Büyük Savaş

14 2 0
                                    

Yürürken bacakları uyuşuyordu Alev'in. Karla bütünleşiyordu. O an kendini öldürüp tüm bunlara bir son vermek istedi. Ama kalbi buna izin vermiyordu.
O sırada elementler, çoktan ateş enerjisini güçsüz kılacak büyüyü yapmaya başlamışlardı. Yapmaları gereken şey güçlerini birleştirip bu yakıcı elemente karşı koymaktı. El ele tutuştular. Gözlerini kapattılar ve fısıldamaya başladılar;
- Su, hava ve toprak
Sizler ateşe karşı koyabilecek güçtesiniz
O sizi yakabilir ama siz de onu söndürebilirsiniz
Deniyorum
Deniyorum
Deniyorum...
Seni söndürmeyi deniyorum...
Ayakları yerden kesildi. Gökyüzüyle bütünleştiler. İnsanlar ateşten arınmaya bile başlamıştı. Evet, başarıyorlardı.
O sırada Alev yürümekten helak olmuş vücudunu yere bırakmamak için bir dal parçasından destek alarak hızlanmaya çalışıyordu. Enerjisi durduk yere azalmış, göz kapakları taş taşırmış gibi ağırlaşmaya başlamıştı. Alev'in beyin hücreleri çenelerini düşürmüştü belli ki. Söylenip duruyordular Alev'e.
-Seni öldürmeye çalışıyorlar Alev. Hızlanmalısın.
Alev koşmaya çalıştı, başaramadı. O an havalandığını hissetti. Ellerinden ateş fışkırıyordu. Gözlerini kırmızı rengi ele geçirmişti. Artık kontrol ediyordu güçlerini. "Bu gerçekten olağanüstü. Uçuyorum!" diye patlattı çığlığı.
    Elementler panik olmaya başlamıştı. Elleri birbirlerinden ayrılmaya çalışıyor gibiydi. Üstelik insanlar hala daha tam kurtulamamıştı ateş tabakasından.
"Bu ses... Lanet geldi dostlarım. Ateşin canavarı geldi." sözleri bir kaç saniye içinde Dalga'nın ağzından çıkıverdi. Evet. Tespiti doğruydu. İnsanlar tekrardan heykele dönüştü. Süper üçümüz yere yapıştı. Ateşin canavarı bunu değerlendirdi ve onları etkisiz hale getirdi.
-Sizi aptallar, başarabileceğinizi mi sandınız? Bu insanlar hep benim kölelerim olacaklar. Sizler ise benim en acılı kurbanlarım. Dedi sırıtarak.
Elementler hiç bir şey söyleyemiyordu. Kar şiddetini arttırdı.
      Tam o sırada lanet elinde bir alev topu oluşturdu ve bunu elementlere yöneltti. Artık öleceklerini kabullenmiş, umutsuzca bakışıyorlardı üç dost. Sonra bir anda ne olsun. Hava bir saniyeliğine karardı. Ve yıldırımların arasından Alev çıktı.
    Üçünün de ağzı açık kaldı. Alev o kadar güçlü gözüküyordu ki bir korku parçacığı yoktu bakışlarında.
- Evet lanetim, benim Alev. En büyük hedefin. En büyük hevesin. Buradayım işte gel ve öldür beni.
-sen?!
Elementler donup kalmıştı. Ellerine patlamış mısır tutuştursan film izlediklerini sanacaklardı. Alev parmaklarının arasında bir enerji topu oluşturdu ve lanete fırlattı. "Bu eski dostlarıma zarar vermeye çalıştığın için". Bir enerji topu daha yaptı "Bu zavallı insancıkları heykellere dönüştürdüğün için."
Tam yeni bir tane yapacakken ateşin canavarı Alev'i yere serdi.
-Tahmin ediyim; bu da aileni öldürdüğüm, hafızanı sildiğim, seni beyaz örtüye fırlattığım için öyle değil mi?
Alev'in sesi kesildi. Zavallı kız yorgunluk içerisinde yere yıkıldı.
Lanet konuşmaya devam etti;
-Evet, bu doğru. Onları öldürdüm. Hafızanı da ben sildim. Hayatını mahfettim. Çünkü güçlerine ihtiyacım vardı. Başarmak için bu öfkeye ihtiyacım vardı. Ve şimdi istediğimi alacağım.
Dedi ve bir anda elinde beliren kılıcı Alev'e doğru çevirdi. "Her şey bitti."
-Ben noktayı koymadığım sürece hiç bir şey bitmiş değil. diye bağırdı Alev.
-Biliyor musun Lanet, bana çok şey öğrettin. Belki de hayattaki gerçek öğretmenler düşmanlarımızdır ne dersin? Ve hayır hiç bir şey bitmedi...
Kılıcı lanetim göğsüne sapladı. Yanan heykellerin yarısı çözülerek insan biçimini aldı.
-Alev, başardın dostum başardın, yaptın.
-Hayır daha başarmadım hala ateş enerjisi benim içimde. Tümü yok olmadığı sürece dünya donmuş bir göl gibi kalmaya devam eder.
-Yani bu...
-Evet dostlarım. Siz söylediniz. Kehanetin bir bedeli var. Öleceğim. Öleceğim ama sizi hiçbir zaman unutmayacağım her şey eski haline dönecek. Mutlu olacaksınız.
-Hayır Alev bunu yapamazsın!
Cümlenin tamamını işitemeden kendini yere serdi Alev. Bir anda karlar erimeye başladı. Kalan heykellerde insana dönüştü. Çiçekler, güneş açtı. Bu güzel manzara üçlünün ağlama sesleriyle hüzünleniyordu. 2 yıl sonra, Alev'in mezarına kırmızı güller koydular ve şunları söylediler;
-Canımız Alev, mutluyuz. Çok mutluyuz. Senin dediğin gibi hayatımız artık düzenli. Hepimizin hem de. Seni çok özlüyoruz ve her gün seni düşünüyoruz. Acılı ve korkusuz bakışların her daim aklımızda dostum...
- Ah evet görüyorum beni gerçekten çok özlemişsiniz. Ama bu kadar dram yapmayın ağlayacağım şimdi.
Bu Alev'in sesiydi. Üçlü arkasını döndüğünde doyasıya sarılabilecekleri nie çift kol gördüler...

"Bizim hikayemiz buydu. Elementler. Bu yeni hayatımıza başladığımız beyaz örtü bizim anılarımızı bıkmadan taşıyan bir yük tahtasından daha fazlası bizim için. Uzun süre karda yürüdük, yanmayı göze aldık. Yandık mı yandık ama ders aldık ve bir daha ateşe atılmadık... "
 

                                SON
                           Sadece ufak bir yazar...

BEYAZ ÖRTÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin