Hikaru, dudaklarından çıkan fısıltıyla kolları arasındaki bedenin gerildiğini hissetti. Gözleri hala karşısında alaycı bir şekilde gülümseyen surata takılıyken yavaşça kolları arasındaki sıcaklığın kaybolduğunu hissetti. Gözlerini karşısındaki manzaradan ayırıp Yoru'ya baktı. Yoru'nun gözlerindeki hayal kırıklığını görmesi göğsünde bir sızıya sebep olmuştu ve bu durumu ona nasıl açıklayabileceğini bilmiyordu.
Bir anlık şaşkınlıkla ağzından çıkmış kelimeler Yoru'nun durumu yanlış anlamasına sebep olmuştu. Bu durumu düzeltmek için ona her şeyi anlatması gerekiyordu. Ama bunu yapamazdı. Daha yeni bir arkadaş bulmuşken sırf böyle bir durumdan dolayı onu deli olarak görmesini istemiyordu.
Bunları düşünürken hala Yoru ile bakıştıklarını fark etti. En azından bir şeyler söylemesi gerektiğini düşünen Hikaru ilk söze başlayan oldu.
- Özür dilerim, Yoru. Ben bir an için kendimi kaybettim.Yani, demek istediğim...
Bir türlü doğru kelimeleri bulamayan Hikaru çözümü susmakta bulmuştu. kafasını yere eğdi, yumruklarını iki yanında sıktı ve arkasını dönüp ilerlemeye başladı. Tam koşmaya başlayacakken ona arkadan sarılan birini hissetti.
- Lütfen gitme. Tamam, önemli değil. Beni o olarak düşünsen de önemli değil.
Duyduklarıyla şaşıran Hikaru ne yapacağını bilemez bir hale gelmişti. Yoru, Hikaru'ya sardığı kollarını gevşetip onu kendine çevirdi. Ellerini omzuna koydu ve alnını alnına dayayıp;
- Sadece bana bir şey için söz vermeni istiyorum. O çocuğu unutmak için her şeyi yapacaksın. Beni gördüğünde onu hatırladığını biliyorum ama yine de...
Hikaru'nun ellerini yanaklarında hissedince sözü yarıda kalmıştı Yoru'nun. Hikaru birleşmiş olan alınlarını ayırıp Yoru'nun gözlerinin içine baktı.
- Söz veriyorum, elimden geleni yapacağım.
Yüzüne Yoru'nun o hayran olduğu gülümsemeyi yerleştirdi. Yoru, duyduğu kelimelerle bu gülümsemeye içten bir karşılık verdi. O da ellerini Hikaru'nun yanaklarına koyup dudaklarına küçük bir öpücük bıraktı. Geri çekildiğinde tekrar birbirlerine gülümsediler ve çalan zilin sesiyle birbirlerinden ayrıldılar.
Hikaru, yemek kutusunu aldı ve Yoru ile birlikte okula doğru ilerlemeye başladılar. Sınıfa doğru giderlerken Hikaru, Yoru'ya lavaboya gitmesi gerektiğini söyledi. Elindeki yemek kutusunu ona verip gülümsedi ve lavaboya doğru ilerlemeye başladı. İçeri girdiğinde önce bütün kabinleri kontrol etti. Kimse olmadığını görünce gidip kapıyı kapattı ve kilitledi. Kapıya sırtını dayadı ve gözlerini kapattı.
- Buralarda bir yerde olduğunu biliyorum. Konuşmamız gerek.
Bir süre bekleyen Hikaru, artık sinirlerine hakim olamaz bir hale gelmişti. Daha fazla dayanamayarak bağırmaya başladı.
- SENİ LANET OLASI, ÇIK ORTAYA ARTIK!
- Beni bu kadar özlediğini bilmiyordum. Az önce gerçekten çoook mutlu görünüyordun çünkü Hikaru-chan.
Duyduğu alaylı sesle kapattığı gözlerini açtı ve elleri cebinde duvara yaslanmış çocuğa baktı.
- Neden geldin? Onca zaman sonra neden? Sana ihtiyacım olduğunda yanımda değildin. Şimdi sana ihtiyacım yok ama sen buradasın. Neden ha neden?
Tomo yüzündeki ifadeyi hiç bozmadan Hikaru'yu dinliyordu. Sözlerini bitirdiğini düşününce yaslandığı duvardan ayrıldı ve aralarından bir adım mesafe kalana kadar ona yaklaştı.
- Eğer bana ihtiyacın olmasaydı beni göremezdin, Hikaru-chan.
Duyduklarına şaşıran Hikaru, duruşunu biraz daha dikleştirip Tomo'nun gözlerinin içine baktı.
- Ne demek istiyorsun?
Sorusu karşılığında aldığı cevap tiz bir kahkaha oldu. Daha sonra aldığı cevap ise gözlerinin şaşkınlıktan kocaman açılmasını sağlamıştı.
- Demek istiyorum ki, O çocuğu sevmiyorsun. Eğer gerçekten onu sevseydin ya da arkadaşın olarak görseydin bana ihtiyacın kalmazdı ve beni görmezdin.
Tomo, aralarında kalan son boşluğu da kapatarak Hikaru'nun dudaklarına yaklaştı bir kaç santim kala durdu. Şok geçiren Hikaru ise donup kaldı ve sadece Tomo'nun gözlerinin içine bakmaya devam etti.
- Yani kısaca sen hala bana aitsin. Ve ne o veledin ne de başka birinin seni elimden almasına asla izin vermeyeceğim.
Tomo'nun konuşurken dudaklarına değen nefesi Hikaru'nun beynini uyuşturmuştu. Artık neyin gerçek neyin hayal olduğunu ayırt edemiyordu.
Üç yıl boyunca ona Tomo'nun olmadığını, onu kendisinin hayal ettiğini söylemişlerdi. Fakat şuan karşısında duran, dudaklarının bir santim ötesinde olan ve konuştukça nefesi dudaklarının karıncalanmasına sebep olan varlık onun için tamamen gerçekti. Bunu inkar etmeye Yoru'ya karşı hissettiğini düşündüğü duygular bile engel olamıyordu.
- Sen de bunun farkındasın, bana ait olduğunun... Ve benden asla kurtulamayacağının.
Tomo, sözlerini bitirir bitirmez Hikaru'nun dudaklarına yapıştı. Yoru'nun nazik ve masum öpüşünün yanında bu sadece şehvetli olarak adlandırılabilirdi. Artık düşünmekten vazgeçen Hikaru ise sadece ellerini Tomo'nun beline sarmakla yetindi. Aldığı karşılıkla Tomo, Hikaru'yu daha çok kendine bastırdı ve şehvetli bir şekilde öpmeye devam etti.
Hikaru ise şuan ne Yoru'ya verdiği sözü ne de doktorunun ona üç yıldır söylediği sözleri düşünüyordu. O sadece şuan karşısındaki kişiye kendisini teslim etmişti. Ona göre Tomo gerçekti. Tomo, onun, Hikaru'nun kendi gerçekliğiydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALİMİN AŞKI
Lãng mạnHAYALİMİN AŞKI Hayalindeki kişi karşına çıksa ne yapardın? Geçmişinin laneti geleceğinin mutluluğu olabilir mi? !!!DİKKAT!!! Konusu YAOİ (boyxboy)'dur.