9| Sen içimdeki bu yangını bilmezsin

7.8K 678 993
                                    

Billie Eilish- I Didn't Change My Number

Günlerden çarşamba, haftanın üçüncü günü. Çarşambaları sevmezdim, haftanın bitmesine daha çok olduğunu belli ediyordu sanki. Üzerime bir yorgunluk çöküyordu nedensiz. Pazartesileri dahi severdim ben, çarşambalar küserdi.
Babamın bir çarşamba günü gittiğini buna bir neden saymak istemiyorum. Sadece sevmiyorum demek istiyorum, hepsi bu.

Uyanalı sanıyorum bir saat oluyordu, üzerimde hâlâ dünün anılarını taşıyan benekli pijamam ve siyah crop yerini korurken saçlarımın darmadağınık olmasını umursamıyorum. Esniyorum biraz, tabiri caizse büyük bir boz ayı kadar. Çıplak soğuk parmaklarımı tişörtümün içine yolluyorum, sırtım fena hâlde kaşınıyor. Birkaç kez tırnaklarım orayı kazıyor, gözlerim yeni uyanmışım gibi hâlâ kısık ve tek bir yana odaklı idi, nedeni bariz, söylemesi belki biraz ayıp bok gibi bir güne uyanmıştım. Kısacası berbat hissediyordum.

Nedenini açıklamak gerekirse; yoğun bir baş ağrısının ev sahipliği yaptığı tam o an da uyanıvermiş, koltukta uyuyakaldığımdan mıdır nedir tüm kaslarım davranışlarıma küfür edecek vaziyette ağrıyordu. Kolum kalkmıyordu, içgüveyisinden hallice bir şekilde uyanmıştım. Üstüne ise, henüz daha ayılamamış, ek olarak kas ve baş ağrılarımın had safhada olduğu o dakikalarda sevgili müstakbel arkadaşım su samuru Park Jimin, gördüğü kadarıyla dün yaşanmış tat kaçıran olayları anlatmıştı, görmediklerini düşünmek dahi istemiyorum. Dışarıdan bakılınca bu olayı hiçte bir yerlerine takmıyormuş izlenimi veriyor olduğum aşikardı. Ancak ben Jeongguk, ölüm beni bulana dek okula gitmemeye hatta ve hatta evden dahi çıkmamayı düşlüyorum. Öyle ki bahsetmek dahi istemiyor, yeniden ve yeniden hatırıma düşürmek istemiyorum bu olayları.

"Geç kalacaksınız Jeongguk!"

Annemin sesini duyabiliyorum, hemen dibimde olmasına rağmen bağırmaktan çekinmiyor. Geç kalmak bir yana kalsın okul ve komşuluk hayatımın sonra ermiş olduğunu düşünüyorum. Bunun yanında kullandığı çoğul ekinden nefret etmemi sağlıyor o an. Öyle ki şu lahza kadim dostum Park Jimin'i hiç göresim olmadığı hâlde tam dibimdeki sandalyeye kurulmuş ve masanın üzerindeki meyve tabağından meyveleri ağzına tıkıştırıyor, aynı zaman da ise hemen yanındaki tabakta bulunan kurabiyeleri alıcı gözüyle süzüyordu. Rahibe annesinden nasıl izin almıştı bilemiyorum sahi, dün geceyi bizim evde geçirmişti. Dün çakırkeyif hâlimle bunu hiç de düşünecek kadar önemli bir konu saymamışım.

"Bugün epey rahatsız hissediyorum." diyerek mutfakta geziniyorum, sandalyelerden birisine otursam anında uyuyacak gibiydim. "Okula gitmesem daha iyi olur gibi sanki." diyorum, dudaklarım aşağı sarkıyor izinsiz. Yorgun hissediyorum, Bay Kim ile karşı karşıya gelme fikri değildi elbet, yanlış düşünmeyin.

"Bence de günah çıkarmaya kiliseye gidelim. Yaptıklarını anca böyle temizlersin." diyen Jimin'in burada olduğunu hafızamdan silmek istediğim o anlarda ona dahi dönüp gülemiyorum. Dinsel şakası güldürmüyor yeniden. Hatta verdiği ima ile yüzünün ortasına bir iz bırakmak istiyorum. Annemin yanında böyle hezeyan dolu konuşmasının ceremesini çekecek gibiydim sonradan çünkü

"Bugün pazar değil." diyorum. Onu gıcık ediyorum ancak aldırış etmiyor. Burnundan gülüşünü işitiyor kulaklarım.
Bugün hiçbir şeye tahammül edemeyeceğimi onun gülüşlerinden de fark ediyorum.

"İbadet etmenin günü mü olur canım?" diyordu, hemen sonra omuzlarını kısaca kaldırıp indirdiğini görüyorum göz ucuyla. Göz devirme hissiyatı yüzümde yayılıyor. Baş ağrım, arttıkça artıyor. Zira Jimin'e baktıkça anlattığı olaylar gözümün önünde bir oyun canlandırıyor.

scary loveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin