çizdiklerini seviyorum

1.4K 208 138
                                    


Benim için ayrılan odaya geldiğimde, yol yorgunu olduğum için hızlı bir duş almıştım. Vücudum tamamıyla kirden arınmış ve rahatlamıştı.

Kalacağım odayı bulmak zor olmamıştı, o  ressamın dediği kapıdan geçtikten sonra geleceğimden haberdar olan danışmanla görüşmüştüm.

Şimdi ise büyük yatakta öylece uzanıyordum. Zihnim, annemin bugünkü yapacağım konuşma için hazırladığı dizeleri ezberlemekle meşguldü.

'Merhaba ben Lee Minho. Hayır hoş gelmedim çünkü burada olmak isteyen ben değilim, ailem.' desem en fazla ne olabilirdi ki?

Aylarca eskimeyecek bir skandala imza atmış olurdum. Ailesinin dilsiz çocuğu olarak anılan bir insanın, birden ortaya çıkıp bu sözleri söylemesi pek de olası ve hoş değildi.  Bu sebepten ötürü, annemin bana ezberlettiklerini söylemem en doğrusuydu.

Duvarda asılı olan büyük ahşap saate baktığımda seminer saatinin yaklaştığını gördüm. Yattığım yerden doğrulup daha boşaltmadığım, odanın kenarında duran valizime yürüdüm.

Valizimin içinde jilet gibi düzenli olan takımlara bakarken, seçmekte kararsız kalmıştım. Fakat bir süre sonra düşünmekten sıkıldım. Elimi gri gömlekli takıma atıp, giymek için yatağa bıraktım.

Üzerimdeki bornozu çıkartıp yerine kıyafetlerimi giydikten sonra odadaki boy aynasına doğru yürüdüm. Hoş ve sadeydi. Yakışmıştı.

Takımın bir parçası olan altın rengi kolyeyi ve yüzükleri taktığımda, tamamen hazırdım. Yatağın üzerindeki telefonumu pantolonumun cebine sıkıştırıp, unuttuğum bir şey var mı diye odaya bakındım.

Tamamıyla hazırdım. Odanın ışıklarını söndürüp dışarı çıktım.

Büyük gösterişli binanın eski merdivenlerinden inerken, etrafında gördüğüm her şeyi incelemeye çalışıyordum. Duvarlardaki notalar ve tablolar buraya tamamen bambaşka bir hava katıyordu. Buranın bir sanat yuvası olduğunu hatırlatıyordu. Kendimi rahat hissediyordum.

Sanata kendimi bildim bileli ilgiliydim. Aslında başlarda aileden gelen bir gelenek olsada, zamanla bale tüm hayatım olmuştu. İstediğim özgürlüğü bir tek sahnede yakalayabiliyordum.

Ben sahneler için doğmuştum.

Ailemin de dediği gibi, ben sahneler için vardım. Sahneler, ben yokken bir hiçti.

Büyük toplantı salonunun kapısından içeri girmeden önce, belimdeki korsenin izin verdiği kadar derin bir nefes aldım. Bu tarz konuşmalar kesinlikle bana göre değildi. Geriliyordum. Söyleyeceklerim aklımdan uçup gidiyordu.

Ağzına kadar gençlerle dolu olan salona giriş yaptığımda bazı gözleri üzerimde hissetmeye başladım. Fakat gözlerim hiç birine dönmedi, dümdüz karşıma bakmaya devam ettim. Benim için ayrılan masaya geçip oturduğumda üzerime çeki düzen verme gereği duymuştum.

Gözlerin üzerime olmasına alışıktım. Bu yeni bir şey değildi, gerilmeme gerek yoktu. Ama lanet olsun, insanların bana bakmasını sevmiyordum. Kendimi dahada zorlamama sebep oluyordu.

Masalar özenle süslenmiş, üzeri pahalı içkilerle ve atıştırmalıklarla donatılmıştı. Garsonlar salonun içinde dört dönüyor, sürekli katılımcılara bir istekleri olup olmadığını soruyordu.

Gereksiz bir şekilde, buradaki herkes fazla ilgiliydi. Buna, bana danışmada yardımcı olan kadında dahildi. Bunun nedeni büyük ihtimalle buradaki gençlerin prestijli aileleriydi. Salondaki tüm çocuklar zengin ailelere sahipti.

"Öncelikle hepiniz hoş geldiniz." Büyük kürsüdeki adamın konuşmasıyla salonda güçlü alkışlar yankılanmaya başladı.

"Bugün burada onlarca sanat sever ile birlikte olduğumuz için çok mutluyum. Sizden değerli sanatçılarımız için bir kere daha alkış istiyorum," alkışlar tekrar tekrar, güçlü bir şekilde yankılanırken yüzümü buruşturdum. Göz devirmemek, büyük tepkiler vermemek için kendimi zor tutuyordum. Böyle şaşalı şeylere gerek yoktu, sanat zaten sanat içindi.

salvatore • minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin