2 yıl sonra...
Kapının çalmasıyla birlikte pişirmek üzere olduğu yumurtayı bırakıp kapıya yöneldi uzun boylu adam. Kapıyı araladığında ise Yoongi'nin geldiğini gördü. Gülümsedi.
"Hoşgeldin."
"Hoşbulduk." dedi ve içeri geçti.
Namjoon mutfağa dönüp pişmiş olan yumurtayı tavadan aldı ve tabaklara koyarak masaya götürdü.
"Yine döktürmüşsün Bay Kim mükemmel Namjoon."
"Ah, deme öyle." dedi utangaç bir tavırla.
Yoongi de sırıttı ve masaya oturdu.
"Nerede?"
Onun ani sorusuyla Namjoon durgunlaştı.
"Yukarıda uyuyor."
"Ne oldu?"
Derin bir nefes aldı ve konuştu.
"Dün yine kendi kendine konuşuyordu... Ve onun ismini söylüyordu."
"Halisünasyonları arttı demek..."
"Anlamıyorum Yoongi... Her yolu denedim ama olmadı. Onun iyi olmasını istiyorum ama gün geçtikçe kötüleşiyor."
"eğer Taehyung gitmeseydi belki şuan iyi olurdu..."
"Belki haklısın ama... Onun bunda bir suçu yok, gitmek zorundaydı ve gitti. Ben de isterdim kalmasını ama ailesine karşı gelmek istemedi."
Yoongi anlayışla kafasını salladı.
"Bence tek bir yol kaldı Namjoon... Kabul etmesen de..."
"Olmaz! Kabul etmiyorum! O orada daha fazla kötüleşecek ve belki de düşünmek bile istemediğimiz sonuçlar olacak."
"Nereden biliyorsun?"
"O yalnız ve yabancı bir ortamda yapamaz çünkü! Yakın arkadaşını tanımıyor musun?"
"Tanıyorum ama başka çaremiz var mı? Söyle bana! Böyle halisünasyonlar görmeye devam edecek ve gerçek olmadığını kabullenince intihar edecek! Bunu mu istiyorsun? Daha önce de yaptı, kendini kesti! Ya bunu engelleyemezsen? Ya..."
Sözünü kesti.
"Tamam! Kabul ediyorum, lanet olsun! Ama lütfen bana bir daha ölümden bahsetme. Ona bir şey olursa ne sen ne ben dayanabiliriz... Lütfen."
Yoongi sadece iç çekti ve sustu.
...
Dün yine Hoseok geldi beni görmeye... O kadar mutlu oldum ki, geri geldiğinde sevgilisinin gerçek yüzünü görüp pişman olduğunu söylemişti. Onun için gerçekten çok sevinmiştim, o kız meleğime kötü duyguları öğretiyordu çünkü. Dediklerimin yanlış çıkmayacağını biliyordum, o dünyanın en iyi insanı ve ben onunla hiç olmadığım kadar mutluyum...
Sabah uyandığımda ise gitmiş olduğunu gördüm, sanırsam Namjoon'a görünmemek için erkenden gitti. Haklıydı çünkü eğer onu görürlerse çok kızarlardı. Ben de onları bir türlü ikna edemezdim. Beni düşünmüş olmalıydı. Ah, bu adamı çok seviyorum gerçekten...
Gülümseyerek yatağımdan kalktım ve banyoda işlerimi hallettikten sonra giyinmeye başladım. Bir yürüyüşe çıksam fena olmazdı. Biraz makyaj yapıp küpelerimi taktıktan sonra hazırdım. Hoseok için kendime çok özen gösteriyordum ve bundan da üşenmiyordum. Çünkü onun için her şeyimi feda etmeye değerdi. Odamdan çıktım ve aşağıya indim. Arkadaşlarımı görmem ile gülümsemi büyüttüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
They Don't Deserve You - Taejin
Fanfiction"En sevdiğin rengin kırmızı, en sevdiğin çiçeğin papatya olduğunu.. ses olmadan uyuyamadığını ve seni küçükken kedi tırmaladığı için kedilerden korktuğunu ama aynı zamanda sevdiğini.. parmak kıtlatma ve rüzgar uğultusu sesini sevmediğini.. ve en çok...