Sonunda Sakarya'ya gelmişti yolculuk biraz yorucu ve baya uzun geçmişti. Dayım Engin abiyi arayıp buluşacağımız yeri söyledi ve 15 dakika içerisinde konuştukları yerde buluştuk. Engin abi arabayı bize verip motoru aldı. Dağa doğru yol aldık, Berfu annesiyle merkezde yaşıyordu fakat ananesine köye çıkmışlar. Köye doğru çıkarken arabada her zaman olduğu gibi son ses müzik ile eğleniyoruz. Çok gülüp eğlendiğimiz için ara verdim ve daha sakin müzikler açıp biraz yazı yazmak istedim, hava çok güzel olduğu için camı da açmıştık tam düşüncelerime ses verme anı. Radyoda ki sese kulak verip gözlerimi kapattım ve başımı arkaya doğru yasladım.
'Geçer geçer daha öncekiler gibi
Buda geçer neler neler geçmedi ki
Yine düşer deli divane gönlüm aşka
Aşka, aşka vurgunum ben'
Yine çok anlamlı bir şarkı ve yine benim susmayan düşüncelerim. Biraz daha şarkıyı dinleyip telefonumdan notlar kısmını açtım, arabada kağıda yazmak oldukça zor olacaktır diye düşünüyorum.
'Gözleri hep uzaklara dalan insanlar vardır ya.
Bazen güneşin batışına, bazen yağmura, bazen de özlemle hayata karışıp giden insanlara bakarlar.
Aslında içlerinde koca bir boşluk vardır ve bu boşluğu görmemezlikten gelmek için hep bir uzaktadır gözleri.
Her ne kadar belli etmemeye çalışsalar da gülüşlerinde dahi hüzün saklıdır.
Hayatta büyük yorgunluklarını, küçük bir umuda sığdırırlar.
Hayalleri ancak dalıp gidebildikleri yerde gerçektir.
Siz sadece dalıp gittiğini zannedersiniz, aslında onların mutlu olduğu hayatları çok uzaktadır.
Ondandır hep öyle uzaklara dalıp gidişleri.'
İnsanlara anlatamadığımız şeyleri kağıda dökeriz, insanlar bunu okur ve sadece kendilerini bulurlar. Başkalarının da onlar gibi şeyler yaşadıklarını, onlar gibi hissettiklerini anlamazlar. He birde yazıları saçma bulan kesim var 'Böyle şey mi olur?' kafasında olan. Onlarda benim nezdimde duygusuz, kalpsiz ya da taş kalpli olarak niteli. Bir insanın duygusuna düşüncesine saygılı olmak zorundayız, her ne kadar düşüncesini, fikrini kendimizce mantıklı bulmasak da zorunluyuz.
Yine dalıp gittiğim yerlerden sıyrılıp gerçeklere geri döndüm. Telefonumu kapatıp kucağıma koydum. Elimi camdan dışarı çıkartıp, gözlerimi kapattım. Huzur, çoğu insana zor uğrayan bir duygu. Bulunması basit ama insanlar bulmayı bilmiyor ya da alışmışlar robot gibi yaşamaya. Sanki huzurlu olduğunda insanlar yok oluyor. Kimseyi görmüyorsun sadece sen varsın. Sen ve o mükemmel olan seni huzura erdiren şey. Bir insan en ufak bir şeyle mutlu olabilir. Ve o mutluluğu onun huzuruna dönüşür. Bir yaprakla da mutlu olan var, dünyaları versen de yine mutlu olmayan var.
Şükürler olsun ki ben her zaman ufak bir şeyle mutlu olup huzura kavuşan kişilerdenimdir. Ama her zaman belli etmem hani 'Ağır Abi' diye bir kalıp vardır ya genelde o kalıpta takılırım. Çünkü insanlar seni yumuşak görünce çok güzel bir şekilde mutluluğunu elinden alabiliyor ve sen bunun farkında bile olmuyorsun. Ne zaman odanda tek başına kalıyorsun işte o zaman anlıyorsun insanların seni ve mutluluğunu, huzurunu, sevincini nasıl sömürdüklerini.
Eğer sert, duygusuz ve umursamaz olursanız size yaklaşmazlar. Korkarlar, çekinirler sizden. Bende bu yüzden hep bir sertim, kişiden kişiye göre değişir tabi ama genel olarak hep o kalıp içerisindeyim. Belirli kişiler vardır her zaman yanında olan, birbirinizi asla bırakmayacağınız olan kişilerden bahsediyorum. Onları çok güzel seçmelisiniz seçmeliyiz yoksa hayatımızı karartma ihtimalleri çok yüksek. İyi iken herkes iyi önemli olan kötü bir zaman da yanınızda olanlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Hayatlar
Teen Fiction18 yaşında ki bir genç kızın hayat hikayesi Gerçek hayattan kesitler bulunmaktadır