3 | 𝚋𝚒𝚛 𝚔𝚘𝚟𝚊 𝚜𝚞

128 12 4
                                    

Kendimi çok huzurlu hissediyordum dün geceye rağmen. Dün neredeyse saat dörde kadar projeyi yapmıştık. O kadar yorulmuştuk ki ne zaman uyuduğumuzu bile hatırlamıyorum. Çok uykulu olduğumuz için alarmı bile duymamıştık. Siyeon abla ise bu anı bekliyormuş gibi yüzümüze bir bardak soğuk su dökerek bizi uyandırmıştı.

"NOLUYOR AMINA KOYAYIM?"

Tabii Tae bunu demesiyle Siyeon abla elindeki bardağı kafasına vurmuştu. "Düzgün konuş, terbiyesiz. Hadi kalkın kahvaltı hazır." telefonumu aldım ve saatte baktım, saat 07.50'ydi. Gözlerim şokla açılırken bir yandan astığım formaya koşuyordum. "Tae çabuk ol geç kaldık."

Hızlı bir şekilde üstümüzü giyindik ve mutfağa indik. Acele bir şekilde kahvaltımızı yaptıktan sonra hemen evden çıkmıştık, saat 08.20'ydi. "Siktir ya, koş geç kaldık. Çabuk, hızlı ol." Tae ile çok hızlı bir şekilde okula doğru koşuyorduk. Okul çok uzak değildi bu yüzden araba veya otobüs kullanmıyorduk. Okulu gördüğümüzde adımlarımızı daha da hızlandırdık.

Bir hışımla kapıyı açtık ve okula girdik. Normalde geç kalmak çok umurumuzda olmazdı ama bu Kıl Kuyruk'un dersiydi. Sınıfımızın koridoruna geldiğimizde seri şekilde koşuyorduk. Biz giderken Jungkook sınıftan çıkıyordu ve ben hızımı kaybetmeden koşuyordum. Ona biraz sert bir şekilde vurmuştum. "Özür dilerim, çok acelemiz var! Özür dilerim!" arkama bakmadan söylemiştim cümlemi. Tae sınıf kapısına ulaştığımızda kapıyı çalmadan pat diye açtı.

"Geç kaldık, özür dileriz, kalkamadık." hızlı hızlı nefeslerimin arasında iki cümleyi bir araya getirebilmiştim. Kıl Kuyruk bize çok fena bakıyordu. Biz soluklanırken yanımıza geldi ve tam karşımızda durdu. "Benim dersime ne olursa olsun özellikle siz ikiniz geç kalmayacak dememiş miydim ben?" ağzımızda 'evet' mırıltıları çıktı ama duydu mu duymadı mı orası muammaydı.

Elindeki cetvel ile kafamıza vurdu ve yerimize geçmemizi söyledi. Giderken adama ağzımızdan geleni söylüyorduk. Yerimize geçtik ve kana kana su içtik. Bugün hava aşırı sıcaktı. Kırk dakikalık işkence bittiğinde Kıl Kuyruk'un yanına gittik ve proje ödevini verdik. Ağzında bir şeyler geveledi ve sadece 'tamam' deyip gitti. Tamam ne anlama geliyor pek anlayamadık ama kurcalamadık. Sanırım geçerli bir not almıştık.

Öğle molasına kadar aşırı sıkıcı dersler vardı; kimya, fizik ve ingilizce... Öğle molasının zili çaldığında rahat bir nefes vermiştim. Aç midemi doyuracağım içinde ekstra mutluydum. Tae ve Chanyeol ile kantine indik. Çok sıra olmadan geldiğimiz için yemeklerimizi hemen aldık ve bir masaya oturduk. Herkes yemeğine gömülmüşken Chanyeol konuşmaya başladı.

"Jimin sen heteroydun değil mi?"

"Yeol dalga mı geçiyorsun canım?" Tae'ye baktı ve 'yanlış bir şey mi dedim' tarzında bir bakış attı. "Biz sana ne anlattık geri zekalı, Jimin hani Jungkook'u seviyor-"

"ÖĞH ÖĞH."

Tae öyle bir yerde söylemişti ki yanımızdan Jungkook ve arkadaşları geçiyordu! Arkamızdan geçip tam karşımızdaki masaya oturmuşlardı. Çok belli etmeden bir bakış attım. "Senin ağzına kürek sokacağım Taehyung."

"Ben ne biliyim arkamda olduklarını. Acaba duydular mı?.."

Sinirli sinirli yemeğimi yemeye devam ettim. Sinirli bakışlarım sürekli Tae'de duruyordu. Hatta bakışlarım yüzünden bir ara boğuluyordu ve 'bana şöyle bakma' demişti ama umurumda değildi. Yemeklerimizi bitirdikten sonra bahçeye çıkmıştık.

Çok sıcakladığımız için bahçede ki çeşmeye gidip yüzümüze su çarptık. Tabii Tae rahat durmayıp üstümüze su atmıştı. Bizde ona karşılık verirken ufak çaplı bir savaş başlamıştı. Etrafta bizi izleyen gözleri umursamadan birbirimize su atıyorduk. Bir nevi kendimizi serinletiyorduk. Chanyeol ve Tae hiç görmediğim bir yerden büyük bir kova çıkartmıştı ben daha kaçamadan onu üstüme boca etmişlerdi. Suyun soğukluğu ve anın verdiği şokla öylece yerimde kalmıştım.

𝑎𝑛 𝑜𝑟𝑑𝑖𝑛𝑎𝑟𝑦 𝑙𝑜𝑣𝑒 𝑠𝑡𝑜𝑟𝑦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin