Üç Yıl Sonra...

32 3 0
                                    

 Hikaru okulun bahçe kapısının önünde durmuş içeri girmek için cesaretini topluyordu. İnsan içine çıkmayalı uzun zaman olmuştu. Üç senedir bir klinikte tedavi görüyordu ve bu süre boyunca hemşireler ve doktorlardan başka kimseyle konuşmamıştı. Zaten öncesinde de pek arkadaş canlısı olduğu söylenemezdi. Her zaman dalga geçilen biri olduğundan insanlarla iletişimi pek gelişmemişti.


            Annesi tedavisi bitince okula gitmesinin onun için iyi olacağını düşünmüş ve Honjou-sensei de onaylayınca işte şimdi buradaydı. Aradaki üç senelik açığı kapatabilmek için bütün yaz ders çalışmış, sayısını bile unuttuğu kadar sınava girmişti. Şuan da lise birinci sınıfın ikinci dönemi başlamıştı. İnsanlarla anlaşamamasının yanı sıra şimdi herkesin kaynaştığı bir sınıfa sonradan gelen kişi konumunda olacaktı. Bu düşünceyle sırt çantasının saplarını sıktı.


            Okul bahçesinden içeri girip etrafına bakmadan dümdüz okulun giriş kapısına doğru ilerlemeye başladı. Bahçede oynayan ve gülüşen öğrenciler onu işaret edip birbirleriyle fısıldaşıyordu. Hikaru bu fısıltıların konusunu tahmin etmekte güçlük çekmedi. Yine görünüşü hakkında olmalıydılar, sarı saç ve mavi göz. Polarının kapüşonuyla sarı saçlarını gizlemeye çalıştı ve adımlarını hızlandırarak okul kapısından içeri girdi. Ayakkabılıkları görünce durdu ve sınıfına ait ayakkabılığa bakınmaya başladı. Ona önceden birinci sınıf C şubesinde olacağı söylenmişti. 1-C yazısını görünce oraya doğru ilerledi ve ayakkabılığın üzerinde ismini aramaya başladı. Biraz bakındıktan sonra ismini buldu. Çantasından okul için olan ayakkabıları çıkardı ve ayağındakilerle değiştirdi. Diğer ayakkabıları dolaba yerleştirip kapattı ve koridora doğru yöneldi. Şimdi öğretmenler odasına gidip Tanaka-sensei'yi bulması gerekiyordu. Ama nasıl yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu.


            Koridorda olan öğrenciler gözleriyle Hikaru'yu takip ediyordu. Hikaru yere bakarak yürüyor bir taraftan eliyle kapüşonunu çekiştiriyordu. Hayır bunu yapamazdı, bu kadar insanın bakışlarına katlanamazdı. Nefes alış verişi sıklaştı ve başı dönmeye başladı. Eliyle duvara tutundu ve nefes alış verişini düzenlemeye çalıştı ama başaramıyordu. Kendini o kadar stres altında hissediyordu ki gözleri kararmaya başlamıştı. Sırtını duvara dayadı ve kayarak yere oturdu. Elleriyle dizlerini sarmaladı ve kafasını dizlerinin arasını soktu. Derin derin nefes almaya ve sakinleşmeye çalışıyordu. Etrafındaki sesler yükselirken onları görmezden geldi.


            Omzunda hissettiği el ile yerinden sıçrayan Hikaru, yavaşça kafasını kaldırdı ve elin sahibine baktı. Gözleri hala bulanık görüyordu. Bir çocuk ona doğru eğilmiş bir şeyler söylüyordu.


            - Hey! İyi misin? Hey!


            Hikaru, elleriyle gözlerini ovuşturdu ve ellerini gözlerinden çekmeden derin bir nefes aldı. Ellerini yüzünden çekerken çocuğa cevap verdi.


            - İyiyim, teşekkür ederim. Sadece bir...


            Gözlerindeki karartı gitmiş, şimdi karşısındaki çocuğu net bir şekilde görebiliyordu. Bu oydu, Siyah saç ve simsiyah parlak gözler, Tomo. Hikaru, buna inanamıyordu. Onu neredeyse bir senedir görmemişti. Şimdiyse karşısında duruyordu. Hikaru, çocuğun omuzlarını tuttu ve oturduğu yerden biraz doğrularak karşısında diz çökmüş çocuğun yüzüne doğru yaklaştı.


            - Tomo, bu sensin inanamıyorum. Seni o kadar çok bekledim ki. Beni asla bırakmayacağını söylemiştin. Ama,  ama sen...


            Bir taraftan konuşup bir taraftan ağlayan Hikaru'ya şaşkın şaşkın bakan çocuk gelen revir görevlisi ve öğretmenin sesini duyunca çocuğun ellerini omuzlarından çekti ve ayağa kalktı. Hikaru, çocuğun baktığı yere kafasını döndürünce öğretmenlerin geldiğini gördü. Duvara tutunarak ayağa kalkmaya çalıştı ama sendeledi. O sırada revir görevlisi Oda-sensei onun kolundan tutarak ayakta durmasına yardım etti. 


            - Sen iyi misin?


            Hikaru kafasını yerden kaldırmadan cevap verdi.


            - Evet iyiyim, sadece biraz başım döndü. Sıcaktan galiba.


            Oda-sensei yanındaki diğer öğretmene dönüp


            - Bir süre revirde dinlense iyi olur. Yüzü hala sapsarı.


            Diğer öğretmen kafasıyla onayladı. Oda-sensei'in desteği ile Hikaru revire doğru ilerlemeye başladı. Koridorda ilerlerken arkasına dönüp bakmadı. Çünkü korkuyordu. Dönünce onu orada görememekten korkuyordu. Uzun zamandır onu bekliyordu. Üç yıl boyunca herkes onu unutturmaya çalışsa da o direnmiş ve herkesi kandırmayı başarmıştı. Aslında kandırdığı da söylenemezdi çünkü gerçekten de son bir senedir Tomo'yu hiç görmemişti, şimdiye kadar.


            Oda-sensei Hikaru'yu boş bir yatağın üzerine oturttu ve yatmasını söyledi. Hikaru ayakkabılarını çıkardı ve yatağa uzandı. Oda-sensei yatağın kenarındaki örtüyü alıp üzerine örttü.


            - Şey, sensei. Ben aslında buraya yeni transfer oldum ve Tanaka-sensei'yi bulup ona geldiğimi haber vermem gerekiyor.


            Bu sözleri üzerine ona yardımcı olan diğer öğretmen Hikaru'ya doğru yaklaştı.


            - Tanaka benim. Endişelenme, bütün işlemleri ben hallederim. Sen şimdilik dinlen. Daha sonra sana yardımcı olması için birini göndereceğim. Şimdi gitmem gerek ders başlamak üzere.


            Tanaka-sensei, Oda sensei'in kulağına bir şeyler söyledikten sonra revirden ayrıldı. Oda-sensei de bir işi olduğunu söyleyip dinlenmesi için Hikaru'yu yalnız bıraktı. Hikaru da gözlerini kapayıp uyumaya çalıştı ama geçmişi bir türlü onu rahat bırakmıyordu.

HAYALİMİN AŞKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin