4| Sen bir düşsün, tüm kâbuslarımı gizleyen

7.9K 772 790
                                    

Evet, fice artık Jeongguk'un ağzından devam edeceğim, bilginize.

_______

Asaf Avidan - Lost Horse

Mnyeong Lisesi - İlk Ders; Felsefe

Jeongguk

'Merak. Birine karşı, ansızın, bir merak duymaya başlarsınız, korkunç bir merak. Onu tanımak, onunla doğmak, dünyaya onunla yeniden gelmek tek amacınız haline gelir. Aşka en uzak cümle, senden nefret ediyorum değil, bilmek istemiyorumdur.' diyordu Flaubert aşkı tanımlarken. Haklıydı, merak iliklerime kadar işlemişti. Ansızın çat kapı gelmiş zihnime ilişmişti usulca. Daha öncesinde meraklar dolayısıyla başıma gelenlerin bilincinde dahi olsam aynı hissiyatı tekrardan yaşamak damağımda tarifi anlatılmaksızın yaşanan bir duyguyu tattırıyordu. Kim Taehyung ise, meraklarımın başında yer alıyordu. Aşk henüz benim için erken bir olguydu, ancak merak için geç bile kalmıştım.

"Bence o da bana aşık." diyerek sırtımdaki çantayı rahat hâle getirmek amaçlı birkaç kez kıpırdattım. Omzumu fena hâlde zorluyordu, çantanın askıları ise bulunduğu yeri terletiyordu, bundan nefret ediyordum. Ancak yine de söylediğim cümle ile bir pislik gibi sırtım. Keyfim yerindeydi, yeni bir gün yeni şeylerdi. Özellikle de bu yeni gün pazartesi ise.

"Aptal düşüncelerin baydı cidden. Adam otuzunu geçmiş olgun birisi, aynı zamanda öğretmenin. Hepsini geçtim yan evinize taşınmış normal bir adam, bilmem farkında mısın ama heteroseksüel olma durumu yüzde doksan falan. Hani Güney Kore'de yaşıyoruz falan ya. Yani demek istediğim saçma sapan oğlan sevici hâllerini adamın üstünde uygulayıp hayal alemine dalma. Adama zorla teklifini kabul ettirmişsin şimdi de gelmiş kesin bana aşık diyor-"

"Ya sen ne anlatıyorsun amına koyayım, ironi yaptık ne ciddiye alıp nutuk çekiyorsun?" demiştim kaşlarımı çatıp inanamayarak. Dudaklarımdan küfür eksilmezken bir yandan da hâlâ omzumdaki sırt çatamı düzeltiyordum, lanet çanta beni boğuyordu. "İki keyfimiz vardı ettin içine." dediğimde okul kapısından tam zamanında içeri girmiştik. Diğer üniformalı öğrenciler de bizim gibi yavaş adımlarla okul yolundan okula ilerliyorlardı.

"Ne bileyim ben, şıpsevdi olduğundan ve sonunda hep kalbin kırıldığından uyarayım dedim." diyerek açıklama yapan Jimin, giydiği pofuduk montuna iyice sarılırken formanın üzerine incecik hırka giymiş bana göz ucuyla bakmıştı. Yüzünü buruşturup montuna daha çok sarıldığını gördüğümde gülecek gibi oldum, bana baktıkça daha çok üşür gibiydi.

"Duygularım ciddi değil, eğlence arıyorum farz et. Sadece tipi ve baskın havası hoşuma gitti işte o kadar." demiştim yeniden sırıtırken, öte yandan omuz silkmiş konuşmamdaki umursamaz havayı sabit tutmuştum.

"Bir iki haftaya geçer diyorsun yani?" diyordu Jimin, hızlı adımlarım dolayısıyla hemen arkamda kalırken. Bana yetişmeye çalışıyor olmasına güldüm, kısa bacaklı olmak zor olsa gerekti.

"Aynen öyle." diyerek ilk heceyi uzatarak söyledim, dudaklarımdaki sırıtış büyürken ağzımdaki bitmek üzere olan lolipopu son kez dilim etrafında döndürmüş ve çubuktan ayırarak şekeri ağzımda yok etmeye başlamıştım. Çubuğu ise el mahkum uzaklarımda olan çöp variline rastgele atmış girip girmemesini önemsememiştim.

scary loveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin