi.
- Ne kime? Adını söylemedi mi?
- Hayır o sırada adam sanırım onun ağzını bantladı.
-Yok artık!
-Var artık!
- Kim olabilir? Bi fikrin varmı?
- Aslında var ama... Bilmiyorum ya! Off!
- Kim peki?
- Mert.
- Ne? Ne alaka ya?
- Ya belki Yamaç'tan da bahsediyor olabilir.
- İnşallah öyledir.
- Hadi sen salona geç ben üstümü değiştirip geliyorum.
- Tamam hadi hızlı ol.
Didem odadan çıktı. Bende dolabımı açtım. İlkbahar olmasına rağmen hava yazı aratmıyor. Bu yüzden üstüme siyah ince askılı bir tişört, altıma dar bir kot, ayağıma topuklu kısa bir bot ve sırtıma da siyah beyaz ince bir hırka giydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL KUŞ~Tamamlandı~
General FictionBen sosyal bir kızım ve yüzlerce arkadaşım var . Ama benim hiç bir sevgilim olmadı. Çünkü aradığım aşk bir türlü karşıma çıkmadı. Neden bilmiyorum ama bir gün hayatıma biri girdi ve o zamandan beri tüm hayatım daha da güzelleşti.O bana dünyanın en g...