O gün, bembeyaz ama bir o kadar da soğuk bir bulutun üzerindeydim adeta. Gözlerimi açtığımda karşılaştığım ilk şey ağaçların arasından görülen büyüleyici bir manzaraydı. Her yer bembeyazdı, karla kaplıydı. Cennet gibiydi ilk başta ama keşke gerçekten öyle olsaydı...
Ben, kim olduğumu, adımı, soyadımı, yaşımı, nerede olduğumu, ailemin kim olduğunu bilemiyordum. Tek bildiğim şey bunun bir rüya olduğuydu. Ve bu doğrultuda tek bildiğim şey dahil yanlıştı. Göz kapaklarım bana "uyanma" diye bağırıyordu sanki. Duyuyordum onları. Yine de buna direnerek güçlükle dirildim. Üzerimde nereden bulduğumu bilmediğim bir palto, bir bere ve bir atkı vardı. Kalkıp anın şaşkınlığıyla odun topladım. Ve ateş yakmaya çalıştım. Ama sonuç başarısızdı.
Kafamdan geçen ; ben bir paralel evrendeyim/ bir ayının saldırısına uğradım ve hafizamı kaybettim olmuştu. Peki ya ateş yakmayı, yürümeyi ve hatta nefes almayı nereden biliyordum. Oysaki başından beri beynim bunları benden saklıyormuş...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ ÖRTÜ
ParanormalKarların arasında, kendini yeni bir dünyada bulan bir kadın düşleyin...