Üç Yıl Boyunca...

35 2 0
                                    

Hikaru, revir yatağında gözlerini kapatmış geçen üç yılını düşünüyordu. İlk hastaneye gittiğinde her şeyin farkındaydı. Çünkü Tomo, ona her şeyi anlatmıştı. O yüzden normal davranıp en kısa sürede oradan kurtulmak için fırsat kollamaya başlamıştı ama bu fırsat ancak üç yıl sonra eline geçebilmişti.


İlk bir yıl ağır ilaç tedavisi almıştı. İlaçları içtikten sonra bırakın konuşmayı elini kaldıracak hali bile kalmıyordu. Yatakta ölü gibi yattığı zamanlarda Tomo, hep başucunda beklemişti. Bir yılın sonunda ilaçlar ilk zamanlardaki kadar yorgun hissetmesine neden olmuyordu ama bir gariplik vardı. Tomo'nun ziyaretleri seyrekleşmeye başlamıştı.


İkinci yılda ilaçlara ek olarak psikoterapi seansları almaya başladı. İlaçlar kadar zorlamasa da bazen çok ağır baş ağrılarına sebep oluyordu bu seanslar. Bu dönemde de Tomo'nun ziyaretleri daha da seyrekleşti ve artık Hikaru, korkmaya başlamıştı.


Üçüncü yıla girildiğinde artık Tomo hiç uğramaz oldu. Hikaru, korksa da belli etmemeye çalıştı. Bazen rüyalarında görüyor bazen de odasında tek başınayken uzaktan Tomo'nun sesini duyuyordu. Ama son altı ay Tomo hiç gözükmedi. Zaten bu sayede doktoru kandırmayı başarmıştı.


Honjou-sensei son altı ay içerisinde yaptığı testlerin olumlu olduğunu görünce ilaç kullanımına devam etmesi ve haftada bir gün iki saat seans için yanına gelmesi şartıyla taburcu olmasına izin vermişti. Bu haberi duyduğunda Hikaru sadece gülümsemekle yetinmiş ve bunca zaman ona iyi davrandıkları için teşekkür etmişti. O gün annesi gelip onu almış ve eve götürmüştü. Hikaru odasına girdiğimde her şeyin değiştiğini fark etmişti. Yatağı, dolabı, çalışma masası, televizyonu... Tabi ki değişecekti sonuç da artık on altı yaşındaydı ve o eski eşyalar onun için çok küçüktü.


Yeni yatağının üzerine uzandı. Koluyla gözlerini kapattı ve Tomo'yu düşündü. Onu düşünürken ağlamaya başladı. Tomo'yu çok özlemişti. Onu bırakmayacağını söylemesine rağmen uzun zamandır ortalarda yoktu.


- Nerdesin Tomo? Seni çok özledim.


Bir elin dürtmesiyle yerinden sıçrayan Hikaru, etrafına bakındı. Önce nerede olduğunu idrak edemedi. Sonra yavaş yavaş okulun revirinde olduğunu hatırladı. Onu uyandıran kişiye döndü. İşte buradaydı, Tomo. Uzun zamandır beklediği kişi.


- Özür dilerim uyandırdım. Uykunda ağlıyordun. Kötü bir rüya mı gördün?


Hikaru, yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirip, çocuğa doğru baktı ve birden ona doğru yaklaşıp sarıldı. Çocuk ne yapacağını bilemez halde öylece kaldı.


- Seni görüyordum rüyamda. Beni bırakıp gittiğin o dönemi görüyordum. O kadar yalnızdım ki. Ama artık önemi yok buradasın sonuçta.


Hikaru çocuğa daha sıkı sarıldı ve kafasını boynuna gömdü. Gözyaşları çocuğun göleğini ıslatıyordu. Çocuk daha fazla dayanamayıp Hikaru'yu omuzlarından tutup itti ve yataktan uzaklaştı.


- Tomo kim bilmiyorum ama ben Tomo değilim.


Hikaru, şaşırmış bir şekilde çocuğa bakarken revirin kapısı açıldı ve Oda-sensei içeri girdi.


- Geldin mi Yoru? Seni Tanaka-sensei yollamış olmalı.



Oda-sensei sözleri üzerine Hikaru, dönüp çocuğa baktı. Sensei onu görebildiğine göre o Tomo olamazdı. Evet, gerçekten o değildi galiba. Tomo tarafından terk edilmişti anlaşılan. Bir daha alsa onu göremeyecekti. Bu düşüncelerle gözleri tekrar doldu. Ama hemen kendini dizginledi ve yataktan kalkıp ayakkabılarını giydi.


- Sensei, şimdi daha iyiyim. Yüzümü yıkayıp sınıfa geçebilir miyim?


Oda-sensei şüphe dolu bakışlarla Hikaru'yu süzdü.


- Eğer kendini iyi hissediyorsan benim için sorun yok.


Sonra Yoru'ya döndü.


- Yoru ona eşlik eder misin?


Yoru'nun cevap vermesine fırsat vermeden Hikaru hızlıca revirden çıktı ve koridorda ilerlemeye başladı. Yoru'nun sesiyle birden durdu ve arkasını döndü.


- Lavabolar bu tarafta.


Yoru eliyle Hikaru'nun gittiği yönün tersini işaret ediyordu. Hikaru, derin bir nefes aldı ve Yoru'nun yanına kadar gitti ve onun yolu göstermesine izin verdi. Beraber koridorda ilerlerken hiç konuşmadılar. Lavaboya girdiklerinde Yoru, kapının yanına yaslanıp Hikaru yüzünü yıkarken onu izlemeye başladı.


Sabah sınıfa giderken koridorda yerde otururken görmüştü ilk olarak bu çocuğu. Aslında görmezden gelmeyi düşünmüştü ama bir şekilde yanında bulmuştu kendini. Çocuk kafasını kaldırıp ona baktığında dikkatini çeken ilk şey gözleri olmuştu. Mavi, deniz mavisi gözleri. Sonra Yoru'yu görünce gözlerinde oluşan o pırıltı ve gülümserken yanağında beliren gamzesi. Revirde de aynı ifade oluşmuştu yüzünde. O sıcacık gülümseme nefesini kesmişti sanki. O deniz mavisi gözlerindeki pırıltılar. Daha önce kimse ona böyle bakmamıştı. O kadar hoşuna gitmişti ki. Ama şimdi anlıyordu, o Yoru'ya bakmıyordu. Onun baktığı kişi Tomo denilen şu çocuktu. Kimdi acaba? Nedensiz bir merak doğmuştu içine. Ona böyle gülümseyecek biri için canını bile verebilirdi Yoru. Onu yalnızlığından çekip alacak biri için her şeyini verebilirdi. Ama o Tomo denen çocuk bu gülümsemeyi terk etmişti anlaşılan. Bu düşünceyle sinirlendiğini hissetti Yoru. Sonra yüzünün önünde sallanan el ile kendine geldi ve tekrar önündeki deniz mavisi gözlere baktı.


Onları istiyordu. Ama bu halleriyle değil. O parıltılı halleriyle. Onun nefes kesen gülümsemesiyle birlikte istiyordu ve bunun için her şeyi yapacaktı. Tomo denen çocuğu ezmesi gerekse bile her şeyi yapacaktı.

HAYALİMİN AŞKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin